GÖMÜCÜ HİKAYELERİ : TEKİNSİZ ÇIĞLIKLAR
Çetin bir kış imiş. Sular donuk, ocaklar ateşsiz, kış için saklanan meyvelere ayaz vurmuşmuş. Hal böyle olunca, nohutlar, fasulyeler yenmiş, buğday olana nimet olmayana masraf olmuş.
Rivayet odur ki; o kara kışın bir gecesi, birkaç uyanık, yakınlardaki bir dağda, köyün ileri gelenlerinden birinin ölmeden önce gömdüğü üç küp altını aramaya çıkmışlar. Köyün tek akıllısı bunlar değilmiş elbet. Çok kişi o dağda saklanan küpleri bilir lakin pek azı o altınları aramaya çıkacak kadar aptal olurmuş. Çünkü dağın pek kıymetli hanımını kızdırmaktan korkarlarmış.
Bu uyanıklar da çok cesurlar ve çok bilirler ya, inanmamışlar iyenin varlığına.
Kazma kürekleri sırtlanmışlar, işaretleri okumuşlar. İşaretler ve kaderleri nihayet onları dağın sırtındaki çamlığa getirmiş. Başlamışlar kazmaya.
İlk darbe havalandırır havalandırmaz toprağı, bir çığlık yükselmiş çamlığın derinliklerinden. Adamlardan biri daha o anda korkup kaçmış arkasına bakmadan. Diğerleri de pek korkmuş lakin serde erkeklik, akılda elalem ne der fikri, cepte de meteliksizliğin ezici ağırlığı varmış. Yabani kuştur deyip birbirlerini telkin etmişler ve sallamışlar kazmalarını ikinciye. Bir kez daha duymuşlar aynı acı cıyaklamayı. Durmamışlar, devam etmişler.
Büyük hata etmişler.
Üçüncü, dördüncü derken hepsi bir bir korkup terk etmiş dağı. Köye varana kadar bir an olsun soluklanmamışlar. O telaşede de içlerinden birinin geride kaldığını fark etmemişler. Fark ettiklerinde ise artık çok geçmiş... Arda kalan hiç geri dönmemiş...
Kimi der ki, lanetlendi o, ta Kilre'nin Diyarı'na kadar kazmakla, kimi der ki, çığlıklar delirtti onu.
"Yarım günlük mesafedeler! Oldukça geniş bir alana yayılmışlar! Çadırların birkaç tanesi oldukça büyük! Çoğunu orada tuttuklarını sanıyoruz! Kalabalık değiller lakin üçü ak şamandı!"
Dünden beri yaşadığı aksiyonun verdiği heyecanla nefes nefese anlattı her şeyi Erden.
"Heyeti oyalama ne durumda?".
"Birazdan Üstat Miyagi, Li Fei ve benle görüşme yapacaklarına dair bilgilendirildiler. Alfamız asla burnunun dikine gitmeyen(!) biri olduğundan ve de ihtiyarlardan oluşan bu kurulun tavsiyelerine çok güvendiğinden(!), kendisi görüşmeye katılmayıp sürünün geri kalanı da bize katıldığı vakit, yerleşmelerini kolaylaştırmak için yapılan hazırlıkların son kez üzerinden geçiyor(!). Bu aynı zamanda kendisinin sakinleşmesini sağlıyor(!). Eşiyse birlikteliklerini kutlayıp duyuracakları bir toyun hazırlığında(!). Yaşananlar düşünüldüğünde bu eğlencenin sürüye moral olacağına inanıyoruz(!).", diye aktardı söyleyecekleri yalanları Chayeon'un babası.
"Başlıyoruz o halde.", dedi Alfa. Sesi çok... Sakindi. Ürkütücü derecede.
Dikkat çekmemek adına küçük gruplar halinde indiler dağın öte tarafından. Hepsi Kölebağı tarafına gidiyor olsa da dağınık ilerliyorlardı. Atlar gecenin karanlığında Kızılkaya'nın eteklerine indirilmişti önceden. Gören olursa, otluyordu hayvancağazlar sadece!
Erden en öndeydi. Arada mesafe bırakıyor, Kuzeylilerin konduğu yerde bekleyen, geride kalan arkadaşlarının fark edilmiş olma ihtimallerine karşı etrafı kolaçan ediyordu. Ekipten biri de, yine aynı amaçlar doğrultasında geriden geliyor, takip edilmediklerinden emin oluyordu.
Gulf eşinin öfkesini hala hissedebiliyordu. Az önceki sakin ses tonu sadece öfkesinin ve kararlılığının kanıtıydı o kadar. Elleri Oltu'nun gemini sıkıca kavrarken yaydı aurasını. Yani en azından öyle yaptığını umuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızılkaya Destanı
Fantasía"Kilre beline kadar inen saçlarını savurdu ve havada süzülen bir tel ufalanıp toprak oldu. Negül suyla kaplı dünyasının toprak olduğunu görünce kederinden ağladı, yağmur oldu. Yası o kadar uzun sürdü ki, nihayet durdurduğunda toprağın dörtte üçü suy...