7.BÖLÜM

6K 219 9
                                    

Annemle konuşmanın verdiği rahatlıkla banyoya girdim. Tabii ki tabancamı da alarak. Banyoda silah taşıyacağımı asla tahmin edemezdim.
Ama bu tabancayı yanımdan ayıracağımı hiç zannetmiyordum.

O adam telefon konuşmamdan sonra beni tekrar kahvaltıya çağırıp dışarı çıkmıştı. Hem de çıkınca kapıyı da kilitlememişti.

O gittikten sonra Hanife abla dediği kadın getirdiği temiz kiyafetleri dolaba yerleştirmişti. O da çıktıktan sonra işte buradaydım, sıcak suyun altında iki günün pisliklerinden arınıyordum. Aynı zamanda da başımdan geçenleri sorguluyordum.

O adama güvenmekle doğru mu yapmıştım acaba? Ama sözleri ve davranışları bana güven veriyordu. Hele ki bakışları... Hayatım boyunca hiç kimsenin nasıl baktığına dikkat etmemiştim.

Benim için öncelik söz ve davranışlardı. Ama bu adam farklı bakıyordu. Sanki yıllardır beni bekliyormuş gibi bakışlarında özlem, şefkat, hatta abartmıyorsam sevgi de var diyecektim.

Belkide sadece düştüğüm durumdan dolayı bana acıyordu. Ama bunların hiçbiri değildi bence beynim, iki günlük duygusal çöküş sonucu bunları uyduruyordu.

Evet, en mantıklı açıklama buydu. Gerçi adamın bakışlarını analiz edeceğim diye adını sormamıştım. O da benimkini sormadı ama. Her neyse inince sorardım.

Hızla üstüme gri bir eşofman takımı giyip odadan çıktım. Merdivenleri inince beni büyük bir salon karşıladı.

Ev oldukça moderndi. Ve fazlasıyla büyüktü. Ne tür bir psikopat burada tek başına yaşar ki?

Belimdeki tabancayı elimle son bir kez daha kontrol edip salonda ilerledim. Iki adım atmıştım ki Hanife abla bana eliyle sağ tarafı gösterdi.

Kafamı oraya çevirmemle büyük dikdörtgen bir masada hazırlanmış zengin bir kahvaltı ve masanın baş köşesinde dik ve sarsılmaz bir duruşla oturan o adam beni karşıladı.

Sanki dün vurulan o değilmiş gibi nasıl böyle duruyordu? Ama bu sabahın aksine sol kolunda bir kolluk vardı.

Beni görünce yüzünde hafif bir tebessüm oluştu ve "Gel." diyerek sol yanındaki sandalyeyi bana gösterdi. Dediğine uyup oraya oturdum.

Oturmamla birlikte belimdeki tabanca sırtıma battı. Birazcık acıttı ama bunu önemsemedim. Adam gözlerimin içine bakıp konuştu.

"Davetimi kabul ettiğin için teşekkür ederim." dedi. Sözlerine karşılık başımı hafifçe sallamakla yetindim.

Sanki başka şansım vardı. Karnım açlıktan kazınıyordu. Açıklığa karşı hiç dayanıklı değildim. Biraz daha yemek yemezsem düşüp bayılırdım.

"Seninle anlaşma bile yaptık ama henüz tanışmadık. Ben Emir, Emir Soylu.", dedi gür ve erkeksi sesiyle.

Dürüst olmak gerekirse sesinin hoş bir tınısı vardı. Beni bu duruma sokmasaydı yani bu şartlar altında tanışmasaydık belki ondan etkilenebilirdim. Ama şu durumda düşündüğüm tek şey canımdı.

Düşüncelerimden Emir'in sorar gözlerle yüzüme bakmasıyla çıktım. Doğru ya adımı hala söylememiştim. Yerimde dikleşip "Ben de Naz, Naz Aksoy." dedim.

...

27.06.2022

Aşka Atan KalplerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin