Oğlumun kedere gün ve gün artıyordu. Onun gözlerindeki hüzün Baba yüreğime yaralamıştı. Keşke diyorum Şirvan o gün gelenine sahip çıksaydın ve bunca şey yaşanmasaydı şimdi torununu seviyor olacaktın.
Hem yetim hem öksüz kızdı günahına girmiştik birimiz de çıkıp bu kızı savunmamıştık. Ateşlerde yanacaktık hakkına girmiştik öksüz yetim kızın. Oğlumun bizi duyduğu öfkeye haklı buluyordum. Aşiretin baskılarından gidip Zeliha'yı istedik yoksa ben asla ölmüş gelinimin amcasının kızını gelin diye getirmezdim. Bunu Taşkıran aşireti kabul etmesini beklemiyordum. Hadi biz dilsiz şeytandık da onlara ne olmuş. O kızın ne davasını yapmışlardı ne de kanının intikamını istemişlerdi. Hakikaten sahipsizdi...
Onun yoksulluğu benim vicdanımı parçalıyordu. Elbet bir gün Can verecektik ama bu vicdan azabı ile nasıl sonumuz gelecekti bilmiyordum.
Bazen diyorum bir mucize olsa olsa da hepsi yalan olsa o kızcağızin kanına girmemiş olsak oğlumun gözlerindeki eski ışığı görsek. Bir ana bir baba ne ister ki çocuğunun huzurundan başka mutluluğundan...
Zişan konağın kapısından hunharca girip kendini yere at.
"BABA!" Diye feryadı bütün konağı inletti. Endişe ile ayaklanıp yanına vardim. Kolundan tutup kaldırdım kızcağızımı.
"Ne oldu kızım de hele." Dedim gözyaşları sel olmuş bir bir akıyordu yanaklarından. Bizim dokunmaya kıyamadığımız kızımız feryat figan ağlıyordu.
"Baba Botan üzerime kuma getirecek. Aşiret buna karar vermiş" dedi nerede görülmüş aga kızına kuma. Nedir Ne değildir araştıracaktım ama kızıma kuma gelmesine müsaade etmeyecektim. Babasının kapısı onu açıktı ben kızımı onların evine bırakmam. Biliyordum yaşadığımız bütün kötülükler o kızın ahıydı...
Berzan eve geldiğinde onu bir köşeye çektim. Yeterince sıkıntılıydı ama kardeşinin meselesini onunla paylaşmalıydım
"Oğlum sabah ayazında gidiyorsun gecenin kör vaktinde geliyorsun yazık değil mi canına bu kadar kendini yorma."
"Baba bunaldım 3 aylık işi şu bir aya sığdırıp gideceğim kafa dinlemeye. Bu defa 2 ay gelmeyeceğim sonra bana söylemedi deme." Dedi. Bahardan sonra buralardan kaçar olmuştu oğlum.
"Oğlum belki Zeliha senin için hayırlı kısmetti. Öfke ile kalkmayıp biraz sakinleşseydin de onu boşamasaydın. Gençsin yazıktır sana hepimiz üzüldük Bahar'a ama nereye kadar onun yasını tutacaksın" dedim hayretle bana bakışı içimi sızlattı.
Baba sen zamanında annemi bıraktın mı annem senin kara sevdan değil miydi onu bir günde bir yılda unutabilir miydin. Ben bahari değil bir yıl bir ömür unutamam. Aşiretin infaz kararı aldığında yalnız gelinini değil oğlunu da toprağın altına koydu."
Oğlumun sözleri karşısında boynumu eğdim. Diyecek ne bir lafım vardı ne de yüzüm. O gün oğlumun arkasında dursaydık o karısıni infaz etmek zorunda belki de kalmayacaktı. Ne çok yaraya sebep olmuştu bu kız yüreğimize.
"Zişan neden gelmiş daha yeni gitmedi mi evine.?" Konuyu benden önce o açmıştı , balkonda dizi izleyen kardeşini gördüğünde. Kızımdan tarafa dönüp oğluma
"Botan kuma getirecekmiş.""Ne kuması baba o adamın ölümü elimden olur. Kardeşime bu acıyı yaşatmasına müsaade etmem"
"Kayın babasını aradım oğlum. Çocukları olmadığı için bunca zaman aşiret kuma diyormuş"
"Aşiretin a. Koyayım. Kaç yere sormuş Botan ağa. Kaç hastaneye gitmiş kaç doktor da gezdirmiş kardeşimi de kusuru onda buluyor konuş onlarla bu işi çözüme ulaştır baba. Ya komadan vazgeçecekler ya da onlar yollarını biz yolumuza. Lakin ben Berzan Ağa'nın kardeşine kuma gelmiş dedirtmem Mardin'de. " Dedi. Zeliha'yı getirdiğimiz günden bu yana , Zişan'la aralarında tek konuşma geçmemişti. Zeliha olayından dolayı onu da suçluyordu. Kız başına nasıl karşı gelsin aşirete. Babası koca ağa karşı gelememiş.
Akşam yemeği hazır olmuş ev ahalisi bir bir sofraya geçiyordu. Berzan'in Bahar'la ilk evli olduğu aylar da evimizde düğün havası vardı şimdi ise kaos...
Zişan, berzan'ın yanına geçip yemek ikramında bulunuyordu. Cilveli hareketleri benim bile utanmamın sebep oluyordu. Bu kız ne büyük biliyordu ne utanma biliyordu. En başta hata etmiştik ama her şey için çok geç artık başımıza belaydı. Berzan ondan bunalıp masadan kalkmıştı.
"Tövbe estağfurullah" dedim. Bakışlar beni bulduğunda sözüme devam ettim "kızım ayıptır günahtır. Tamam anladık belki sevdalısın ama bu eve geldiğin gün Berzan seni boşadı. Seni boşasın diye getirmedik elbet bu eve lakin oldu bir kere geri dönüşü yok. Yaptığın hareketler hoş değil öyle bir de namahrem olan bir adama. Ben sana Baba tavsiyesi veriyorum taş yerinde ağırdır."
"Şirvan ağa konağınıza süs olayım diye gelmedim bu eve. Ben konağın hanımı olacağım. Zorla ya da güzellikle." Dedi saygısızca laubali bir biçimde
"Hanım olmak için önce saygı gerek. Sen önce kayınbabana ve kayınvalidene saygı ve hürmet göster sonra hanım olacağım de. Benim hanımım sağ olduğu müddetçe bu evin tek hanımı odur." Dedim. Bu kızın amacı her şeyin en başından belliydi. Asiye'nin kızı sultan'a haber yollatıp duruyordu biz bilmiyoruz sanıyordu ama Sultan kendisinin istediğini söylüyordu bize. 'amca vallahi başıma bela oldu' deyip duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL《LANETLİ PAPATYA》
Teen FictionTöre hikayesidir Genç bir kızın düğün günü öğrendiği gerçekle terkedilisinin ardından tüm hayatını değiştirerek farkında olmadan herşeyin başladığı yere MARDİN'e yerleşir. 19 yıl sonra öğrendiği yakınlarıyla mutlu huzurlu yaşarken atladığı bir şey...