Başını göğe kaldırıp iki kızıl güneşe baktı Asena.
Uzatmanın alemi yoktu, doğrudan Demir Saray'a ilerledi. Belki destursuzcaydı ama ona bu yüzü veren de bizzat Kilre'ydi.
Tanrılara hiçbir zaman güvenememiş, kazansa da her zaman kaybettiğini hissetmişti.
Lakin şu an tüm bunları yutacak, minnettar bir kul olacak, meramını dile getirip Kilre'ye sığınacaktı. Yapılabilecek herhangi bir şey varsa bunu kabul edecek, torununun hatırına susacaktı.
α
Ellerini karnında birleştirmiş, istemsizce bir çeşit koruma içgüdüsü ile dolmuştu. Sahip olduklarının, olacaklarının mutluluğu değil, yarının endişesi taşıyordu içinden. Korkuyordu. Haklı bir korkuydu bu. Bilinmezliğin getirdiği belirsizlik, tekinsizlik korkusuydu.
Beyaz ufka bakarken, çarşaf çarşaf önünde serili karların ötesinde, güneşin hayalini gördü. Cılız bir ışık sızıyordu kapalı göğün içinden.
Uykusuzdu.
Tüm gece, defalarca aynı rüyaya maruz kalmıştı. Anıya, daha doğrusu...
Kilre'nin Diyarı'nda, geleceğine dair gördüğü kısa görü, tekrar tekrar yoklamıştı onu uykusunda: Chayeon, baygın Nathan'ı kucağında taşıyan Alex ve o... Bir beyaz yapı... İçine çekilmeleri... Chayeon ağrılı, yaralanmış gibi duran eğri duruşu.
Sırtlarını görmüştü sadece, o yüzden hamileliğinin kaçıncı ayındaydı, tahmini zordu.
Bir iç çekti.
Chayeon savaş meydanı yerine, tam tersi istikamette yol alacağını öğrenince muhtemelen sızlanacaktı. Fakat Gulf'u da korumak isteyecekti. Nihayetinde bu görev ondan başkasına kalmayacaktı.
Alex ise muhtemelen Nathan için katılacaktı bu yolculuğa. Kuzey'in şifacıları çocuğu iyi etmişlerdi ama hala solgundu kurt eniği. Belli ki hastalığı nüksedecekti. En iyisi onu bir de Cerrahlar'ın görmesi olurdu. Ne de olsa bir Omega zaten onları bulmak üzere yola çıkıyordu, değil mi?
Mew'in başı yastıktan düşmüştü. Yüzü çarşafın üzerinde, öyle, açtı gözünü. Kalkıp eşini yokladı.
Bir kapı eklenip, küçük bir oda gibi şekil verilip çatının altına dâhil edilmeyen, Kuzey mimarisine özgü seyirlikteydi(balkon) eşi. Dağın yüzündeki odalarından çevreyi seyretmek için gerçekten de idealdi. İnsana tarifsiz bir huzur ve keyif veriyordu.
Gulf'a katıldı.
Aralık kapıyı usulca aşıp sırnaştı eşine. Arkasından sarılıp, Omega'nın karnındaki ellerine ekledi ellerini. Boynuna bir öpücük koydu.
Konuşmadılar.
Son huzur dolu anıları olacaktı bu. En azında belli bir süreliğine... Kelimelerle bunu mahvetmek istemediler.
Kahvaltı odalarına geldi. Yemeklerini de sessizce yediler.
Hazırlandılar.
El ele tutuşup çıktılar oradan. Meydana indiler.
Gözü Alex'e ilişti Gulf'un. Wu Lei ile birlikteydi. Elinde Nathan'ın küçük ellerinden biri vardı.
Tanıdığı bir hüzün gördü adamın ona dönük yüzünde.
Tahmini doğruydu belli ki. Görüsü gerçekleşiyor, Alex onunla geliyordu.
Vedaları samimiydi.
Eh, en azında yolculukta Alex'i, ne ara bu kadar yakınlaştıklarına dair darlayabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızılkaya Destanı
Viễn tưởng"Kilre beline kadar inen saçlarını savurdu ve havada süzülen bir tel ufalanıp toprak oldu. Negül suyla kaplı dünyasının toprak olduğunu görünce kederinden ağladı, yağmur oldu. Yası o kadar uzun sürdü ki, nihayet durdurduğunda toprağın dörtte üçü suy...