Bunlar benimle dalga mı geçiyordu?
Eğer ben yemek yerken karşıma geçip bu kızların kanlarını içeceklerini düşünüyorlarsa çok yanılıyorlardı.
"Ben yemek yerken benim yanımda böyle beslenmenize izin veremem."
James tek kaşını havaya kaldırarak bana baktı.
"Yemek yemek için senden izin alacak değilim."
"Sen yemek yemiyorsun ki. Bu kızların kanlarını içiyorsun."
"Ne fark var anlamadım. Sen de karnını doyuruyorsun. Ben de. Ben sana benim yanımda niye yemek yiyorsun diyor muyum?"
Colin sandalyesinin arkasına yaslanmış, film seyreder gibi sırıtarak bizi izliyordu. Wilson'a bakarak, "Bunlar hep böyle tartışır mı?" diye sordu.
Wilson ciddiyetle soruyu cevapladı.
"Bayan Hera eve geldiğinden beri böyleler. İkisinin hiç normal bir şekilde konuştuğunu görmedim."
Derin bir iç çekerek konuşmasına devam etti.
"Önceden evde bir kuş tüyü yere düşse sesini duyardık. Şimdi evdeki gürültüden birbirimizin sesini zor duyuyoruz."
Colin bir kahkaha attı.
"Sıkıcı hayatınıza renk gelmiş gibi görünüyor. Bu durumu seyretmek eğlenceli olacak. Hannah bu duruma ne diyecek bakalım?"
İtirazlarıma devam ederek, "Ben anlamam benim yanımda bu kızların kanı içilmeyecek," diye öfkeli bir şekilde ayağa kalktım. Nasıl olsa beni zaten öldürmeye karar vermişti. Bunun hemen ya da sonra olması şu an için o kadar önem verdiğim bir konu değildi.
James de öfkelenmişti onun yerinden kalkması da uzun sürmedi.
Dudaklarının arasından tıslayarak, "Burası benim evim. Ben içilecek diyorsam içilecek. Üç gün sonra öldüreceğim bir insandan izin alacak değilim," sözleri döküldü.
Bu kelimelerin beni incitmesi gerekiyordu ama zaten bu durumu kabullendiğimden üzerimde hiç bir etkisi olmadı.
Masada sadece benim önüme servis açılmıştı. Bunu bile yeni fark ediyordum. Önüme et kesmek için konulan gümüş bıçağı aldım ve James'in kalbine doğru fırlattım.
Atılan bıçak hızla James'in atmayan kalbinin içine girdi. James şaşkınlıkla önce kalbindeki bıçağa baktı sonra soğuk gri gözlerini kaldırıp bana baktı. Eliyle bıçağın kabzasından tuttu ve tek hamleyle kalbinden çekip aldı. Bıçağın üzerinden çok miktarda kan vardı. Kısa süre içinde koyu renk takımı içerisine giydiği beyaz renkli gömleğinin önü kanla kaplandı.
Kızlar çığlık atarak duvarın dibine sindiler. Bazıları korkudan ağlamaya başladı.
Herkes şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu. Cüretim herkesi şaşırtmış görünüyordu.
Bu durumu umursamadan kapıya doğru yürümeye başladım. Giderken de, "Bir saattir masada bekliyorum. Önümde çatal bıçak takımı ve boş tabaktan başka bir şey yok. Bu evde açlıktan ölmesem iyi. Bir de zenginim diye geçiniyorlar."
Başım dik bir şekilde yemek odasını terk ettim.
Arkamda bana şaşkınlıkla bakan sekiz çift göz bırakmıştım.
Koridora çıktığımda kapının önünde içeri çağrılmayı bekleyen Carolin'i gördüm. Elinde çelik kapaklı servis tabağı vardı.
"Bu benim için mi?" diye sordum.
"Evet bayan Hera size getirmiştim. İçerden çağrılmayı bekliyordum."
Servis tabağından güzel kokular geliyordu. Karnım "Ben burdayım beni unutma," dercesine tekrar guruldamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Nefes (TAMAMLANDI)
VampireKararlı ve duygusuz olduğuna güvendiğim sesle, "Onları serbest bırakmak için ne istiyorsun?" diye sordum. Fazla düşünmeden soruma yanıt verdi. "Seni!" Tek kelimelik bu cevap tam da duymak istediğim şeydi. "Gel de al o zaman orospu çocuğu. Arkada...