BÖLÜM 28

1.7K 65 1
                                    

1 hafta geçmişti gebe oldugumu öğreneli. Eskisinden daha bitkin hissediyordum. İştahım yok denecek kadar azdı. Göz torbalarım olmuştu ve morluklarım.

Sürekli uyuyordum en ufak yemek kokusundan midem bulanıyordu. Saat ikindi vaktine gelirken birden gözüm açıldı. Yataktan kalkıp yavaş adımlarla mutfağa yürüdüm. İçeriden gelen yemek kokuları kötü etmişti midemi.

Burnumu tutup içeriden Emine ablayı çağırdım.

"Abla akşam yemeğinde ne var bugün?"

"Fellah köftesi, karnı yarık, enginar dolması-" yemekleri ardı ardına sıralarken sözünü yarıda ketsim.

"Benim canım ne istedi biliyor musun abla.."

"Ne istediyse buyur hemen yapalım gelin hanım "

"Imm şöyle bol kızarmış hamsi, üzerine de limon ekşi ekşi."

"Hemen Sadık'ı balık çarşısına yollar aldırım. Akşama da hazır olur balıklarınız gelin hanım "

"Ama şey yapın kılçıklarını hepsini aldırın rica etsem "

🌼

Yemek vakti yaklaştıkça mutfaktan gelen balık kokusu beni daha çok acıktırıyordu.

Masa kurulmaya başlasa da dayanamayıp mutfağa girdim. Servise hazır olan iki tabak balık vardı.

"Hangisi daha sıcak "

Elime verdiği tabağı alıp içinden bir balığı ağzıma attım. Günlerdir yemediğim her yemeğin acısını çıkarırcasına her balığı bir lokma yaptım.

Elimde tabakla yiye yiye masaya yürüdüm. Masadan gelen gülüşme sesleriyle gözlerimi tabaktan çekip ev halkına baktım.

Bana mı gülmüşlerdi?

Gözlerim dolu dolu Berzan'ın yanına oturup istemeden gülümsedim . Rezil olmuştum!

Neydi öyle kıtlıktan çıkmış gibiydim.

Maalesef bu akşam yemeğinde misafir olarak kayınbabamin kardeşı, Ayşe hala, eşi, iki oğlu ve üç kızı vardi.

Nedense Berzan'ın akrabaları beni hiç sevmemişti. Gülüşenler arasında tabi ki halası yoktu. Kibirli bakışları vardı onun ve kızlarının.

Hamileliğimi henüz bilmedikleri için kim bilir gün içinde arkamdan ne saydırdılar ama ben görümceme ve kaynanama sonun kadar güveniyordum beni ezdirmezler biliyorum...

"Gelin , bütün gün odandan çıkmadın. Habire yemekleri de götürüyon duba gibi olmuşsun. Seyran sizde buna iş buyur etmiyorsunuz herhal alışmış tembelliğe."

Kaynanama yönelttiği soruyu görümcem Zişan öne atlayıp sivri diliyle

"Hala hiç anlatmadık değil mi. Benim yengem varya 5 kadını parmağında sallandırır. Bugünde dedik ya biraz hasta. Hem neresi duba gibi maşallah dal gibi kadın. Obez olmaktansa yaannii..." Dedi kıs kıs gülüp. Lafı ona ve kizlarınaydı. Gerçekten kızları yaşlarına göre balık etliydi.

Herkes kendi yemeklerini yiyor ben ise balığı ekmek arasına koyup yanında da salata yiyordum. Biraz da ekmeksiz yiyordum. Hep balığı sevmiştim, bugünse tadı bir başka güzeldi.

🌼

Ertesi sabah olduğunda içimde bir burukluk vardı. Neydi içimdeki sıkıntı. Berzan işe gitmek için üzerini giyinirken yatağın üzerine bıraktığı ceketi elime alıp ona götürdüm. Kravatını bağlayıp ceketi giydi.

Yüzümü avuçları arasına alıp alnıma öpücüğünü kondurdu. Gözlerim dolu dolu sevdiğim adamın gözlerine baktım.

"Ne oldu şimdi güzelim..."

"Seni çok seviyorum Berzan... "

"Bende seni çok seviyorum Papatyam. Bebeğimiz anneyi üzüyor mu? Kızım anneyi bu kadar üzme her yerde ağlamaya başladı."

"Berzaan! Nereden biliyorsun kız olacak belki oğlumuz olacak.."

"Olsun ikiside olsun. Ben senden 10 çocuk bekliyorum karıcığım.." diye gülerek kurduğu cümleye şaşırak cevap verdim. Gözlerimi kocaman açıp

"10 çocuk! Bu dediğine gerçekten inanıyor musun? Hele bir tanesi canıma okudu!"

"İja Hele? Keçe tu dilê min î.."

"Sende benim kalbimsin adam..."

"Kürtçeyi de geliştirmişiz "

"Görümcem sağolsun." Dedim Zişan la geçirdiğimiz Kürtçe öğrenme ders 60 diyelim benim öğrendiğim üç beş kelime. Ben mi anlamıyordum o mu anlatamıyordu.

Berzan'ı uğurlayıp odama geri döndüm. Telefonum çaldığında ekrana baktım, numara yazıyordu.

"Alo Bahar hanım "

"Buyrun ?"

"Ben şirketten arıyorum. İmzanızın gerektiği bir kaç sözleşme var. Mehmet bey sizi aramamı istedi kendisi şuan toplantıda "

"Öyle mi? Peki gelirim 1 saate"

Telefonu kapatıp duşa girdim. Sıcak duş bedenimi gevşetici etkisi sancılarıma ilaç gibi geliyordu. Bütün hamilelikler sorunlu muydu yoksa ben mi değişiktim. Canımdan can gidiyordu 1.5 aydır.

Elime telefonu alıp Berzan'a kalbimden geçen şarkıyı gönderdim.

Mesaj- Öyle çok sevdim ki seni bunu bir şarkıyla anlat deseler o bu şarkı olurdu...

Sadece telefonumu ve arabamın anahtarını alıp aşağı indim. Etrafta kimse gözükmüyordu. Mutfakta duran emine ablaya seslendim.

Kısa süre sonra avluya gelen kadına

"Abla evde kimse yok mu?"

"Yan konağa gittiler hanımım."

"Hmm gelince söylersin şirkete kadar gideceğim 1 saate gelirim"

Onaylayıp işine geri döndü. Yan sokakta bulunan araçlarımızdan kendiminkine bindim. Ne zamandır kullanmıyordum. Özlemiştim bebeğimi.

Arabayı çalıştırıp yola koyuldum. Telefonumu yan koltuğa bıraktım. Kısa süre sonra otobana vardığımda ıssızlığı beni ürkütmüştü.

Ne oluyordu bana! Belki bin defa geçmiştim bu yoldan.

Rahatlamak için düğünümüzde dans şarkımızı açtım. Neyden korkuyordum ki?

Kafamı kaldırdığımda tam önümde duran araca çarpmamak için son anda fren tuttum. Şarkının sesini kısıp arabadan ineceğim esnada önden çıkan maskeli adamlarla hızla arabayı geri vitese aldım. Bedenim öne savrulduğunda, arkada duran bir başka arabaya çarptığımı henüz fark etmiştim. Korkuyla arkadaki arabadan inen maskeli adamları izledim.

Camları yukarı çekip hızla kilitledim. Telefon ! Aklıma gelen telefonu elime aldım. Daha ekranı açamadan gelen kırılma sesiyle üzerime dökülen cam parçalarını izledim.

Telefonum elimden kayıp ayaklarımın dibine düştüğünde onu almak için eğildiğimde biri kapımı açıp beni arabadan zorla indirdi.

Çığlıklarımın ardı arkası kesilmezken yardım dilendim. Ama bomboş yolda ne gelen vardı ne de geçen.

"Lütfen bırakın beni! Ben size bir şey yapmadım! Benden ne istiyorsunuz bırakın beni,! " Ağzıma konan mendille cebelleşsemde engel olamadan bilincim kapanmıştı.

🌼

Gözlerimi zifiri karanlığa açtım. Hareket etmeye çalıştığımda ellerimde hissettiğim demirle durdum. Ayaklarım hareket edemeyecek kadar sıkı sıkıya bağlıydı.

Korkuyordum...

Ellerindeki demirler tahminimce kelepçeydi, onlardan kurtulmaya çalıştıkça bileklerim daha çok acıyordu.

Bir umut bağırdım

"Yardım edin! Kimse yok mu? Neredeyim ben!"

Sessizlikten başka cevap yoktu. Ağladım dakikalarca hüngür hüngür. Ne için kaçırılmıştım? Peki kaçırıldığımi fark eden olmuşmudur bilmiyordum!

Bilinmezlik içimi yiyip bitiriyordu.

BEDEL《LANETLİ PAPATYA》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin