Hayat Işığı

6.7K 487 35
                                    

Şu an iki seçeneğim vardı. Ya sonunun nereye kadar gideceğini bilmeden üzerlerine ateş edecektim ya da temkinli davranarak liderin yanına pazarlık yapmak için gidecektim.

Vampirler insanüstü bir hızla hareket ettiklerinden aynı anda üçünü birden etkisiz hale getiremeyebilirdim. Aralarından biri bile atışlarımdan kurtulsa, bu durumu arkadaşlarıma zarar vermek için kullanabilirdi. Ateş açtığım anda gürültüyü duyan diğer vampirler de koşarak arkadaşlarına yardım etmek için buraya gelirdi. Onların hayatlarını riske atamazdım.

Vampir lider ise beni öldürmek istiyordu ama ölüm emrini vermeden önce benden öğrenmesi gereken şeyler vardı. Arkadaşlarımın buradan sağ salim çıkması koşuluyla bunu pazarlık konusu yapabilirdim. Bu yüzden kararımı birinci seçenekten yana kullandım.

Öne doğru ilerleyerek onların karşısına geçtim. Ortada duran vampirin gözlerinin içine soğukkanlı bir şekilde bakarak "Neyi bekliyoruz? Liderinizi daha fazla bekletmeden gidelim hadi," dedim.

Söylediklerimi duyduğunda ortadaki vampir öne geçerek koridorda ilerlemeye başladı, ben de onu arkasından takip ettim. Diğer iki vampir arkadaşlarımın beni takip etmesini beklediklerinden harekete geçmediler. Onlar yürümeye başladığı anda arkadan gelerek bizi ortalarına aldılar.

Öndeki vampir koridorda ilerleyip sağ baştaki ilk kapıyı çaldı. İçerden gelen tok bir "Gel!" sesi içeri girebilmemiz için onay niteliği taşıyordu. Hepimizin içeri girişi tamamlandıktan sonra kapı arkamızdan kapatıldı. Şu an karşımdaki masada oturan, Burlington kenti vampir lideri James Brendan Connolly'di.

Oturduğu koltuğun arkasına yaslanarak soğuk gri gözleriyle beni incelemeye başladı. Üzerine üstten üç düğmesi açık mavi bir gömlek giymişti. Gömleğinin açıkta kalan bölümünden görünen teni, diğer vampirlerde olduğu gibi soluk beyaz bir renkte değildi. Hafif pembemsi teni belki de yeni beslendiğinin bir işaretiydi. Acı kahve saçları omuzlarına kadar geliyordu. Köşeli çenesi ve erkeksi burnu ona karizmatik bir hava vermişti. Kimbilir kaç yaşındaydı ama hayat onu otuzunda dondurmuş gibi görünüyordu. Bana beni yargılamış ve şimdiden ölüm kararımı vermiş gibi bakıyordu.

"Demek temsilcimi öldüren Hera Farrell sensin. Gerçi daha önce otoparkta karşılaşmıştık seninle. Yanlış hatırlamıyorsam motorunla üzerimden geçmeye çalışmıştın."

Buz gibi bir tonda söylenen cümleleri duyduğumda arkamda sıralanmış bir şekilde duran arkadaşlarımın gözlerinin içine baktım. Üçünün yüzünde de şaşkın bir ifade vardı. Duyduklarının doğru olmadığını onaylamamı ister gibi bana bakıyorlardı.

Vampir aramızdaki sesiz iletişimin ne anlama geldiğini doğru bir şekilde yorumladı.

"Demek arkadaşların senin bir suikastci olduğunu yeni öğrendiler. Tebrik ederim kendini iyi saklamışsın."

Ona doğru dönüp soğuk gri gözlerinin içine meydan okuyan bir şekilde baktım.

"Bu durum seni ilgilendirmez. Onların bu konuyla hiçbir ilgisi yok. Bu yüzden onların gitmesine izin ver, konuşmamıza öyle devam edelim."

Sinirle yumruğunu masaya geçirdi. Masa üzerine uygulanan güçle çatırdayarak ortadan ikiye ayrıldı. Artık masayı tutan ortadaki parça olmadığı için de yan tarafları içe doğru göçtü. Şu an vampirle aramızda hiç bir şey yoktu.

Vampirin yaptığı bu hareketten korkan Helen hıçkırarak ağlamaya başladı. Robert, Helen'in ağlamasına dayanamadı ve ona sarılarak sesizce teselli etmeye başladı. Derek ise bu gösteriden hiç etkilenmemiş gibi görünüyordu. İfadesiz gözleri tüm dikkatiyle benim üzerimdeydi. Duyduklarından sonra kim bilir hakkımda neler düşünüyordu.

Ölü Nefes (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin