36.BÖLÜM

1.9K 119 23
                                    

(Medya minik Araf ve Arya)

Ben geldim bebeklerim görüşmeyeli nasılsınız...

Oylamayı ve bol bol yorum yapmayı unutmayın.

Özellikle satır arası yorumları... Unutmayın motivasyon kaynağım yorumlarınız☺️💕

✨Sınır 55 oy sınırsız yorumm....✨

İyi okumalarr...

Derin bir nefes aldım ve Zehir'in arkasından adımlamaya başladım. Bakalım başıma neler gelecekti...

Ağabeyim olduğunu iddia eden Araf'ın namıdiğer Akrep'in olduğu odaya girdik. Çok küçük olmayan odada karşılıklı tek kişilik iki koltuk ve ortalarında minik bir masa vardı. Oldukça sade bir odaydı.

Araf beni görünce Zehir'i baş hareketi ile dışarı gönderdi ve oturduğu koltuktan kalkıp yanıma geldi.

"Hoşgeldin kardeşim. Kalbinin seni bana getireceğini biliyordum Arya'm."

Oturmam için buyur ettiği koltuğa doğru ilerlerken keskin bir ses tonu ile konuştum.

"Benim adım Arya değil Naz. Ayrıca beni buraya kalbim değil aklım getirdi."

Eğer kalbimi dinlemiş olsaydım şu an Emir'in kolları arasında olurdum.

"Bu daha iyi değil mi kardeşim? Masallarda bilmem ama gerçek hayatta her zaman akıl kazanır."

O da karşıma geçince ilk defa göz göze geldik. O kadar özlem dolu ve saf bir sevgiyle bakıyordu ki sadece gözleri bile öz kardeşi olduğumu kanıtlamaya yeter gibiydi.

Oldukça uzun boylu ve yapılı olan Araf'ın fiziği Emir'le yarışırdı. Esmer ve kısa saçlara sahipti. Saçlarının böyle olması kulak arkasından başlayıp göğsüne doğru inen akrep dövmesini daha çok ortaya çıkarıyordu. Bu da ona daha korkunç bir hava katıyordu.

Yüzü ise bana oldukça benziyordu. Aslında benden çok bana verdiği fotoğraflardaki adama benziyordu. Keskin çene hatları, hafif çekik ve zifiri karanlık gözleri...

(Evet arkadaşlar Emir-Araf-Zehir üçlüsünü big boy olarak hayal edebilirsiniz çünkü öyleler😉)

Sessizliği ilk bozan o oldu.

"Kardeşim kafanın çok fazla karışık olduğuna eminim ama şimdi anlatacaklarımla tüm parçalar yerine oturacak buna emin olabilirsin."

Kararlılıkla sarf ettiği sözlerden sonra anlatmaya başladı.

...

Haziran 2004

Murat bey bahçede koşturan çocuklarına yüzünde kocaman bir gülümseme ile bakıp karısına seslendi.

"Melek'im ne çok yordun kendini öyle gel artık yanıma. Gelecekler misafir değil ki ne bu hazırlık."

Üzerindeki beyaz elbisesi ile gerçek bir melek gibi süzülen genç kadın mutfaktan verandaya geldi ve koltuğa kocasının yanına oturdu. Kocası onu hemen tek koluyla sarıp göğsüne çekti ve başına kokulu bir öpücük kondurdu.

"Olsun Murat, pek bir şey yapmadım zaten etleri dizdim sadece."

Murat bey karısına itiraz edeceği sırada oğlu Araf'ın sesini işitti.

"Arya, güzel kardeşim hızlı koşma düşeceksin!"

Sonra bir isyan yükseldi.

"Baba! Arya koşuyor ama bak yine düşecek."

Aşka Atan KalplerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin