SÜRÜ
Şahit olanın kalmadığı, duyanların ise asla emin olamadığı yıllar önce, hayvan donuna girebilen "Doğulu" bir kurt, bölgesindeki tüm kurt kabilelerini birleştirip tek bir sürü haline getirmeye niyetlenmiş. Başarmış da. Kah savaşmış, kah anlaşmalar yapmış, hayvan donuna girebilenleri bir çatı altında toplamış.
Bir süre bu zaferiyle övülmüş, mest olmuş, başarısının tadını çıkarmış. Lakin bir süre sonra bütün zaferleri unutulup durum kanıksandığında, tekrar o günlere dönmek için başka bölgeleri de kendine katacağını söyleyip sürüsünü savaşlara sürüklemiş. Zaten elinde olan "Doğu" ya, "Güney"i ve "Batı" yı da katmış. Bütün bu zaferler onu açgözlü ve de kibirli yapmış. Üstelik git gide zalimleşmiş.
Nihayet açgözlülüğüne yenik düşerek gözüne "Kuzeyi" de kestirmiş. Her olasılığı düşünüp, hava şartlarını hesaplayıp, saldırmışlar. Ama "Kuzey"in soğuk ve sert hava şartları beklediklerinden de ağırmış.
Sürüsü ağır hasarlar almış. Onu en çok sinirlendirense, sürüsünün savaştan, şerefleriyle değil de, soğuktan telef olarak can vermeleriymiş.
Sonunda yenildiğini kabul edip "Doğu"ya dönmüş. Lakin bu yenilgiyi hazmedememiş. "Doğu"da "Batı"da ve de "Güney"de ne kadar kara şaman varsa toplamış ve onlara Kilre ile bir anlaşma yapmak istediğini söylemiş. Anında itiraz nidaları filizlenmiş. Kurtlar Negül'ün kutsallık bahşettiği canlılarmış. Kilre' ye böyle bir teklifle gitmek hem ona hem de Negül'e ağır bir hakaret olarak algılanabilirmiş.
Kimse onu caydıramamış. Topladığı bütün kara şamanlar, Kilre'nin zaten bu teklifi kabul etmeyeceğini düşünmüşler. Bu yüzden Kilre'yi biraz sinirlendirmek pahasına da olsa teklifi bir ayinle kendisine iletmişler. Tek canlarını sıkan bu durumda Kilre tarafından kesilecek olan cezaya şahit olacak olmakmış.
Fakat öyle olmamış.
Kilre teklifi kabul etmiş. Kuzey'deki kurtları telef etmek için bir ölet gönderecekmiş. Karşılığında da artık her koşulda kendisine dua etmelerini istemiş. Sonuç olarak Kuzeyli kurtlar felaketi yaşamışlar. Sürü ise artık Kilre'ye tapıyormuş.
Lakin o kıyımdan kurtulanlar olmuş. Sayıları iki elin parmaklarını geçmeyecek bu küçük grup günlerce dua etmiş. Negül'ün onlardan el çekmediğine inanmak istiyorlarmış. Dualarının kabul olduğunu ise çok sonra anlamışlar.
Gulf'un ikinci haftasının bitmesine birkaç gün kalmıştı. Bu sırada Chayeon ve Yeol sevdikleri kokularla mest oluyorlardı ve sık sık dikkatleri dağılıyordu. Hatta birkaç defa yolu şaşırmışlardı. Alex, şakayla karışık artık onlara güvenilmeyeceğini, bu yüzden de şimdilik, yolu kendisinin göstereceğini söylemişti. Şuan en geriden gelenin Chayeon olmasının sebebi de buydu.
Yeol bu durumla alay edip eğleniyorken Chayeon birazcık içerliyordu. Kendisi yaşını başını almış bir adamdı yahu! Yirmili yaşlarının başında olan bu veledin, onu böyle alt üst edebiliyor oluşu öz güvenini yaralıyordu. Üstelik kendisi, Yeol'den daha fazla etkileniyor gibiydi kokudan. Omega'nın, yaşla alakalı söylediklerini hatırlıyor, yine de bu, durumu güçsüzlük olarak algılamasına engel olamıyordu.
Gulf en önde, Alex ile birlikte yol alıyordu. Omega, kadının Batı'dan geldiğini belli eden yeşil gözlerinin, bir süredir üzerinde gezindiğini tabi ki fark etmişti. Başta kadının artık ondan çekinmeden konuşabildiğine tanık olmak istediğinden tepki vermemiş, fakat bu durumdan da rahatsız olmaya başlamıştı. Dayanamayıp konuştu hafiften gözlerini devirerek:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızılkaya Destanı
Fantasy"Kilre beline kadar inen saçlarını savurdu ve havada süzülen bir tel ufalanıp toprak oldu. Negül suyla kaplı dünyasının toprak olduğunu görünce kederinden ağladı, yağmur oldu. Yası o kadar uzun sürdü ki, nihayet durdurduğunda toprağın dörtte üçü suy...