"ama beni yorma,
yorgun eksik şeyler."🪐
Naz'dan
Ders zilinin çalması ile spor salonuna inmemiz bir oldu ancak Murat hoca, yakında olacak futbol maçı için antrenman yapıyordu. Bu yüzden bizden, Asel ve benden, sınıfın yoklamasını almamızı istemişti. Her zaman ki gibi bu görev yine Asel'e kalmıştı. Asel sabırla tüm sınıfın sıraya geçmesini beklerken ben salonun girişinde ki, tribüne oturdum.
"Bir yoklama almak neden bu kadar zor olur ki?" diye sızlanarak yanıma geldi Asel. Yanıma oturmasını beklerken dizimi uzanması ile bakışlarımı ona çevirdim.
"Çünkü bizim sınıfta insan diyebileceğimiz kimse yok." dedim. Sınıf sınıf değil, hayvanat bahçesi olduğu için bu kadar sorun çıkması normaldi.
"Bunlardan biri de sensin biliyorsun değil mi?" dedi Asel gülerek.
"Sende o sınıftasın hatırlatırım," dedim ve Asel'in saçları ile oynamaya başladım. "Senin neyin var? İki gündür dalgınsın."
Asel bakışlarını benden kaçırdı, "Yok bir şey." diye mırıldandı.
"Peki." dedim ve önüme döndüm. Asel dizimi vurduğun da sinirle kendisine döndüm. "Ne vuruyorsun kızım?"
"Bir daha sorsana."
"Yok bir şey, dedin." diye sitem ettim.
"Ben onu sen bir daha sor diye dedim."
"Niye geri zekalı mısın? Bir kere sorunca anlatamıyor musun? İlla iki kere mi sormak gerekiyor?" Asel gözlerini devirdi ve dizimden kalktı.
"Naz bazen beyin yerine saman taşıyorsun diye, düşünmüyor değilim he." dedi Asel.
"Beyin yerine saman taşımama rağmen bu kadar zekiysem, bir de beyin taşısam neler olur sen bir de onu düşün. Bence!" dedim yalandan kibirle.
"He Naz he," dedi sinirle Asel. Birkaç saniye sonra sinir söndü ve ürkek bakışlarını bana çevirdi. "Hakan, yarın benimle buluşmak istiyor."
"Bunu mu dert ettin?" diye sordum. Asel derin bir nefes alıp bana baktı. Hakan konusunda yeteri kadar azar işittim bir kez daha işitmeye niyetim yoktu.
"Tabii ki de bunu dert etmiyorum. Buluşuruz biter ama Hakan sıradan biri değil." dedi Asel, düşünceli bir sesle.
"Niye Hakan'ın ne özelliği var ki?"
"Bana gerçekten değer veriyor, güldürüyor ama ben ona karşı bir şey hissedemiyorum." diyen Asel'e boş gözlerle baktım.
"Ah Hakan kardeş, seni benden iyi kimse anlayamaz." diye mırıldandım. Asel ne demek istemediğimi anlamamıştı.
"O ne demek ya?" dedi Asel.
"İkinci bir Ömer vakası ile karşı karşıyayız demek." dedim ve Asel'i süzdüm kısa bir süre. "Neyse ki sen o kadar kötü durumda değilsin. Hâlâ bir şansımız var."
"Teşekkür mü etmeliyim?" diye sordu Asel, tereddütle.
"Sussan yeter," diye mırıldandım ve konuşmaya devam edecektim ki spor salonuna giren kişiyle kal geldi. "Bunun ne işi var burada?"
Asel'in bakışları da Öykü'yü bulduğun da benden arta kalır bir yanı yoktu. O da şaşkınlıkla Öykü'ye bakıyordu. Üzerimde ki şaşkınlık etkisini üzerimde atınca, Öykü'nün gülümseyerek izlediği yere baktım.
Ömer oradaydı.
"Kan çıkacak!" diye mırıldandı, Asel.
"Bu neyin antrenmanıydı?" diye sordum, bakışlarımı bir saniye bile Ömer'den çekmeden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müzik Kutusu | Texting
Ficção Adolescente*TAMAMLANDI* 0598***: Anlamam nedenini üzmüşler bebeğimi... Ömer: Efendim? 0598***: Yok bir şey. 0598***: Ömer bugünü not al, yaşamaya ve müzik dinlemeye bugünden sonra başlayacaksın. 0598***: Çünkü seni öyle bir sevicem ki, bana değilse bile san...