14.BÖLÜM

4.2K 164 105
                                    

Arkadaşlar lütfen bölümleri okuyanlar beğeni ya da yorum bırakabilir mi? Okuduğunuzdan emin olmak istiyorum. Sizin her beğeniniz veya yorumunuz beni daha çok motive ediyor💕😊

Çantayı yatağa uzattığım bacaklarımın üzerine koydu ve ben daha ne olduğunu anlayamadan tek çırpıda tişörtünü çıkardı.

Şok olmuş bakışlarım hızla Emir'e döndü. Aman Allah'ım bu vücutta neydi? Sanki bir heykeltıraş vücudunu özenle işlemiş gibiydi. Hafif buğday ve bir erkeğe göre fazla pürüzsüz bir teni vardı. Karın kasları sanki tanrı tarafından özellikle yerleştirmişti. Hele ki geniş göğsüne diyeceğim tek kelime bile yoktu. Gözlerim daha fazla aşağı kaymadan yutkunup bakışlarımı suratına çevirdim.

Bana yüzünde kendini beğenmiş bir sırıtışla bakıyordu. Ben az önce resmen adamı gözlerimle yemiştim. Allah benim belamı vermesin. Yüzüm hızla renk değiştirirken, ellerimle gözlerimi kapatıp bağırdım. Sanki az önce ağzı açık adama bakan ben değilmişim gibi...

"Yaaa, sen napıyorsun? Niye karşımda soyunuyorsun pis... pis sapık. Giyin çabuk."

Yanıma yaklaşıp ellerimi yüzümden çekti. Şimdi de hem çıplak hem de fazla yakındı. Kalp atışlarım hızlanırken ben de hızla yerimde çırpınmaya başladım.

"Ne yapıyorsun be. Uzak dur benden. Uzak dur dedim sanaa..."

Hâlâ ellerimi tutmaya devam ederken eğlenir tonda konuştu.

"Naz, Naz sakin ol. Hani yaram omzumda ya... O yüzden tişörtümü çıkardım. Ben de tek başıma pansuman yapamam. O yüzden senin yardım etmen gerekiyor, hmm."

Şimdi daha fazla rezil hissediyordum. Yanaklarımın daha da kızardığına emindim. En iyisi biraz önce hiç yaşanmamış gibi yapmaktı. Evet, sorunlarını çözemezsen görmezden gel.

Hemen kendimi toplayıp ciddileştim. Oturduğum yerde biraz kayıp ona yer açtım. Boğazımı temizleyip, açtığım yeri göstererek ciddi bir tavırla konuştum.

"Peki, gel şuraya otur da yapayım."

Ani ruh hali değişimime şaşırmıştı. Anlık bir duraksama yaşayıp gösterdiğim yere bana dönük bir şekilde oturdu. Göz teması kurmamaya özen göstererek yarasına odaklanmaya çalıştım.

Tenine dokunmamaya çalışılarak sargı bezini çıkardım. Yarası gerçekten de pek iyi durumda değildi. Elimdeki sargı bezi ve yarasının etrafında kurumuş kan lekeleri vardı.

Elimdeki bezi yere bırakıp çantaya uzandım. Çantayı açınca kısa bir an şaşırdım. Çanta iki gözden oluşuyordu. Üzerinde Emir'in ve benim adım yazılıydı. Özenli bir şekilde hazırlandığı belliyi.

Onun bölümünde olan malzemelerle yarasını, dikişlere uzak olan yerlerden başlayarak temizlemeye başladım. Dikişlere yaklaşınca yara yanmasın diye üfleyerek daha da dikkatli silmeye başladım.

Ama Emir'in nefes alış verişleri de hızlanmıştı. Acaba canını mı yakmıştım?

Başımı kaldırıp acıtıyor muyum, diye soracaktım ki burnum Emir'in burnuna çarptı. Gözleri gözlerimin, dudakları dudaklarımın hizasındaydı. Gözlerinde yine o beni içine çeken yoğun bakışları vardı. Hızlı nefesleri yüzüme çarpıyordu.

Ben mi? Ben şu an nefes dahi alamıyordum. Kendimi toparlayıp geri çekildim. Hangi ara bu kadar yaklaşmıştım ki? Ve bu adam neden hep bana böyle bakıyordu? Neden hiç geri çekilmiyordu?

Emir buna karşılık derince yutkundu ve bana bakmaya devam etti. "Ben, şey... sen öyle yapınca bende yaranı acıttım zannettim. Onu soracaktım." dedim, durumu toplamaya çalışılarak.

"Hayır, acıtmıyorsun. Acırsa söylerim." dedi, dalgın bir şekilde.

Ben de yeniden işime döndüm. Ama bu sefer hareketlerimin daha bilincindeydim. Hızlıca pansumanı yapıp fazla yaklaşmamaya çalışarak sargı bezini tekrar yapıştırdım. Evet, bitmişti ve ben az önce hayatımın en garip pansumanını yapmıştım.

Emir'de yataktan kalkıp dolaba ilerledi ve bir tişört çıkarttı. Dolaptaki gündelik gömlekleri görünce konuştum.

"Gömlek giysen senin için daha rahat olmaz mı? Tişört giymek dikişleri zorlayabilir."

Hafif bir baş hareketiyle beni onaylayıp tişörtü bırakıp desensiz gri renk bol bir gömlek alıp giydi. Bana dönüp "Hadi, mutfağa gel yemek yiyelim. En son sabah yemiştin. Serumlarda bir yere kadar yok tutar. Açıkmışsındır." dedi ve cevabımı beklemeden dışarı çıktı.

Haklıydı acıkmıştım. O yüzden ben de arkasından onu takip etmeye başladım. Giderken de etrafa göz gezdirdim. Burası oldukça küçük ve samimi bir evdi.

Geçen zamanda sessiz bir şekilde yemeğimizi yemiştik. Saat geç olduğu için ve ben geçen süre de uyusam bile Emir uyumadığı için odalara geçmiştik. Daha doğrusu ben evdeki tek yatak odası olan Emir'in odasındaydım. O ise kapının hemen dışındaki oturma odasındaydı. İçerden ses gelmediğine bakılırsa uyumuş olmalıydı.

Ben de kendimi çok olmasa da yorgun hissediyordum ama bu yorgunluk alışık olmadığım bir yerde uyamam için yeterli degildi. Orman gibi bir yerde olduğumuz için dışardan sık sık yabani hayvan sesleri geliyordu ve saat ilerledikçe şiddeti artıyordu. Etrafın zifiri karanlık olmasi da cabasıydı. Odayı sadece abajurun cılız ışığı aydınlatıyordu.

Birden odadaki büyük cama hayvanımsı bir şey çarptı. Karanlıkta tam seçemesem de ayı olduğuna emindim. Ayı durmadan camıma vuruyordu. Yataktan kalkmaya da cesaret edemiyordum. Ama böyle giderse ayı ya yem olacaktım.

Cesaretimi toplayıp yataktan kalktım ve Emri'in kaldığı odaya doğru koştum.

Buraya bir adet Naz'ı şaşkına çeviren Emir koymak istedimm...🙈

🙈

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Aşka Atan KalplerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin