"beni yor hasretinle, sevginle yor
sevgisizlik ayrılıktan daha zor."🪐
Atlas Ömer'den
"Oğlum siz bunu nasıl başarıyorsunuz, ben hayret ediyorum doğrusu." diye konuşmaya başlayan Çağan ile yüzümde sorgulayıcı bir ifadeyle kendisine döndüm.
"Neyi?"
"Her seferinde kavgalı duruma gelmeyi," dediğin de umursamazca önüme döndüm. "Ne zaman baksam biriniz kaçıyor biriniz kovalıyor."
"Bu sefer ki öyle bir şey değil." dediğim de bu sefer Çağan sorgulayıcı bakışlarla bana baktı.
"Nasıl o zaman?"
"Naz," diye başladım cümleye dalgınlıkla. "Bana, ona karşı ne hissettiğimi sordu."
"Sen ne cevap verdin?" Çağan sanki arkadaşının sorununu dinliyor gibi değil de dizi izliyormuş gibi heyecanla konuşunca soğuk bakışlarla ona baktım ancak o pek bu durumu umursamadı. "Ne bakıyorsun oğlum öyle, anlatsana."
"Bir şey demedim, daha doğrusu diyemedim." dedim durgunlukla.
Çağan ne hissettiğimi mi anlıyordu yoksa ne hissettiğimi merak mı etmiyordu bilmiyorum ama bakışlarını benden çekip denizi izlemeye başladı. Onun bakışlarını benden çekmesiyle bende denize doğru dönüp, elimde ki şişeden koca bir yudum aldım ama boğazımda hissettiğim yanma hissiyle yüzümü buruşturdum.
Dün, Naz bana o soruyu sorduktan sonra sadece susabilmiştim. Aynı zamanda, teneffüs zilinin çalmasıyla birlikte kantin insanlarla dolmuştu ve konuşmak için pek uygun bir zaman değildi. Naz, oluşan sessizlikten cevabını almış olacak ki yüzünde küçük, buruk bir gülümsemeyle yanımdan kalkıp gitmişti. Ne dün ne de bugün yanına gitme cesaretini kendimde bulamamıştım.
Üstelik yanına gitsem bile ne diyecektim ki?
Ben bile ne hissettiğimi bilemezken, ona nasıl bir cevap verebilirdim ya da nasıl yüzsüzce yanımda kalmasını isteyebilirdim ki.
"Oğlum yavaş," diyen Çağan ile fark etmiştim ikinci şişeye geçtiğimin. "Daha saat sekiz bile değil, sarhoş olacaksın."
"Olayım," diye mırıldandım. "Belki o zaman ne hissettiğimi anlarım."
Çağan gülümsedi.
"Senin hislerin zaten apaçık ortada, sadece korkuyorsun. Naz'ın da gitmesinden, Öykü gibi gitmesinden ve his ettiğin her şeyin bir çöpe dönüşmesinden."
"Böyle hissetmek de haksız mıyım?" diye sordum.
"Haksızsın," dedi Çağan bir çırpıda. "Naz seni seviyor ve seni bırakıp gitmez ama sen bu şekil de yapmaya devam edersen kendi ellerinle iteceksin kızı."
Sustum.
Zaten konuşsam da ne diyeceğimi bilemiyordum. Naz'ı kaybetmek istemiyordum, onu seviyordum biliyorum ama bir gün onu da kaybedeceğime emindim. Kaybedeceğim birine bu şekilde bağlanmak bana sadece aptallık olarak geliyordu.
"Naz geliyor." Çağan'ın bakışlarını takip ettiğim de, Naz'ın Polat ile birlikte mekâna doğru ilerlediklerini gördüm. Bizi görmemişlerdi ki zaten görünür bir yerde de değildik. Denizin yakınlarda ama karanlıkta kalan bir bankta oturmuş, Naz'ın gelmesini bekliyordum. Onunla konuşma cesaretine hala sahip değildim ama ondan uzak duramıyordum.
"Burada kalmaya devam mı?"
"Biraz bekleyelim," dedim Naz'ı uzaktan uzağa izlerken. Polat ona bir şeyler anlatıyordu ama Naz'ın onu pek dinlediğini sanmıyordum. Aklı başka bir yerdeydi sanki.
Naz ve Polat içeri girdikten kısa bir süre sonra bizde içeriye girdik ve onlardan uzak ama onları net bir şekilde görebileceğimiz bir masaya oturduk.
"Kendimi sapık gibi hissediyorum," diye mırıldandı Çağan. "Hem de en yakın arkadaşım için, diğer arkadaşıma sapıklık yapıyorum."
"Susacak mısın artık?" Çağan benden nefret ettiğini bağıran bakışlarını yüzüme çevirse de umursamadan Naz'ı izlemeye devam ettim. Gitar çalan bir çocukla birlikte sahnedeydi ve çalacakları şarkı hakkında bir şeyler konuşuyorlardı sanırım. Kısa bir süre sonra konuşmaları son bulduğunda Naz mikrofonu eline aldı ve şarkı söylemeye başladı.
"Beni yak kendini yak, her şeyi yak
Bir kıvılcım yeter, ben hazırım bak
İster öp okşa, istersen öldür
Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk." Diyordu şarkının sözleri ve sanki Naz burada olduğumu hissediyormuş gibi özellikle seçmişti bu şarkıyı.Naz şarkıyı bitirdiği zaman kısa bir alkış sesi duyuldu ancak Naz alkış seslerinden mutlu olmamıştı. Hatta mutlu olmak bir yana duymamıştı bile sanki. Bakışları bir yere odaklanmıştı ve yüzünden düşen bin parçaydı resmen. Yanında ki Cansu'ya bir şeyler söyledi sahneden indi, yerine de Cansu geçti.
"Atlas telefonun çalıyor." Diyen Çağan ile dikkatimi istemeye istemeye de olsa telefonuma çevirmek zorunda kalmıştım.
Tolga arıyordu.
Çağrıyı red ettikten sonra önüme döndüm ancak Naz'ı bir türlü görememiştim. Telefonum tekrardan çaldığın da sinirle açtım, "Ne var lan!" dedim.
"Atlas, Gökçe Nazla konuşacak! Durdur onu."
Tolga'nın endişeli sesi kulağıma dolduğunda hızla oturduğum yerden kalktım ve mekanda Naz'ı aramaya koyuldum. Etrafa dikkatle baktım ancak Naz hiçbir yerde durmuyordu. Gitarist ile bir şeyler konuşan Cansu'nun yanına gittim.
"Cansu, Naz nerede?" dedim panikle.
"Bilmem bir kızla birlikte dışarıya çıktı, ne oldu ki?"
Cansu'ya cevap vermeden hızlıca dışarıya çıktım ve etrafa hızla göz gezdirdim. Az önce ben ve Çağan'ın bulunduğu bankın yakınlarında ayakta bize yan durmuş iki kızla birlikte oraya doğru ilerledim. Kısa saçlı kızın kolundan tutup bana bakmasını sağladığım sırada fark etmiştim onun Naz olmadığını.
"Atlas, Naz şurada sanırım." Yanımıza hızla gelen Cansu ile bakışlarımı gösterdiği yere çevirdim. Mekanın biraz yanında yeşillik olan bir alanda konuşan iki kız gördüm ve adımlarım benden habersiz bir şekilde, hızla yürümeye başladı.
"Naz!" Kızın kolundan tutup kendime çevirdiğim de Naz'ın şaşkın ve bir o kadar da kırgın bakışlarıyla karşılaştım.
"Ömer?" diye sordu şaşkınlıkla.
"Hoş geldin Atlas," diyen sesle zamanın yavaşladığını hissettim. Karşımda duran tanıdık simayla kala kaldığımı hissettim.
"Öykü?"
🤍
merhabalar!
nasılsınız?
umarım sevdiğiniz bir bölüm olmuştur, kendinize dikkat edin <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müzik Kutusu | Texting
Teen Fiction*TAMAMLANDI* 0598***: Anlamam nedenini üzmüşler bebeğimi... Ömer: Efendim? 0598***: Yok bir şey. 0598***: Ömer bugünü not al, yaşamaya ve müzik dinlemeye bugünden sonra başlayacaksın. 0598***: Çünkü seni öyle bir sevicem ki, bana değilse bile san...