M.K - 40

4.6K 282 39
                                    

"ben anlarım çünkü,
en iyi ben tanırım seni."

🪐

Atlas Ömer'den

Naz'ın evinin bulunduğu sokakta bir ileri iki geri yürüyordum, son yarım saattir olduğu gibi ve sabrımın fazlasıyla zorlandığını söyleyebilirim.  Naz ile daha fazla vakit geçirmek adına kendisini mekana kadar götürmek istemiştim. Naz ilk başta itiraz etse de sonunda ısrarlarım sayesinde kabul etmişti.

Ancak bu kadar uzun sürede hazırlanacağını ben bile tahmin etmemiştim. Kendisine evden çıkmadan evvel, "beş dakikaya oradayım." tarzında bir mesaj atmıştım ve Naz da "hemen geliyorum." demişti.

Sonuç olarak, hemen gelmesi, kırk beş dakikayı bulmuştu.

"Ömer," Başımı sesin sahibine çevirdim ve derin bir nefes aldım. "Çok bekletmedim umarım."

"Yok canım, ne bekletmesi? Sen bekletmedin, ben erken geldim." dedim, kinayeyle.

Naz yanıma doğru geldiğin de, az önce karanlıktan fark edemediğim kirpiklerinde ki ıslaklık artık anbean ortadaydı. Buna rağmen Naz keyifle gülümsedi ve sol elimden tutup yürüdü.

"O zaman bir daha böyle hatalar yapmazsın diye umut ediyorum." dedi Naz.

"Umarım." dedim Naz'ın aksine düşünceli bir ifadeyle. Babasıyla bir sorun mu yaşamıştı acaba? Ondan mı ağlamıştı? "Naz."

"Efendim?"

Naz gözlerimin içine en içten gülümsemesiyle baktı. O an her ne kadar iyi olmadığını bilsem de, anlatmasını deli gibi istesem de sustum. Sustum ve onun gibi gülümsedim. Yanağından küçük bir makas aldım, "Hiç, sadece çok güzel olmuşsun, diyecektim. Beklediğime değmiş." dedim.

Naz gülümsedi. "Eyvallah." dedi.

İkimiz de sessizce yürümeye devam ettik ve mekanın yakınlarına geldiğimiz de, Naz hemen mekana girmek yerine yakınlarda bir banka oturmak istedi.  Zaten kendisinden hemen ayrılmak istemeyen benim için kaçınılmaz bir teklifti. Banka oturduk ve birbirimize görecek şekilde oturduk.

"Naz," dedim.

"Efendim?" dedi bir kez daha.

"Bir sorun mu var?" diye sordum. Naz sorunlarını anlatan biri değildi. Ailesini bana anlattığı zaman bile gerçekleri değil olmasını istediklerini anlatmıştı. Yaralarını saklamaya o kadar alışmış ki artık kendisi bile var olduğunu unutuyordu sanırım.

"Hayır," dedi ancak gözleri ufaktan dolmuştu. "Sadece babamın bana gösterdiği sevgi boğuyor. Tamam insan kızını sever ama sınırını bilmeli, değil mi? İnsan bunalabilir bir süre sonra o sevgiden."

Naz bakışlarını benden kaçırdı ve gökyüzüne bakıp derin bir nefes aldı. Yüzünde , evinin önünde ki gibi içten bir gülümseme ile tekrardan yüzüme baktığında yavaşça sarıldım ve saçlarına küçük bir öpücük kondurdum.

"Haklısın," diye mırıldandım. "Haklısın ay parçası ama işte bazı insanlar baba olmayı pek beceremiyor. Bu hayatta milyonlarca sıfat varken onlar illa kendilerine en yakışmayanı yapmaya çalışıyor."

Naz kısa bir süre sessiz kaldı ve en sonunda benden ayrılıp gözlerimin içine merakla baktı. "Peki sen?"

"Ne, ben?"

"Sen nasıl bir baba olurdun?" diye sordu Naz merakla.

Bilmem, dercesine dudağımı büktüm. "Bana yakışmazdı herhalde babalık, yapamazdım."

"Nerden biliyorsun?" dedi Naz, aynı meraklı tonda.

"Bilmiyorum sadece tahmin ediyorum. Sonuçta hayatım da örnek alabileceğim bir baba figürü olmadı hiç. Kendi çocuğuma nasıl davranmam gerektiğini bilemezdim."

"Ama nasıl davranmaman gerektiğini çok iyi bilirdin."

Birkaç saniye Naz'ın yüzüne baktım ve kurduğu cümlenin ağırlığı altında ezilmemek için çabaladım. "Haklısın."

Bakışlarıma düşünceli bir ifade yayıldı. Naz'ın bunu fark etmemesi için tekrardan sarıldım ve bu sefer benden ayrılmaması için göğüsünü başıma yasladım. Naz da halinden memnun olacak ki ses etmedi.

Ancak bu kadar da uzun sürmedi.

"Ömer," diye seslendi.

"Efendim?"

"Sen beni beklerken hiç sigara içmedin mi?" diye sorduğun da fark etmiştim bende bugün hiç sigara içmediğimi. Hatta birkaç saniye sonrasında, aslında günlerdir içmediğimi fark ettim.

Sanırım artık üzerime bulaşmasını istediğim koku sigaranın kokusu değildi ve hayatımı bir zehir ile doldurmak istemiyordum.

"Onu da nerden çıkardın?" diye sordum. Naz başını göğüsümden çekti ve gözlerime baktı.

"Önceden okulda yanından ne zaman geçsem üstün ağır bir şekilde sigara kokardı. Kim olduğumu öğrendiğin zamanlarda da, beni beklerken de seni çoğu kez sigara içerken görüyordum ve üstün sigara kokuyordu." diye uzun uzun açıkladığın da istemeden gülümsedim.

"Bu kadar dikkat edeceğini düşünmemiştim."

"Dikkat etmek değil, fark etmek. Birkaç gündür seni hiç sigara içerken görmedim." dedi Naz küçük bir çocuk gibi.

"Gerek duymuyorsam demek artık," dedim.

"Sen ve sigarayı gerekli bulmamak? Ömer, birbirimizi kandırmayalım şimdi. Sigara senin vazgeçilmezin."

"Yanlışın var," dedim keyifle ve kolumu bakın kenarına, başımı ise avuç içime yasladım. "Sigara Atlas'ın vazgeçilmezi. Ömer'in vazgeçilmezi ise sensin, senin kokun."

Naz bakışlarında tüm dünyaya bedel tatlı ifadeyle baka kaldı bir süre. "Nasıl yani?"

"Şöyle yani," dedim ve Naz'ın saçı ile oynamaya başladım. "Senin kokun benim üzerime sindiğinden beri bir başka kokunun karışmasına gerek duymadım."

Bu kez bana sarılan Naz oldu ve bu öyle bir sarılmaydı ki, bir an iki beden olmayı bırakıp hayatımızın geri kalanını tek beden olarak geçireceğimizi düşündüm.

"Hadi, içeriye geç. Daha fazla geç kalma." dedim Naz'dan ayrılırken.

"Sen gelmiyor musun?" diye sordu Naz.

"Yok Çağan'ın yanına uğrayacağım. Sayende çocuk delirdi, Hakan mevzusunu duymuş." Naz elimden tuttu ve oturduğumuz banktan kalkıp mekana doğru yürüdük.

"Oh canıma değsin, hiç pişman değilim."

"Ona ne şüphe." dedim. Naz güldü ve mekanın önüne geldiğimiz de birbirimize veda edip ayrıldık. Naz'ın içeriye, Polat'ın yanına gittiğini izledim bir süre ve Naz'ı Polat'ın yanında görünce Çağan'ın yanına gitmek için oradan ayrıldım.

Birkaç dakika geçmişti ki arkamdan tanıdık birinin seslenmesi üzerine durdum.

"Atlas."

🤍

merhabalar!

nasılsınız?

umarım iyisinizdir ve sevdiğiniz bir bölüm olmuştur.

kendinize iyi bakın <33

Müzik Kutusu | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin