M.K - 26

8.8K 468 78
                                    

"bir gönül davası, anlatsam ağlarsın."

🪐

Naz'dan

İnsanlar ruhlarından geçenleri aktarmak için türlü türlü yollar arar ve denerler. Kimilerinin kelimelerle arası iyidir, insanların ruhunda derinden iz bırakacak kadar kuvvetli bir anlatıma, dile sahiplerdir. Kimileri de bazen çizdikleri resimle, bazen de çektikleri fotoğraflarla kendilerinden bir parça bulur ve bunu insanlara gösterebilir. Kimileri de müziklerin arkasına sığınır ve tek bir notayla binlerce çığlık atarak anlatır kendini.

Ben de müziklerin arkasına sığınanlardan oldum.

İnsanlara kendimi anlatmaya göstermeye halim yoktu bende şarkı söylemeyi tercih ettim. Ancak ben mi yanlış yerde bulunuyordum yoksa çevremde ki herkes mi sağırdı bilmiyorum ama kimse duymamıştı sesimi.

Şimdi de söylediğim şarkılar insanların kulağında sadece bir gürültüden ibaretti, hiç kimse aslında neyi anlatmak istediğimi anlamadı ve anlamak için çaba da harcamayacak.

Sahneden indiğim de küçük bir alkış koptu ve bende hızlıca yanlarından sıyrılıp bara doğru ilerledim.

"Her zaman ki gibi çok iyiydin," dedi Polat gururla ve önüme bir bardak su bıraktı. "Seninki yine gelmiş." Polat'ın dediğini duysam da bakışlarımı ona çevirmeden bardağın içinde ki buzla oynamaya başladım. "Bir haftadır gelip gidiyor, konuşmayacak mısın cidden?" Polat ısrarla Ömer hakkında konuşmaya devam ederken asla onu umursamamaya devam ediyordum. "Ne halin varsa gör!"

Ne halim varsa görmüştüm ama biri bunu deyince isteksizce gülesim geliyordu.

Ömer bir haftadır her gün mekâna geliyordu, bazı günler sadece uzaktan izliyordu bazı günler konuşmaya çalışıyordu, bazen de içeri bile girmeden mekânın yakınlarında ki bir yerde oturuyordu. Polat sayesinde her seferinde neler yaptığının raporunu alıyordum ama hala ona karşı kırgınlığım geçmiş değildi ki yılların kırgınlığı vardı üzerimde. Ancak ona karşı kırgınlığımdan daha ağır basan bir şey vardı; sevgim. Günden güne büyüyen ve ruhumun tamamını ele geçiren zavallı sevgim.

"Bana iki bira versene." dedim Polat'a.

"Açgözlülük çok kötü bir şey Naz," diye beni kınamasına rağmen biraları barın altından çıkartıp bana uzattı. "Önce birini iç, sonra canın çekerse ikincisini içersin! Ayıp."

"Ömer nerede?" diye sordum Polat'ın boş konuşmasını es geçerek.

Polat keyifle gülümsedi, "Dışarı da banklarda oturuyor." dedi.

Oturduğum tabureden ayağa kalktım ve ceketimi üzerime geçirdim. Biraları da elime alıp dışarıya çıktım. Kasım ayının sonlarında olduğumuz için hava buz gibiydi ancak Ömer bunu pek umursuyor gibi durmuyordu. Denize bakan bankların birinde oturmuş, sakince gökyüzünü izliyordu.

"Sıkılmadın mı?" diye sordum yanına oturmak yerine başucunda dikilirken.

Ömer yanına gelmeme her ne kadar şaşırsa da bunun bana fark ettirmek yerine, yarım ağız gülümsemeyi tercih etmişti. "Niçin?

"Buraya gelmekten sıkılmadın mı? Sürekli boş boş gelip gidiyorsun?" dedim ve yanına oturup, elimde ki bir birayı ona uzattım.

"Sen her seferinde kaçmaktan sıkılmadın mı?" dedi birasından bir yudum alırken. "Bir haftadır okula da gelmiyorsun, bana da başka çare bırakmıyorsun."

"Beni umursamamayı tercih edebilirsin," dedim imalı bir tonda.

"Tercihlerim arasında yok kusura bakma." Ömer'in tek dudağı kibirle kıvrıldığın da benimde yüzüme kocaman bir gülümseme yerleşti.

Müzik Kutusu | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin