"dön, kulun olayım.
ne olursun gitme."🪐
Gitti.
Bir Kadın, hayatımdan defolup gitti. En başından bari yapmasını istediğim ve zaten yapması gerekeni yaptı, gitti. Ama anlamıyordum, istediğim olacağını bildiğim bir şey yüzünden neden böyle bir boşluğa düşmüştüm? Neden sırf o gitti diye hayatım durmuş gibi hissediyordum?
Bu saçmalığın daniskasıydı.
O gitmişti ve benim artık mutlu olmam lazımdı.
"Atlas!" Odama giriş yapan babamla uykusuz gözlerimi ona çevirdim. Sinirle odaya giren babam, camın önünde, duvarın dibinde çökmüş oturan bana şaşkınlıkla baka kaldı ve, "Bu halin ne?" diye sordu düz bir ses tonuyla.
"Ne varmış?"
"Kamyon çarpmış gibisin?" dedi ellerini kibirle cebine yerleştirirken.
Haklıydı babam kamyon çarpmış gibiydi ama belki bir kamyon çarpsa daha az etkilenirdim ancak kalkıp bunu ona anlatmak içimden gelmiyordu. "Bir şey mi oldu?"
"Okula geç kalıyorsun? Tabii senin okuyup adam olmak gibi bir niyetin yok ama ben yine de hatırlatayım dedim."
"Sağol, çok düşüncelisin." diye imada bulunsam bile babam asla umursamadan odadan dışarıya çıktı ve beni bir başıma bıraktı.
Babamın gidişinin ardından yavaşça dün akşam eve geldiğimden beri oturduğum yerden ayağa kalktım ve banyoya doğru ilerledim. Hızlıca elimi yüzümü yıkadım ve duş alıp çıktım. Odama geri döndüğüm de dağınıklığın içinde okul için en uygun kıyafetlerimi giydim ve evden çıkıp okula doğru yol aldım.
Okula gidecek kafa da değildim ama düzeltmem ve öğrenmem gereken şeyler vardı. Bugün Gökçe sonunda bana Bir Kadın'ın kimliğini söyleyecek ve bende onun yediği haltı düzeltecektim.
Gökçe dün bile bile beni de kendisini yakmıştı. Bir Kadın'ın kim olduğunu biliyordu ve bizi gördüğüne de adı kadar emindi, bilerek öpmüştü beni, bilerek her şeyi mahvetmişti. Gökçe'nin yaptığı her şeyi alttan aldım bugüne kadar, sırf o üzülmesin diye çok şeye katlandım ama benim de, Bir Kadın'ın da ne hissedeceğini hiç düşünmeden öpmüştü beni.
Ve şimdi onun yüzünden ortada kırık iki kalp vardı.
Arabamı okulun yakınında ki parka park edip, okula doğru yürüdüm. Herkesin derste olduğunu görünce sınıfa girmek yerine kantine gittim. Kantinde ki tüm masalar boşken masaların birinde bir kız oturuyordu ve başını resmen kantin masasına gömmüştü. Ona birkaç saniye acıyarak baktıktan sonra kahve almak için kantine ilerledim.
"Abi bana bir kahve versene."
Sırtımı kantin duvarına yaslayıp, kahveyi yapmalarını bekledim o sırada masaya kafasını gömüş olan Naz başını kaldırıp uykulu gözlerle bana baktı. Ancak gözlerinde olan tek şey uykusuzluk değildi, hafif şişmiş ve kızarmıştı gözleri.
"Buyur." Kantinci kahveyi uzatırken cebimden parayı çıkartıp uzattım ve Naz'ın masasına doğru ilerledim.
"Günaydın?" dedim yanında ki boş sandalyeye otururken.
"Günaydın." dedi cılız bir sesle. Kısa kahverengi saçları dağılmış, yüzü hafiften solmuştu.
"İyi misin?"
"İyiyim ya," dedi ve burukça gülümsedi. "Hafif bir kamyon çarptı sadece. Sen nasılsın?"
Naz'ın cümlesiyle kocaman bir gülümseme belirdi yüzümde ve kahvemden küçük bir yudum alıp, gülümsememi gizledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müzik Kutusu | Texting
Teen Fiction*TAMAMLANDI* 0598***: Anlamam nedenini üzmüşler bebeğimi... Ömer: Efendim? 0598***: Yok bir şey. 0598***: Ömer bugünü not al, yaşamaya ve müzik dinlemeye bugünden sonra başlayacaksın. 0598***: Çünkü seni öyle bir sevicem ki, bana değilse bile san...