KARABÜK'ÜN İYESİ, KARA KURT
Tepesi Delik'in eteklerindeki köyün, hudutlarından biriymiş Karabük. O kadar sık, çetinmiş ki, içinde ışık görmemiş yerler olduğu söylenirmiş. Adı da buradan gelirmiş.
Sadece bu da değilmiş bu bükü, bu kadar özel yapan. Bu bükün sonunda, bir kara şaman yaşar imiş...
Bir gün, bu köye, Güney'den göç eden bir kafile konmuş. Kafilede, bir evin bir kızı, gülünce gözleri kısılan, bir dilber var imiş.
Yeni yurtlarına yerleşeli üç gün olmuş olmamış, kızcağız girivermiş bu büke. Sebebi hala bilinmezmiş. Eh, kaybolmuş haliyle. Can havliyle, gündüzü gece eden yerlerinden geçmiş bükün. Koşmuş... Yürümüş... Hızlanmış... Yavaşlamış... O bükteyken fark edememiş, lakin Güneş Ay'a devrederken nöbetini, hala bükteymiş kız.
Ailesini de bir telaş almış. "Büke girdiyse, çıkamaz!", diyenler de, aleve rüzgâr sürünce, daha beter korkmuş zavallılar.
En son çökmüş bir ağaç dibine kızcağız. Başlamış ağlamaya. Derken, bazı sesler işitmiş. Başını kaldırınca, ne görsün! Bir kurt! Simsiyah...
Önce çığlığı basmış kız. Biraz daha ağlamış. Titremiş korkudan.
Kurt ise hiçbir şey yapmıyormuş. Hatta kızın çığlıklarını duyunca, bir iki adım geri çekilip oturmuş öylece.
Biraz sakinleyince, düşünmüş kız. Güney'deki bir halk hikâyesini anımsamış. Kendisi gibi dara düşmüş bir kıza yardım eden, bir bozkurt hakkındaki hikâyeyi...
Ayağa kalkmış. Usulca yanaşmış kurda. Dizlerinin üzerine çökmüş. Başını eğmiş. Tekrar kurda bakmış. Şaşırmış. Kurt da ona başını eğmiş. Selamlaşmışlar. Sonra kurt kalkmış, yürümeye başlamış. Kız arkasından gelmeyince, durup arkasına bakmış.
Kız nihayet anlamış kurdun derdini, takip etmiş onu.
Gece inmiş, köylü Karabük'ün önünde... Ailesi kızı bekliyormuş, diğerleri onları teselli etmenin yollarını arıyorlar.
Derken, bir kurt çıkagelmiş, bükün içinden. Köylü çok şaşırmış. Bu bükte kurt falan yaşamazmış. Önce korkmuşlar, ama kurt gelip oturmuş, bükün önünde. Hemen arkasından da, tez gözükmüş kız.
Sarılmışlar, ağlaşmışlar...
Sonra, başta kız olmak üzere, herkes kurda dönmüş yüzünü. Kurt ise herkesin gözlerinin önünde, geri dönmüş büke.
Köylü o an akıl edebilmiş olanı biteni. Karabük'ün, artık bir iyesi var imiş...
Daha gün aymadan uyanmıştı Gulf. Bugün çok zor bir gün olacaktı. Yapması gereken zor bir büyü vardı. Üstelik babaannesinin de orada, ne zamandır kendisini beklediğinden, emin olamıyordu. Bir de yakalamaları gereken habis bir ruh vardı. Dolayısıyla gergindi.
Aşağı inip verandaya çıktı. Hava biraz serindi ve bu iyi gelmişti ona. Hastalanmak istemiyordu ama, birazcık hava alıp içeri kaçacaktı tekrar.
Derken, kapı açıldı.
Chayeon da erkenden uyanmıştı. Gulf'u fark edince, bir an boşluğuna denk geldi, şaşırdı. Çabuk toparlandı ama.
Selamlaştılar kısaca.
Basamaklara oturdular.
Farkında olmadan kollarını kendine sardı Gulf. Chayeon anlamıştı çocuğun ürperdiğini. Çıkmadan önce giydiği pelerini çıkarıp omuzlarına bıraktı Gulf'un.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızılkaya Destanı
Fantasy"Kilre beline kadar inen saçlarını savurdu ve havada süzülen bir tel ufalanıp toprak oldu. Negül suyla kaplı dünyasının toprak olduğunu görünce kederinden ağladı, yağmur oldu. Yası o kadar uzun sürdü ki, nihayet durdurduğunda toprağın dörtte üçü suy...