M.K - 46

3.8K 275 93
                                    

"biz hiç beceremedik,
sevmeyi de terk etmeyi de."

🪐

Naz'dan

Saat gecenin on biriydi ve ben evimde olmam gereken bu saatte Ömer'in evinin önünde duruyordum. Kapıyı çalmak ile arkama bakmadan kaçmak arasında gidip geliyordum. Gidip gelmelerim yaklaşık kırk altı dakikadır da devam ediyordu.

Derin bir nefes aldım.

Ömer ile bir haftadır konuşmuyorduk, daha doğrusu o benimle konuşmuyordu. Okulda defalarca yanına gitmiştim, bin kere aradım mesaj attım ama hiçbirine geri dönüş yapmadı. Okulda ki konuşmalarımız da ise çoğunda dersleri bahane ederek yanımdan ayrıldı hep.

Bir başkası benim yerimde olsaydı belki daha üçüncü denemesinde pes ederdi ama ben inatla barışmamız için çabalıyordum. Ömer'in aksine. O ise sanki halinden memnun gibi asla yüzüme bakmıyordu.

Kendisinin haklı olduğu yerler yok muydu, vardı. Öykü'nün dediklerine kulak asmamam gerekiyordu, her ne olursa olsun Ömer'i dinlemem ve ona inanmam gerekiyordu ama olmuyordu. Sürekli içimde bir şüphe ile yaşıyordum. Ömer'in, Öyküyü unuttuğuna ikna olamıyordum.

Bu yüzden Ömer de bende haklıydım ama ne önemi vardı ki? Ben bir haftadır doğru düzgün uyuyamadım, yemek yiyemedim ve ağlamaktan canım çıktı. Bunca şeyden sonra haklı olsam bana ne faydası vardı ki?

"Naz?" diyen sese döndüm, şaşkınlıkla. "Senin ne işin var burada?"

Ömer'in babasının yüzü her ne kadar sakin dursa da, sesinde hayret dolu bir ton vardı.

"Ben," diye geveledim. "Ben özür dilerim, Ömer ile konuşmak istedim. Tekrardan özür dilerim, bu saatte rahatsızlık verdim size."

Ömer'in babası, Aslan amca, evin kapısına doğru ilerledi. "Belli sizin bir karın ağrınız var. Gel de içeride konuşalım." dedi, sevecen bir sesle.

"Yok ben rahatsız etmeyeyim sizi," demem ile Aslan amcanın kapıyı açması ve içeriye girmem için yol vermesi bir oldu.

"Lütfen," dedi. "Hem benimde seninle konuşmak istediğim şeyler var. İyi ki geldin."

"Bir sorun mu var? Ömer iyi mi?" diye sordum telaşla. Aslan amca gülümsedi, hayır, dercesine.

"Sayılır," dedi ve tekrardan evin içini gösterdi. "Hadi gel, konuşalım. Üstelik kıpkırmızı olmuşsun. Ne kadardır bekliyorsun burada?"

Gülümsedim ve içeriye doğru adım attım. "Çok olmadı," diye yalan söyledim. Ayakkabılarımı çıkardığım da Aslan amca bir ev terliği uzattı. "Teşekkür ederim."

"Sen salona geç ben, bizim için kahve yapıp geliyorum." dediğin de gülümsedim ve salona doğru ilerledim.

Salona girmem ile irkilmem bir oldu. Salonun birçok yerinde Ömer'in annesinin fotoğrafları vardı. Birçoğu da Ömer'leydi. Adımlarım koltuğa doğru ilerlemek yerine fotoğraflara doğru ilerledi. Elime aldığım fotoğrafı gülümseyerek inceledim. Ömer'in doğum günüydü. Ömer annesinin kucağındaydı ve önünde ki pasta ile savaş veriyordu. Annesi ise onun bu haline gülüyordu. Babası ise sanırım bu fotoğrafı çekiyordu.

"İkinci yaş doğum gününden." Aslan amca elinde iki kahve bardağı ile salona geldiğin de fotoğrafı yerine bıraktım ve koltuğa doğru ilerledim. "Şeker kullanıyor musun?"

"Yok, hayır." diye bir kez daha yalan söyledim. Kahveyi asla şekersiz içmezdim ama şimdi zahmet çıkarmak istemedim.

"Pekâlâ," diye mırıldandı Aslan amca.

Müzik Kutusu | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin