"Kahretsin Derek, sen ne yaptığını sanıyorsun?"
Derek şaşkın bir ifadeyle yerde yatan Colin'e baktı sonra bakışlarını bana çevirdi.
"Senin onunla birlikte olduğunu görmedim Hera. Beni almaya geldiklerini zannettim."
Colin ışığı tutmak için önden gidiyordu. Derek'in benim burada olduğumu görememesi normaldi. Yine de ona bu durumun hesabını soracaktım.
Ona sinirli bir şekilde, "Senin burada ne işin var?" diye sordum.
"Sen bize saklanmamızı söylemiştin. Ben de buraya bakmayı akıl edemezler diye saklanmak için poligonu seçtim."
"Size iyi bir yere saklanın diye bir sürü para gönderdim Derek. Sen de saklanmak için bula bula burayı mı buldun?"
"Ne derler bilirsin. En iyi saklanma yeri göz önünde olan yerdir. Burada beni bulamayacaklarını düşündüm. Hem burada elimin altında kendimi korumak için bir sürü silah da var. Şimdi sen söyle bakalım. Asıl senin bizi yakalayan vampirlerle ne işin var? Gecenin bu saatinde burada ne arıyorsun?"
Şimdi soru sorma sırası Derek'e geçmişti. Ama benim açıklama yapmak için yeterli zamanım yoktu. Önce yerde yatan vampirle ilgilenmem gerekiyordu.
"Uzun hikaye Derek. Şimdi yardım et de Colin'i sırt üstü yatıralım. Bu arada ölmemesi için de dua etmeye başla. Bir de Colin'i öldürdüğümüz için başımın belaya girmesini istemiyorum."
Derek elindeki arbaleti yere bırakıp Colin'i sırt üstü yatırmama yardım etti.
Arbaletin tahta oku kalbine yakın bir yere saplanmıştı. Koyu gri takım elbisesinin içindeki beyaz gömleği artık kandan görünmüyordu. Derek oku bir santim daha yana saplasa Colin şu anda ölmüş olurdu. Vampirleri yaşayan ölüler olarak gördüğüm için böyle düşünmek beni bile şaşırttı.
Derek'in mavi gözlerinin içine bakarak, "Tahta ok yaranın kapanmasına engel oluyor. Onu çıkartmazsak iyileşemez," dedim.
Derek öfkeli bir tonda, "Unuttun mu? Şimdi bu durumda olmamızın sebeplerinden biri de bu vampir. İyileşip iyileşmemesi kimin umurunda?" dedi.
"Benim umurumda Derek. Bana onu iyileştirmem için yardım etmelisin. Yoksa başımız büyük belaya girecek."
Derek pes etmiş görünüyordu."Ne yapmamı istiyorsun?"
"Yanında bıçak var mı?"
Derek kargo pantalonunun cebinden katlanır bir bıçak çıkartıp bana uzattı. "Al bakalım! Bıçakla ne yapacaksın?"
"Ben yapmayacağım Derek sen yapacaksın?"
Şaşkın görünüyordu."Anlamadım?"
"Ben oku çekip çıkartacağım. Sen elini bıçakla kesip onu kanınla besleyeceksin."
Derek öfkeyle soludu. "Hera böyle bir şeyi bana sen bile yaptıramazsın. Bir vampirin ayaklı kan bankası olmak istemiyorum."
Onu hemen ikna etmeliydim, zaman daralıyordu.
"Kimsenin Colin'in durumundan haberi olmadan bunu yapmalıyız Derek. Lider onun yanına dönmesini bekliyor. Zamanında yanına gitmezse bizim başımız belaya girer."
Derek Colin'e yardım etmek için ikna olmuş görünüyordu. Ama onun başka fikirleri vardı.
"Ben senden daha güçlüyüm. Oku ben çıkartırım. Kanı sen ver."
Derek'in saçmalıklarıyla boşuna zaman kaybediyorduk. Şimdi Derek'e kanımın vampirleri sarhoş ettiğini söylesem bana inanmazdı. Bir de şu peri olma saçmalığım vardı. Onu da açıklamam gerekecekti.
Elinden bıçağı aldım ve işaret parmağımın ucuna derin bir kesik açtım. Bu canımı oldukça acıtmıştı ve koyu kırmızı kanım parmağımdan yere doğru akmaya başladı. Parmak ucumu Colin'in dudağına uzattım.
Derek'e bakarak, "Hazır mısın?" diye sordum. Derek, "Evet," diye cevap verince, "Şimdi," diye harekete geçmesi için gerekli olan komutu ona verdim.
Derek iki eliyle oku saplandığı yerden çekip aldı. Ben de o sırada Colin'in ok çıkarken acıdan inlemesini fırsat bilerek, ağzının içine kanımdan damlattım.
Kanın tadını alan Colin vampir dişlerini hafifçe parmağıma geçirerek emmeye başladı. Bir süre sonra içtiği kanın yeterli olduğunu düşünerek, parmağımı ağzından çekmeye çalıştım. Kanaması hala devam ediyordu ve Colin buna izin vermedi. Başımın hafifçe döndüğünü hissettim. Bir iki dakika daha bu şekilde dayanarak, parmağımı hafifçe batırdığı dişlerinden kurtarıp geri çekmeyi başardım. Yarası kapanmış ve kanaması durmuştu. Colin gözlerini açtı.
Gözünü açar açmaz ilk gördüğü şey benim sarıya çalan ela gözlerim oldu. Kanlı vampir dişlerini göstererek kocaman sırıttı. Onun gözlerinin rengi de kırmızıya dönmüştü. Biraz zaman geçince ela gözleri eski haline geri dönecekti. Bu durum tecrübeyle sabitti.
"Cennette miyim ben? İki asırdır ilk defa kendimi bulutların üzerinde uçuyor gibi hissediyorum. Burası cennetse sen benim meleğim misin? Tanrım çok güzelsin." Colin kıkırdayıp bir şarkı mırıldanmaya başladı.
Derek merakla, "Buna ne oldu böyle? Sarhoş gibi davranıyor?" diye sordu.
Parmağımdaki kesik çok acıtıyordu ve mikrop kapmaması için hemen pansuman yapılması gerekiyordu. O yüzden yine aynı cevabı vermek zorunda kaldım.
"Uzun hikaye Derek sonra anlatırım."
Derek yine açıklama yapmaktan kaçmama sinirlendi.
"Bana hiç bir konuda açıklama yapmıyorsun. Her şeyle tek başına savaşarak başa çıkamazsın Hera. Kabul et artık yardıma ihtiyacın var."
"Haklısın Derek anlatacağım. Ama önce elime pansuman yapmama yardım et. "
Elime pansuman yapıldıktan sonra Colin'i kendine getirmek için bir çözüm bulmam gerekiyordu. James onu her an arayabilirdi.
Colin'i yerde şarkı söylerken bıraktık ve beraber banyoya geçtik. Banyoya gitmeden önce ecza dolabından parmağım için gerekli olan malzemeleri almıştık.
Önce parmağımdaki kanların gitmesi için onu suyun altına tuttum. Daha sonra sabunlayarak mikropların kırılması için kendi çapımda temizlemeye çalıştım.
Derek sözlerinde haklıydı. En az bir kişinin başımdan geçenlerden haberdar olması gerekiyordu. O yüzden fazla ayrıntıya girmeden ona ana hatlarıyla her şeyi anlattım.
Parmağımı sarma işlemini bitirince yüzüme baktı.
"Bunları yaşadığına inanamıyorum. Ben de nasıl olsa güvendesin diye burada senden gelecek olan telefonu bekliyordum. Ne kadar aptalmışım."
Onu teselli etmek için, "Kendini suçlamayı bırak Derek. Her şey benim suçum. Başıma bunların geleceğini bilemezdin," dedim. Hala üzgün görünüyordu.
Onu harekete geçirmek için, "Hadi hemen gidip Colin'i ayıltmak için bir çözüm yolu bulalım. Havanın aydınlanmasına iki saat kaldı," dedim.
Beraber lavobodan çıktık ve Colin'in yanına ilerlemeye başladık. Biz onun olduğu yere yaklaşınca Colin'in sesi duyulmaya başladı.
"Evet dostum poligonda meleğimin yanındayım - O kadar iyiyim ki bulutlarda uçuyorum - Ben galiba aşık oldum Brendan - Evet ona - Çok güzel - Melek gibi - Ama sadece benim meleğim - Hayır gelme Brendan - Beni meleğimle başa başa bırak..."
Colin'in konuşmalarını duyunca koridorda koşmaya başladım. Hemen yanına ulaşıp elinden telefonu çekerek aldım. Ahizeden hala James'in sinirli sesi gelmeye devam ediyordu. Ne söylediğini dinlemeden telefonu kapattım.
Başım büyük beladaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Nefes (TAMAMLANDI)
VampireKararlı ve duygusuz olduğuna güvendiğim sesle, "Onları serbest bırakmak için ne istiyorsun?" diye sordum. Fazla düşünmeden soruma yanıt verdi. "Seni!" Tek kelimelik bu cevap tam da duymak istediğim şeydi. "Gel de al o zaman orospu çocuğu. Arkada...