"ne giyerse giderdi hoşuma,
öyle tatlı bela ki başıma."🪐
Naz'dan
Aynada ki yansımama baktım ve son kez üstümü başımı düzelttim. Altımda siyah kot etek, üzerim de beyaz tişört ile fazlasıyla rahat ve güzel görünüyordum. Kısa kahverengi saçlarım ise her zaman ki gibi doğal dalgalıydı. Yüzümde çıkan bir iki küçük sivilceye rağmen makyaj gereği duymadım ancak dudağımı parlatıcı sürmeyi ihmal etmedim.
Mesaj bildirimi geldiğin de hızlıca üzerime kot ceketimi geçirdim, telefonumu çantamı alıp evden çıkmak için hareketlendim.
Ömer her zaman ki gibi bir iki saat önce, sana bir sürprizim var, diye mesaj atmıştı ve ben yine onun yüzünden iki ayağım bir pabuca gire gire hazırlanmıştım. Sürpriz yapmasından yana hiçbir sıkıntım yok, yapsın hep yapsın ama sürpriz yapacağını bir saat öncesinden haber vermek yerine bir gün önce veya sabahından haber versene be adam! Bir de asla nereye gideceğimizi söylemiyordu, süre açısından zaten kısıtlı olduğum için bir de ne giyeceğime karar vermekte zorlanıyordum.
Ömer arabanın önüne yaslanmış sabırla beni bekliyordu. Her ne kadar kendisine kızgın da olsam kendisini gülümseyerek izlemekten alıkoyamadım kendimi. Gece gibi siyah saçları çoğu zaman yapılı olurdu belki de ilk kez bu kadar dağınık duruyordu. Giyimi ise her zaman ki basit ancak karizmatik duruyordu. Beyaz geniş tişörtü, siyah pantolonu ve siyah deri ceketiyle çok güzeldi.
"Ömer," diye seslendim yanına geldiğim de. Bakışlarını bana çevirdiğin de, hele şükür, dercesine bir ifade vardı.
"Yavrum nerede kaldın?" dedi ve bana sarıldı. İnadına yapıyor, sinirlenmeyeyim diye.
"Hem son dakika haber veriyorsun hem de azarlıyorsun, bu nasıl bir mantık?" diye sitem ettim ancak Ömer beni ciddiye almak yerine yanağıma bir öpücük kondurdu.
"Naz, iki saat hazırlanmak için yeterli bir süre değil mi sence de?"
"Değil," dedim ve bir adım geri çekilip gözlerine baktım. "Hem nereye gittiğimizi de söylemiyorsun, nereye gidiyoruz?"
"Senin sinirinin nedeni belli oldu," dedi ve güldü.
"Ne alakası var? Ben sadece gideceğimiz yere göre giyinmek ve güzel olmak istiyorum."
"Bende onu diyorum," dedi ve yüzünde çapkın bir gülümsemeyle bana baktı. "Senin güzel görünmek için bu kadar zamana ihtiyacın yok ki."
Gülümsedim ve bakışlarımı Ömer'den kaçırdım ancak elini tutup parmaklarıyla oynadım bir süre.
"Şu an sadece sinirim yatışsın diye diyorsun bunları." dediğim de Ömer daha çok gülümsedi.
"Evet, ama işe yarıyor kabul et!" dedi kibirle ve elimden tutup arabaya doğru ilerledi, bana da sadece ardından göz devirmek düştü.
"Geri zekâlısın, Ömer biliyorsun değil mi?" diye sordum, Ömer kapıyı açtığında. "Ayrıca hâlâ söylemedin nereye gittiğimizi?"
"Öncellikle geri zekâlı falan değilim," diye kendini açıkladı gülümseyerek. "İkicisi de biraz sabret, az kaldı gideceğiz."
"Nereye?"
"Yavrum delirtme insanı da gidelim güzel güzel." dedi sakin sakin ancak sinirlerini baya zorluyordum.
Şirince gülümsedim, "Tamam sevgilim, sen iste yeter ki." dedim ve Ömer'in yanağını okşayıp arabaya bindim. Ömer'in sabırla derin bir nefes aldığını duyduğum da daha çok gülümsedim. Beni merak da bırakmanın cezasıydı bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müzik Kutusu | Texting
Teen Fiction*TAMAMLANDI* 0598***: Anlamam nedenini üzmüşler bebeğimi... Ömer: Efendim? 0598***: Yok bir şey. 0598***: Ömer bugünü not al, yaşamaya ve müzik dinlemeye bugünden sonra başlayacaksın. 0598***: Çünkü seni öyle bir sevicem ki, bana değilse bile san...