KUZEY'DE DÜĞÜN ADETLERİ
Tanık ve rehber Yasav'ın güney ve iç bölgelerinde olduğu gibiydi.
Lakin toy tek bir gün sürmekteydi.
Düğün duyurulduktan sonra nikah, en erken bir ay sonra kıyılabilirdi. Münasip olanı üç ay beklemekti. Sebebi tarafların iyice düşünüp taşınıp cayma ya da devam etme durumlarında telaşa kapılmamasıydı.
Verilen vakit, çiftin birbirlerine verdikleri bir söze sadık kalıp kalmayacaklarını da ölçmüş olurdu.
Nikah günü sabahı eşler bir birlerinden ayrılır, ayrı ayrı hazırlanırdı. Bunun sebebi, huzuru getiren Omega ile kendi soylarından birinin evliliğinin, nikah anına kadar birbirlerini görmeden gerçekleşmesiydi. Bu bir çeşit saygıydı onlara karşı. Bir nevi de anma...
Toydan önce ava çıkmak adetti. Şart değildi. Ama şans getireceğine inanılırdı.
(Sun'ın Notlarından)
Mew kendini biraz şey hissediyordu... Dışlanmış.
O beyaz topraklara adım attıkları andan beridir, tüm Kuzey'in ilgi odağı sevgili eşiydi. Eşi ve alnındaki hilal... Hatta bazılarının bir önünde diz çöküp alnını Gulf'un bastığı yere süre süre tapınmadığı kalmıştı! Gulf bir an gardını düşürse onu da yapacak gibiydiler!
Yine de sürüyü dağıtması ve kara şamanla olan tüm bağını kesmesi adına o kadar badire atlattıktan sonra, kendisine ve sürüsüne daha fazla dikkat edileceğini sanmıştı. Oysaki kimsenin umurunda değillerdi. Düşmanca bir tavır da sergilememişlerdi henüz. Ya onların topraklarından olduğumuzdan mütevellit ev sahibi olmanın getirdiği bir rahatlama vardı, ya da eşinin, bir omeganın varlığı gerçekten de her şeyin çözümü idi.
Yolculukta hiç zayiat vermemişlerdi.
En başından bu yolculuğa dair çekincelerinden eb büyüğü bu idi: Kuzey'in çetin kışı. Denilene göre altı ay sürmekteydi geri kalan altılı zorlu bir güz gibiydi. Yaz zaten yoktu. Sadece birkaç gün vardı üzerlerine doğan güneşin sıcağının tenlerine ulaştığı. O da yazdan sayılmazdı. Ona göre en azından...
Belki de bu yüzdendi Kuzey'in bu rahatlığı. Nasıl olsa kaçıp gidemezlerdi. Ne yollarını bulabilirlerdi buralarda ne soğuğa dayanıp hayatta kalabilirlerdi. Endişe edecek neleri vardı ki!
Kuzey'in de bir çeşit Bilge Heyet'i vardı.
Ama çok daha kalabalıktı ve içinde insanlar da bulunmaktaydı.
Mağaralardan birinin içine oyulmuş, enli ve büyük basamaklardan hem sağda hem de solda üçer uzun sıra mevcuttu. Mağaranın girişinin tam karşısında, duvarın tam dibinde özenle şekillendirilmiş "kürsü" dedikleri bir yer vardı. Ev sahipleri Saj bir insandı ve öyle görünüyordu ki adam aynı zamanda bu toplantının yöneticisiydi.
Tipik bir Kuzeyliydi Saj. Bembeyaz suratı, mavinin hangi tonu olduğunu çıkaramadığı gözleriyle, gördüğü diğer yüzlere benziyordu. Ama saçları tuhaftı. Koyu kahveydiler. Burada birçok kişide görmüştü kahve tonlarındaki saç rengini. Hatta bir- iki tane de siyah gördüğüne yemin edebilirdi. Bunun ise tek anlamı vardı: Kuzey'e kimse gitmemiş değildi, giden geri dönmemişti. Ama kendi seçimiyle ama değil...
Kuzey ile ilgili anlatılan birçok şeyin doğru çıkması da abasıydı. Demek ki gerçekten birileri kara ayaza karşın hem buraya gelip hem de geri dönebilmişti!
Sağ tarafta ve sol tarafta bulunanların işi gücü birbirlerine muhalefet olmaktı. Bir tarafın söylediği her şeye diğer taraf karşıt bir argüman savuruyordu. Belki de amaç buydu: İnanmasalar bile her iki düşünceye, iyiye ve kötüye, tüm ihtimallere aynı özeni göstermek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızılkaya Destanı
Fantasía"Kilre beline kadar inen saçlarını savurdu ve havada süzülen bir tel ufalanıp toprak oldu. Negül suyla kaplı dünyasının toprak olduğunu görünce kederinden ağladı, yağmur oldu. Yası o kadar uzun sürdü ki, nihayet durdurduğunda toprağın dörtte üçü suy...