BÖLÜM 6

11.2K 419 10
                                    

Kapıyı açıp içeri girdik. Işte yeniden güzel Mardindeydim. Burayı seviyordum Istanbul kadar çamura bulanmamış, gecenin sessizliğine mahkûm edilmiş Güzel Mardin.

Dedemi özlemiştim.. Yurt dışına gitmişti düğün günü dönecekti. Özlemle kavruldu içim..

Konak bugün biraz farklıydı sabah bıraktığımızın aksine daha sessizdi. Içeri adım attığımızda bütün öfkeli gözler bize dönmüştü ya da sanırım bana...

Mirza abim hızla yanıma yaklaşırken daha ne olduğunu anlayamadan attığı tokatla yere düştüm. Dolan gözlerimle ona bakarken ikinci bi darbeyi de tek kelimeyle vurmuştu.

"NAMUSSUZ!" dedi. Kollarımdan kavrayıp bir daha tokat atacakken Hate Daye'nin kolundan tutmasıyla durdu. Mirza öfkeli bakışlarını benden çekip daye'ye döndü. Hate daye ise gözlerindeki hayal kırıklığıyla bana bakıyordu.

"Ben sana güvendim. Herseyim, Aselimin emaneti dedim. Seni yavrularımı bile koymadığım yüreğimdeki en güzel yere koydum. Her lafina her sözüne itimad ettim. Beni hayal kırıklığına uğrattın!"

"Ben bir şey yapmadım daye.!" Dedim. Yanağıma inen ikinci tokatla dengemi sağlayamayıp yine düştüm. Bu defa bana vuran biri değildi yüreğim, kalbimdi! Anne dedigim kadındı...

Kolumdan tutulup ayağa kaldırıldım. Daha sonrada sürüklenmeye. Arkama dönüp baktığımda Zeliha'nın bana olan sinsi bakışlarını yakaladım.

Ve bir daha anladım insanlar iyi değildi, asla da iyi olmayacaklar.. Bir çöp gibi odaya savruldum.

Içeri itilmemle başımı komidine çarptım canım acımıştı ama içim kan ağlarken orası cız etmiyordu. Kapının üstüme kilitlenmesiyle sadece ardından baktım.

Burası benim odam değildi tozlu kirli pis bir yerdi. Fare sesleri geliyordu. Odada yalnızca eski ranza ve eski bir komidin vardı. Tiksintiyle midemi bulandırdım.

Bağırmak istiyordum haykırmak istiyordum ama kimsenin yardım etmeyeceğini biliyormuşcasına sustum..

Yerden kalkıp ranzanin üzerine oturdum. Kollarımı kendime sardı..

Karanlıktı içerisi, zifiri karanlık. Oldum olasi karanlıktan korkmuşumdur. Başım dönüyordu. Dışarıdan boğuk boğuk öfkeli sesler geliyordu. Algılayamıyordum ya da belki algılamak istemiyordum. Sadece kapıya bakıyordum boş boş...

Şafak vakti gelmişti neredeyse. Güneş yeni güne parlaklığıyla Merhaba derken, sanki yaşıyorsan hala umut var der gibiydi.

Sabaha kadar karanlığın içinde yanlızlığımın korkusuyla durdum. Sessiz çığlıklarım ve göz bebeklerimde idam taburesinde asılı, küçük bir kız çocuğu.

Soğuktu! Dışarısı değil kalbim soğumuştu, lanet bir kez daha bedenimi sarıyordu. O illet yine hayatımı mahvediyordu.

Korkuyordum!

Karanlıktan değil... Daha çok karanlığın içinde kaybolmuş hayatımdan.

Yorgundum!

Sırtıma konulan iftiralardan değil, Nefes almaktan.

Güneşi göremedenkaranlık çökmüştü Mardin'e. Gelen giden kimse olmamıştı. Beklemiyordum da zaten. Ben kondugum yere ateş düşürüyordum. Insanlar mahsumdu ben kötüydüm.

Ve bir sabah daha gelmişti karanlığın üstüne. Herkes için büyük ancak benim için küçük bir ışık süzmesiydi yeni gün. Anahtar sesiyle bakışlarımı pencereden çevirmeden konuşmasını bekledim kim olduğunu merak etmiyordum.

BEDEL《LANETLİ PAPATYA》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin