Kuzey'in Nefesi 1

171 25 5
                                    

Kilre ve Negül

[...] Negül, tüm güzelliklere nail olduğunu düşünürdü. Ta ki, "O"nu görene kadar...

Beline kadar inen, gece göğü saçlarını gördü önce onun. Kendisininkine zıt, koyu tenini sonra... Gözleri, yine gece göğündendi. Ama onların içinde yıldızlar oynaşıyordu. Dudaklarının sahip olduğu renk... Gökkuşağı'nda görmüştü o rengi.

O kadar güzeldi ki cismi...

Bir kere geceye dokunabilmek istemişti. Bir kere yıldızlar onun için oynaşsın. Bir kere değsin o renge... Bir kere...

Tam uzanmıştı, yapacaktı... Neyse ki Kilre'nin hala başındaydı aklı.

Savurdu saçlarını. Bir tel koptu, havada savruldu. Kilre bizzat topraktı. Tek bir tel, ufalandı, toprak oldu.

Suyla kaplı yeryüzü, toprakla doluvermişti.

Lakin Negül'ün umrunda olan tek şey, nazarının ilk kez değdiği o güzellikti. O kadar ki, bu güzellik karşısında, artık canı yanmaya başlamıştı. Islandı yüzü bu acıdan, bu güzellikten... Ağladı...

Öyle bir ağladı ki hem de... Toprağın dörtte üçü, suyun altında kaldı.

Yapamazdı. Zira bu güzelliği ilk kez görmesinin bir nedeni vardı; Kilre ona yasaktı.

Negül suydu, Kilre ateş... Negül havaydı, Kilre toprak... Negül semaydı, Kilre yerin dibi...

Evrenin var olabilmesi için, ikisinin de var olması gerekliydi. Ama birbirlerinden uzak olmalıydılar, çünkü bu zıtlıklar birbirlerine karışırsa kocaman, kapkara bir boşluk oluşur ve var olan her şeyi yutardı.

Lakin bu aşk elbet, Kilre'nin de aklını başından alacaktı...

Ne zaman birbirlerine meyletseler, yeryüzüne bir haller oldu. Toprak çöktü bazen. Bazen ise, kabardı. Yıldırımlar yağmur oldu, yağdı. Bir keresinde kararttı gözünü Negül, uzandı da uzandı. Değiverdi parmaklarının uçlarıyla gece göğü saçlara. Yeryüzünün derinlerinden bir gürültü koptu. Öyle bir sarsıldı ki diyar, toprak yarılıverdi.

[...]

Torununun zekâsı, onu her zaman etkilemişti. Etkilemeye de devam ediyordu. Anlamıştı Omega.  Yine de devam etti açıklamasına. Hem, her şeyi tüm çıplağıyla, hiçbir soru işaretine mahal vermeksizin konuşmak istiyordu, hem de yüzünden, kafası hala karışık olduğu belli olan Alfa için, bir şeyleri daha somut hale getirmek istiyordu.

Devam etti:

"Ben, tüm diyara hâkimim, biliyorsun Gulf. İlk günahkâra kadar, Kilre'nin tüm kölelerini tanıyorum. Duyduğum bazı şeyler, beni işkillendirdi. Araştırdım ben de.

Sen doğduğundan, hele ki hem bir kurt, hem de bir kara şaman olduğun gerçeği ile yüzleştiğimden beridir de, senin için araştırmalar yapıyordum. Küçücük bir efsane, bir rivayet, sana, senin gibi herhangi bir şeyin varlığına dair... Ya da kehanet... Lakin bulamadım...

Yine de aklıma takılan her açığı, tuhaf bulduğum her şeyi biriktirdim.

Yaşarken ve de öldükten sonra biriktirdiğim her bilgiyi toplayıp bir araya getirince de...", durdu.

Şu an, her ne kadar büyük bir soğukkanlılıkla aktarıyor olsa da bunları sevgili torununa ve de onun eşine(?), aslında korkuyordu. Kilre ve Negül'ün gazabının, sadece onu vuracağını bilse, bir zerre korkusu olmaksızın girişirdi bu işe. Ama olan, sanıyordu ki, yeryüzüne olacaktı. En çok da sevgili torununa...

Kızılkaya DestanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin