20.BÖLÜM

3.7K 160 86
                                    

Biraz uzun bir aradan sonra tekrar sizinleyimm.🌸

Bu bölümün sınırı 15 oy.

Sınır geçildiğinde yeni bölüm sizlerle olacak.😊

İyi okumalar🌸💗

...

Adam beni fark edince yüzünde şaşkın bir gülümsemeyle ayağa kalktı ve hızlı adımlara bana doğru gelmeye başladı.

Adamın bu hareketine karşılık Emir'in belimdeki eli tutuşunu sertleştirdi ve beni biraz daha kendine doğru çekti.

Adam tam karşımda durup, parlak mavi gözleriyle bana baktı.

"Naz benim Alp. Tanıyamadın mı? Eskiye nazaran biraz değiştim ama sen hiç değişmemişsin. Hala çok güzelsin."

Aaa... Alp. Alp benim çocukluk arkadaşımdı. O mavi parlak gözler nasıl tanıyamamıştım.

Alp'in anneannesi bizim eski mahallede otururdu. Alp de yazın onun yanına gelirdi. O zamanlar arkadaş olmuştuk. Sonra biz taşınınca bir daha hiç görüşmemiştik. Ama on yaşındaki benden kısa sümüklü Alp nerde, şimdiki Alp nerde.

Oldukça uzamıştı. Emir'den beş altı santim kısaydı sadece. Yüz hatları öncesine göre oturmuş ama fazla keskin değildi. Hafif yuvarlak bir yüzü vardı. Bu haliyle karizmatik olmaktan çok tatlı bir havası vardı.

Emir'in sert tutuşundan kurtulup bir adım yana kaydım. Mahçup bir sesle konuşmaya başladım.

"Aa... Alp. Gerçekten sensin. Ve evet çok değişmişsin. Kusura bakma çok uzun zamandır görüşmüyoruz. Tanıyamadım hemen."

Onu tanımamın verdiği rahatlıkla yüzündeki gülümseme büyüdü ve bana doğru bir adım atıp birden bana sarıldı.

"Tekrar karşılaştığımıza sevindim."

Sesi gerçekten içten ve samimiydi. Kısa bir süre sarılmasına karşılık verip geri çekildim. Ama Alp'in elleri hâlâ omuzlarımdaydı.

Tam bir adım geri atacağım sırada Emir Alp'in kollarını güçlü bir şekilde itti. Ve beni kendine çekti.

Alp şaşkın gözlerle bize bakıyordu. Ben de şaşırmıştım. Emir'in bu kadar sert tepki vermesini beklemiyordum. Neye sinirlenmişti.

Çünkü bu zamana kadar yanımda bu yönünü hiç görmemiştim. Ayı Mahmut'a karşı bile anlayışlı davranıyordu ben varken.

Başımı kaldırıp Emir'e baktığımda gözleri resmen ateş püskürüyordu. Ama yüzünde o sakin ifadesini koruyordu. Daha doğrusu korumaya çalışıyordu.

Onu tanıdığım süre zarfında sakin hatta eğlenir yüz ifadesine binlerce kez şahit olmuştum. Ve şu an ki haliyle uzaktan yakından alakası yoktu.

Emir hırıltılı bir nefes alıp sert ve hükmedici ses tonuyla konuştu.

"O eline koluna sahip çık Alp."

Emir'in bu basit bir kaç kelimesi bile Alp'in iki elini kaldırıp bir kaç adım gerilemesine sebep oldu. Yüzünün rengi de beyazlamıştı sanki. Emir'den mi korkmuştu bu kadar?

Alp az önceki ifadesini toplayıp tekrar yüzüne arkadaş canlısı ifadesini takındı.

Bu kadar abartmasına ne gerek vardı. Dostane bir şekilde sarılmıştık. Çocukluk arkadaşımdı sadece.

Emir'e açıklama ihtiyacı hissederek konuştum.

"Emir, Alp benim çocukluk arkadaşım. Eskiden aynı mahallede oturuyor sayılırdık."

Alp beni onaylayarak başını salladı. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi yüz ifadesi değişti. Bizi parmağıyla gösterdi. Sonra bakışları Emir'in belindeki eline kaydı.

"Peki siz... Siz nesiniz."

Emir hala sert tuttuğu ses tonuyla cevap verdi.

"Naz benim nişanlım ve ben nişanlıma değen eli kırarım."

Ne biçim cümleydi o kırarım falan. Dağ başında mı yaşıyoruz. Evet şu an dağ başındayıdık. Lafın gelişi işte her neyse.

Emir'e meydan okuyarak baktım ve kulağına doğru yaklaşıp fısıldadım.

"Sakin mi olsan biraz. Oyuna fazla kaptırdın kendini."

Sonra geri çekilip yüzüme hafif bir gülümseme kondurdum. Bu gergin ortamdan kurtulmak için bir şeyler yapmam lazımdı.

"Ayy... Alp bayadır görüşmüyorduk. Sen ne yaptın? Nasılsın? Nerelerdeydin?"

Alp tam lafa gireceği sırada izin vermeden konuştum.

"Dur, şimdi biz sıcak bir şeyler hazırlayalım. Sonra oturup konuşuruz. Sanırım sizin de konuşacak şeyleriniz varmış."

Koltuğu gösterip devam ettim.

"Sen şimdi şöyle geç, biz geliyoruz."

Emir'i kolundan çekiştirerek mutfağa soktum.

Hâlâ sakinleşmişe benzemiyordu. Bu hali biraz korkmama sebep olsa da bunu belli etmemeye çalıştım.

Bu tavrının sebebi Alp'ti. Aralarında eskiden kalma bir sorun mu vardı acaba.

"Emir..."

Tam söze başlayacağım sırada arkasını dönüp dolaptan bir bardak çıkarıp tezgahtaki sürahiden su doldurup içti. Amacı neydi? Kendini mi sakinleştiriyor?

Ellerini tezgaha dayayıp iki derin nefes aldı ve bana döndü.

"Şimdi söyle."

"Alp'e neden öyle davrandın? Eskiden aranızda bir husumet mi oldu. Ne oldu bilmiyorum ama tavrın biraz fazla değil miydi? Sakin mi olsan biraz."

Dudağının kenarı hafif yukarı kaydı ve sakin tutmaya çalıştığı ses tonuyla konuştu.

"Sakin mi olayım? Nasıl sakin olmamı beklersin? Herifin teki benim nişanlıma sarılıp saçlarını kokluyor sonra da gevşek gevşek gülüyor. Ben de sakin olayım öyle mi?"

Şok olmuş bir ifadeyle Emir'in yüzüne öylece bakakaldım. Bana resmen nişanlım demişti. Biz onunla gerçek sevgili ya da nişanlı değildik ki. Bu tepkisi saçma ve yersizdi. Oyuna kendini fazla kaptırmıştı.

Gerçek nişanlısı olsam bile bu kadarı fazlaydı. Çocukluk arkadaşımla sarılmıştım sadece.

"Emir tamam. Bu tepkin çok fazla. Biz seninle gerçek nişanlı değiliz. Bu sadece bir oyun. Biz birbirimize aşık falan da değiliz. Gerçekten nişanlı olsak bile sadece çocukluk arkadaşımla sarıldık. Ayrıca kimse benim saçımı falan da koklamadı. Bu kadar tepki göstermene gerek yok."

Sözlerim ona işlemiş olacak ki gergin yüz hatları gevşedi ve yerini garip bir durgunluğa bıraktı.

Şimdiyse yüzünde anlayamadığım bir ifade vardı. Gözleri yine derin bakıyordu ama bu sefer içinde sanki çok sevdiği bir şeyi elinden kaçıran bir çocuğun o masum ve durgun bakışı vardı.

Bu haline anlam veremedim. Kıracak ya da üzecek bir şey söylememiştim. Sadece gerçekleri tekrar etmiştim. Hepsi bu.

...

Eveet bir bölümü daha bitirmiş bulunuyoruz. Umarım beğenmişsinizdir.

Satır arası yorumlarınızı bekliyorum. Biliyorsunuz ki hepsini tek tek okuyorum. Ve dürüst olmak gerekirse çok eğleniyorum.💗😊

Hepinizi çok seviyorumm💜

...

01.08.2022

Aşka Atan KalplerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin