"üzdüm seni ben suçluyum,
kopsun dilim tamam sustum."🪐
Naz 'dan
Sırtını bahçe duvarına yaslamış, sabırla yanına geri dönmemi bekleyen Ömer'i izlemeye devam ettim. Büyük ihtimalle hâlâ nerede olduğumu sorguluyordu. Neden bir anda buluşmak isteğimi ya da bunu kendisine son anda haber verme sebebimi merak ediyor da olabilirdi.
Umursamadım ve sadece Ömer'i izlemeye devam ettim.
Saçları dağınıktı. Son dakika buluşmak istediğim için olsa gerek düzenlemeye vakit bulmamış olabilirdi ama yine de güzel görünüyordu. Üzerinde beyaz gömleği, siyah deri ceketi ve siyah pantolonuyla da karizmatik görünüyordu. Aslında o hep karizmatikti ama son bir haftadır görüşmediğimiz için ayrı bir karizmatik görünüyor da olabilirdi.
Gülümsedim burukça.
Telefonumun sesi arabanın içinde duyulana kadar Ömer'i izlemeye devam ettim. Telefonumu elime aldığımda kim olduğuna bakmadan telefonu açtım. Ömer şu an karşımdaydı ve beni aramadığını görebiliyordum o yüzden kimin aradığı pek de önemli değildi.
"Naz, nasılsın?" Tolga'nın sesini duymamla yüzümdeki gülümseme içten bir hal aldı.
"İyiyim, sen nasılsın?" dedim ve sahte bir tonda konuşmaya devam ettim. "Dur tahmin edeyim, iyisin. Tıpkı bir saat önce olduğu gibi."
Yüzünü görmedim ama gülümsediğine emindim. "Yo hiç de bile, bir saat öncesine göre çok daha iyiyim, diyecektim."
"Allah Allah, o niyeymiş?"
"Bir saattim sensiz ve huzur doluydu da ondan." dedi, kibirle. Kahkaha attım.
"Hatırlatmak gibi olmasın ama beni günde on altı kez arayan sensin." dedim.
"Abart," dedi ve duraksadı. Sanırım kahve içiyordu. "On iki kez arıyorum günde."
"Ah," diye hayıflandım. "Nasıl büyük bir fark?!"
"Aramamı istemiyorsan engelle kızım," dedi sahte sitemli bir tavırla. "Benim duygularımla oynama. Bebek gibi yüzüm olabilir ama bu senin benimle oyunlar oynama hakkını tanımıyor."
Görmediğini bile bile gözlerimi devirdim. "Tolga," dedim. Devamında herhangi bir şey dememe gerek kalmamıştı neyse ki.
"Tamam tamam," dedi. "Ne yapıyorsun?"
Yüzümdeki gülümseme hafifçe soldu ve yeniden Ömer'e baktım. Beni bekliyordu. "Ömer ile buluşacağız, onun yanına gideceğim şimdi." Tolga'nın ne hissettiğimi anlamasını istemezdim ama sesimden bile anlaşılıyordu hüzün.
"Söyleyecek misin ona her şeyi?" Ömer artık olduğu yerde beklemekten sıkılmış olacak ki sokakta volta atmaya başladı.
"Evet," dedim.
"Naz," dedi Tolga. "Emin misin?"
Omuz silktim. "Eninde sonunda öğrenecek Tolga, neyi nereye kadar saklayabilirim?" dedim ama bir yanım hiç söylemek istemiyordu.
"Haklısın ama eğer kendini hazır hissetmiyorsan bir süre daha beklemen daha doğru olmaz mı?"
"Tolga, Ömer bana bir ay önce evlilik teklif etti." dedim. Tolga cevap vermedi, nefes bile almadı sanki. "Benimle bir hayat kurmak istiyor. Bir gelecek. Hayalleri var, hepsinde de ben varım. Biz varız... Ve ben ondan hastalığımı saklıyorum. Bu ona haksızlık olur. Hayallerine. Hayallerimize haksızlık. Üstelik sen bile biliyorken o hâlâ bilmiyor. Kendimi ona ihanet ediyormuşum gibi hissediyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müzik Kutusu | Texting
Teen Fiction*TAMAMLANDI* 0598***: Anlamam nedenini üzmüşler bebeğimi... Ömer: Efendim? 0598***: Yok bir şey. 0598***: Ömer bugünü not al, yaşamaya ve müzik dinlemeye bugünden sonra başlayacaksın. 0598***: Çünkü seni öyle bir sevicem ki, bana değilse bile san...