ÜÇÜNCÜ
Ayum'un içi içini yiyordu. Yeryüzünde yaşanan kıyımdan elbette haberi vardı. Bir kurt çıkıp nasıl da mahvetmişti güzelim diyarı!
Başta Kilre'ye kızmış, lakin sonunda kendisine hak vermişti. Evet, en başından kabul etmeseydi Alfa'nın teklifini, bu durum yaşanmazdı. Ama her şeyin bir bedeli vardı ve bu bedel ödenmeliydi. Yapılan kıyımın ise tek mesulü, Sürü idi.
Öfkelenmişti. Binlerce can, çok erken tatmıştı onlar yüzünden. Bu sebepledir ki, Negül'ün cezasından doğan sonuçları, af dileyerek değil de, biz zamandır kendilerinden soyutlayıp, sırtlarını döndükleri insanoğullarında aramaya başladıklarında, o da bir ceza kesti onlara.
Sağ elini kaldırıp, çağırdı hepsinin erkekliklerini. Dolduğunda avcu, kapadı sımsıkı. Bir an içinde geri dönmüştü, onlara nesillerini devam ettirmek için bahşettiği hikmeti.
Derken, bir dua sesi, çınlamaya başladı kulağında, bir vakitten sonra. Gebe bir kadının yakarışıydı bu, nasıl duymazdı! Ayum yeryüzünün kızıydı. Kilre ve Negül çoğu zaman şamanlara ihtiyaç duysalar da, o vakıftı yeryüzündeki zaman kavramına.
Hemen haber saldı onlara.
Negül'ü anlardı, lakin Kilre'nin bu davete hızlı icabeti, onu şaşırtmıştı. Üstelik Kilre, onu şaşırtmaya devem da etmişti. Uzun yıllar boyunca, Kurtlar arasında, sürebilecek bir nevi kan davasının önüne geçmek için öneride bulunmuştu. Gerçi dillendirdiği şey, yaradılışta insanoğluna bahşedilmemiş bir şeydi. Bu yüzden kurulu düzeni sarsacaktı. Lakin Tanrılar insanları kendi suretlerinden yaratmışlardı, pekâlâ Kilre'ye daha yakın bir cinsiyetin var olması da mümkündü.
Ayum bunu sorgulamıştı ama kadının nidaları –gebe olduğundan duaları daha keskindi, bolluk, doğum ve süreklilik temsili Ayum için- odağını dağıtıverince, uyguladı bu fikri ve tüm dişillerde olduğu gibi, sorumluluğunu aldı bu yeni yaratılan dişinin.
Kadına yaklaşıp karnına küçücük bir buse kondurdu. Lakin beklenmedik bir şey oldu. Bebeğin alnı alev aldı ana rahminde iken. Birden kadının sancıları başladı. Ayum yardım etti doğuma. Gebe kadın farkında değildi ama Ayum bebeğine ebelik etmişti.
Alnında siyah bir hilal ile doğdu bebek. İnsanlar, şamanlar aracılığıyla bu bebeğin hikmetinden haberdar edilince, o hilale Ayum'un Öpücüğü dendi.
Bebek, hayvan donuna girebilenlerden de olsa, yine de onlar arasında bile farklıydı, tekti. İlk yaratılan erkekti. İkinci yaratılan kadın...
Bu yüzden ona, Yasav'ın Pençesi denilen adalar topluluğunun en Doğu'sunda kalan ada halkının dilinde üç anlamına gelen "Omega" dediler. Çünkü o, üçüncü yaratılan cinsiyetti...
Çok seviyordu Omega'yı. O kadar çoktu ki içinde dolup taşan bu duygu, onu silebilecek bir kudretin var olup olmadığından emin değildi. Ama deneyecekti şansını. Eğer ki, hafızasından silebilirse onu, onu ne kadar çok sevdiğini, belki bir şansları olurdu şu durumda. Her şeyi o yokuşa sürmüştü madem, o temizleyecekti. Gulf'un hayatını tehlikeye atmayacak, Asena bir çözüm buluna kadar dişini sıkacaktı. Sonuçta, her büyüyü bozmanın bir yolu vardı. Olmadığı durumlarda bile, daha şimdi olduğu üzere, mutlaka bir açıkları mevcuttu.
Gulf kırıktı.
Sevdiği adamın dilinden çıkanları neyin tetiklediğinin farkındaydı. İşe yarabilirdi de üstelik. Ama aşktan vazgeçmek...
Göğsünde bir volkan patlamış, fokurdayan kanı, geçtiği her yeri kül etmişti. Gulf cesaret edemezdi Mew'i unutmaya... Ama Alfa'nın cesareti var gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızılkaya Destanı
Fantasía"Kilre beline kadar inen saçlarını savurdu ve havada süzülen bir tel ufalanıp toprak oldu. Negül suyla kaplı dünyasının toprak olduğunu görünce kederinden ağladı, yağmur oldu. Yası o kadar uzun sürdü ki, nihayet durdurduğunda toprağın dörtte üçü suy...