"aşk, keyif, neşe
istiyorum."🪐
Naz'dan
Sol elimi sıkıca tutan Ömer'e göz ucuyla baktım ve son beş dakikadır olduğu gibi tekrardan bir şey demeden önüme döndüm. Bugün cumartesiydi ve Ömer birkaç saat önce beni arayıp, bugün bir şeyler yapalım mı, diye sordu. Aslında mekana gitmem gerekiyordu ama Ömer'e hayır demek hiç içimden gelmiyordu. Ömer ile konuştuktan hemen sonra, Cansu'yu arayıp bugün benim yerime bakmasını rica etmiştim.
Şimdi de Ömer ile nereye gittiğimizi bile bilmeden yürüyordum.
"Sor hadi." dedi Ömer bir kez ona baktığım da.
"Neyi?"
"Yarım saattir yüzüme bakıp önüne dönüyorsun, üstelik bir kez bile nereye gidiyoruz diye sormadın.. Sana yakıştıramadığım haraketler bunlar." dedi beni ayıplarcasına. Sağ elimle omzuna vurduğum da küçük bir gülümseme yayıldı dudaklarına.
"Duyan da beni meraklı biri sanacak," dedim. "Hiç de merak etmiyorum nereye gittiğimizi."
"Palavracı." dedi. Sol eliyle burnumdan makas aldığın da gülümsememek için epey zorladım kendimi.
Sokakta sola doğru döndüğümüz de anlamıştım nereye geldiğimizi.
Galata kulesine.
Hava yeni yeni kararmaya başlamıştı ve gökyüzü eşsiz tüm renklerin birleşimi ile gözler önündeydi. Pembe, mavi, mor... Bütün renkler insanı kendine aşık etmek istercesine birbirine girmişti. Sokakta ise çok fazla insan yoktu. Sakin ve huzurun adresinde bulunuyorduk.
"Sevdin sanırım burayı?" dedi Ömer. Ses tonunda ki huzur ve mutluluk baş döndürecek kadar güzeldi.
"Sevdim," dedim ancak bakışlarım kuleye doğru değil, Ömer'e doğru dönüktü. "Hemde çok."
Ömer bir şey demedi ama çok güzel bir şekilde gülümsedi.
"Çay içelim mi?" dedi Ömer.
"Olur." dedim. Ömer önde ilerlerken ben onun bir adım gerisinden gidiyordum. Sokakta ki herhangi bir dükkanda oturduk. Dükkan da çok kişi yoktu ama biz buna rağmen dışarıda oturmayı tercih etmiştik.
"Usta, bize iki çay!" diyen Ömer ile güldüm. Ömer meraklı bakışlarını bana çevirdi. "Ne oldu neden gülüyorsun?"
"Bilmem, sanki biraz ambiyansa aykırı cümleler kuruyorsun." dedim ve parmaklarımla biraz kelimesini vurguluyordum.
"Bence hiç de ambiyansa aykırı değildi, ay parçası." dedi çok bilmiş edayla. "Hoşuna gitmediyse orası ayrı tabii."
"Ne alaka Ömer, konuyu çarpıtmasan mı acaba?" dedim.
Ömer, ben bilmem, dercesine bir yüz ifadesiyle bana baktı bir süre. Dükkan sahibi bize iki çay getirdiğin de Ömer, "Sağolasın usta." dedi her kelimeye vurdu yaparak.
Adam Ömer'e birkaç saniye, ne değişik insanlar var, dercesine baktığın da gülmemek için alt dudağımı dişledim.
"Beğendin mi yaptığını, sayende adam beni deli sanacak!" diye yalandan sitem etti Ömer.
"Ben ne yaptım, kendin kaşındın."
Ömer her zaman ki gibi tüm çocukluğumu göz ardı edip sessiz kaldı. İkimiz de kısa bir süre konuşmadık ve sessizce çay içtik. Ömer'in çayına tek küp şeker attığını görünce garipsedim. Normalde çayını şekersiz içerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müzik Kutusu | Texting
Teen Fiction*TAMAMLANDI* 0598***: Anlamam nedenini üzmüşler bebeğimi... Ömer: Efendim? 0598***: Yok bir şey. 0598***: Ömer bugünü not al, yaşamaya ve müzik dinlemeye bugünden sonra başlayacaksın. 0598***: Çünkü seni öyle bir sevicem ki, bana değilse bile san...