“benden bana seslenir,
hem ilaç hem de zehir.”🪐
Naz'dan
Soğuk tenime işlemişti. Ellerim buz tutmuş, yüzüm kıpkırmızı kesilmişti. Polat'ın beni eve bırakma teklifini red ederken başıma bunların geleceğini biliyordum zaten ama Polat'ın beni eve bırakma sebebi soğuktan korumak değildi, yalnız kalmamam için uğraşıyordu.
Günlerdir bir ölüden farkım yoktu, hiçbir zaman böylesine üzgün ve durgun olmamıştım. Babamdan şiddet gördüğüm gecelerin sabahında bile gülecek bir şey illaki buluyordum ama son iki gündür hiçbir şey beni güldürmüyor ya da huzurlu hissettirmiyordu.
İki gün önce sahneye çıktığımda Gökçe'yi görmemle şaşırdım, yanıma gelip önemli bir şey konuşmak istediğinde her ne kadar merak etmesem de dinlemek istedim. Beni dışarıya, Öykü'nün yanına çağırdığında ise başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü ama daha da kötüsü, Gökçe'nin beni Öykü'ye, Ömer'in yakın arkadaşı diye tanıtması olmuştu. Öykü ve Ömer'in arasını yapmam için rica da bulunmuştu.
Gökçe aklınca bana, mekanın sahibi geldi, mesajı vermeye çalışıyordu ama benim üzüldüğüm konu bu değildi. Ömer'in Öykü'yü gördüğünde gözlerinde ki ifade olmuştu. Şaşkındı ama şaşkınlıktan ziyade özlem dolu bir bakıştı, bir süre sonra öylesine saçma bir ortamda bulunmak isteyip gitmiştim ve bu Ömer'in umurunda bile olmamıştı. Hoş neden olsun ki? Yanından gitmeyeyim diye her şeyi yapar ama duygularını bir kez olsun söyleyemezdi.
Sanırım Tolga haklıydı, Ömer beni hiç sevmemişti ve sevmeyecekti.
Evimin sokağına girdiğim de karşılaştığım manzara karşısında birkaç saniye olduğum yerde durdum. Ömer, birkaç adım ötemde duvara yaslanmış, elleri cebinde duruyordu.
Günler sonrasında kalbimde bir haraketlilik hissetsem de, duymamış gibi yapıp yoluma devam ettim.
"Naz." diye seslendi beni fark etmesiyle. Yanıma doğru yaklaştı ama ben onu umursamadan yürümeye devam ettim. "Naz, bir dakika bekler misin?"
Ömer beni durdurmak adına hiçbir şey yapmıyor sadece arkamdan sesleniyordu. Adımlarını hızlandırıp önüme geçtiğinde refleks olarak koluma uzandı ama dokunmak yerine, kendine mani olup geri çekti elini. Önümde durduğunda istemeden de olsa durmak zorunda kaldım.
"Ne var?" dedim buz gibi bir sesle.
"Biraz konuşabilir miyiz?"
"Ne hakkında?" dedim alaylı bir gülümsemeyle. "A-aa pardon, aşık olduğun kız gelmişti değil mi? Bundan mı bahsedeceksin? Ya da nasıl mutlu olduğundan falan, he kanka?" Ömer karşısında bir uzaylı varmış gibi bir şaşkınlıkla bakıyordu bana. "Ama sen bu kadar adi olamazın, o yüzden hiçbiri değil. Öykü'nün yokluğunu doldurduğum için teşekkür edecek ama bana karşı hiçbir şey hissetmediğin için özür dileyip, sevdiğin kızın yanına gideceksin değil mi?"
Ömer sinirle gözlerini devirdi ve sakin kalmak için derin bir nefes aldı. "Hiçbiri değil, dinleyecek misin beni?"
"Dinliyorum." dedim zoraki güçlü bir sesle.
"Öykü'nün geldiğinden yemin ederim ki haberim yoktu," diye konuşmaya başladığından istemsiz bir şekilde güldüm. "Kendisiyle hiçbir şekilde görüşmedik, ilk ve son kez senin yanında gördüm."
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" diye sordum sinirle. "Sence benim umursamadığım şey bunlar mı? Bana ne, istersen görüş istersen görüşme!" Ömer'e hayal kırıklığıyla baktım bir süre. "Sen benim neye kırıldığımı bile anlamamışsın ki, neyi konuşmak için çabalıyorsun?"
Ömer'in yüzü gerginlikten kasılsa da umursamadan konuşmaya devam etti. "Anlıyorum neye kırıldığını ama sende beni anla. Nasıl bir durumda olduğumu gör, bir çıkmaza girdim kurtulamıyorum."
"Ben seni anlarım, hep de anladım. Sevmiyorum diye defalarca kovdun, sesim çıkmadı. Çünkü ben senin sevgini istemiyordum, sadece yanında olmak istiyordum ama sen sonra tüm dengelerimle oynadın. Seviyorum demedin ama hep seviyormuş gibi davrandın! Hiç gitmemi istemedin ama hep kapının ağzında tutun." Dolan gözlerime inat gülümsedim. "Ben seni anlarım ama bir kez olsun sende beni anla. Ben senin sadece yaralarını sarmak istedim çünkü sana değer verdim, sevdim ama kusura bakma Ömer, ben kendime daha çok değer vermek istiyorum. Beni mahveden ilk ve tek adam değilsin. Diğerinin açtığı yaraları kapatamıyorum, ondan kurtulamıyorum ama senden kurtulabilirim."
Ömer duydukları karşısında öylece kalakalmıştı. Bir şey demek istiyordu ama cesaret edemiyordu sanki. Ömer'in bu haline sadece gülümsedim. Yüzümde ki gülümseme acıdan ibaretti ama görmesini bilene.
Bir iki adım attım ancak Ömer'in sesi ile durdum.
"Gitme." diyebildi sadece.
Yüzümü ona döndüğümde gözlerinde ki yaşlar ile afalasam da umursamamaya çalıştım, her ne kadar yaşlarını silip sarılmak istesem de.
"Neden?"
"Önemli mi?"
"Artık önemli, Ömer." dedim ve buruk bir gülümseme belirdi yüzümde. "Farkında mısın, sen dâhil herkesin dilinde aynı şey; Naz, Ömer'i seviyor, onu hiç bırakmaz. Ömer ise Öykü'yü seviyor, ondan başkasını da sevemez. Ben anladım, geç oldu ama anladım. Sen dâhil, herkes haklı."
"O yüzden gitmemelisin." dedi. Farkında değildi sanırım ağladığının.
"O yüzden kalamıyorum."
"Naz," dedi bana doğru bir adım atarken. "Ben Öykü'yü sevmiyorum."
"Ne fark eder, beni de sevmiyorsun." dedim bu akşam ilk defa içten bir şekilde gülümserken.
Ömer bir şey demek istiyordu ama sanki bir şey onu tutuyordu. Ensesinde bir silah var da konuşamıyor gibiydi. Duydukları mı hoşuna gitmiyordu yoksa hislerini söylemeye cesaretimi yoktu anlamıyordum.
"Görüşürüz Ömer." Sırtımı ona dönüp gitmeyi hedeflediğim de bir kez daha Ömer'in sesiyle durdum.
"Öykü'nün beni neden terk ettiğini hiç merak etmedin mi?" Yüzümü ona dönmüyordum ama gitmek içinde tek bir adım atmıyordum. "Tolga yüzünden," diye söze başladı zoraki bir güçle. "Annemi yeni kaybetmiştim, babamla aram günden güne açılıyordu. Bir baba oğul gibi değildik. Sonra Öykü girdi hayatıma onunla iyi olurum sandım ama olamadım." Yüzümü ona doğru döndüğüm de bakışlarını bana çevirmiyor yere bakıyordu. "Tolga yüzünden, uyuşturucu içmeye başladım ve yine kendisi yüzünden birini bıçakladım. Hayatım o günden sonra daha da kötü oldu. Öykü gitti, babam bir daha yüzüme bakmadı. "
"Bu yüzden mi," diye mırıldandım bir anlık boşlukla. "Bu yüzden mi sürekli gitmeyeyim diye sözler almak istiyordun benden?"
Ömer yüzünü yüzüme çevirdiğin de gözlerinde ki ifade ile duraksadım bir anlık. "Ben senin gitmenden korktum, korkum sevgimden daha ağırdı. Özür dilerim."
"Sen," diye mırıldandım.
"Ben sana karşı bir şeyler hissediyorum. Belki senin ki kadar kuvvetli değil ama hissediyorum ve ben bu hissettiğim şeyleri kaybetmek istemiyorum."
Ömer'in söyledikleri dakikalardır susturduğum kalbimin tekrardan hızlanmasına sebep oldu ve ben bile ne yaptığımı bilmeden, kollarımı Ömer'in boynuna sardım. Ömer birkaç saniye duraksasa da ellerini belime yerleştirdi.
İkimiz de bir şey demeden uzunca bir süre birbirimize sarıldık. Ömer bana dokunurken o kadar naif davranıyordu ki bir an kırılacak bir eşya gibi hissettim kendimi.
"Keşke sende en başında herkes gibi Naz gitmez deyip, bana güvenseydin."
Gülümsediğini duydum.
"Keşke sen daha önce çıksaydın karşıma."
🤍
merhabalar!
nasılsınız?
umarım iyisinizdir ve severek okuduğunuz bir bölüm olmuştur. kendinize iyi bakın <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müzik Kutusu | Texting
Teen Fiction*TAMAMLANDI* 0598***: Anlamam nedenini üzmüşler bebeğimi... Ömer: Efendim? 0598***: Yok bir şey. 0598***: Ömer bugünü not al, yaşamaya ve müzik dinlemeye bugünden sonra başlayacaksın. 0598***: Çünkü seni öyle bir sevicem ki, bana değilse bile san...