Numara

5K 404 8
                                    

Kısa bir süre daha Frank Hamill'in cesedine bakmaya devam ettim. Bu akşam duyduklarım ve bir kaç dakika arayla yanımda birilerinin öldürülmesi beni şoka uğratmaya yetmişti.

Hemen silkinerek kendime geldim. Tanrı aşkına! Ben bir tetikçiydim ve bu yaşıma kadar ölü gömücülerden  daha çok ceset görmüştüm. Bu iki cinayetin üzerime yıkılmasını önlemek için hemen buradan uzaklaşmalıydım.

Ellerim hala arkadan kelepçeliydi. Bu şekilde fazla kaçamazdım. Polis şefini  kim öldürdüyse, benim de işimi bitirmek için her an buraya gelebilirdi ama bu almam gereken bir riskti.

Hemen Nick'in cesedinin yanına gittim. Ellerim kelepçeli olduğu için ağzımı kullanarak ceketinin ceplerini dışardan yoklamaya başladım. İlk cebi boştu. İkinci cebini yoklarken ağzım bir şeyle temas etti. Anında ayağa kalktım ve ayakkabımın ucunu cebine uzattım. Başarabilirsem cebindeki nesneyi, ayakkabımın ucuyla iterek çıkarmayı düşünüyordum.

Kulağıma dışardan sesler gelmeye başladığında, yapmaya çalıştığım işi bıraktım ve odada saklanacak yer aradım. Frank Hamill'in masasının altı oldukça büyük görünüyordu. Oraya saklanmayı deneyebilirdim.

Masaya ilerlemeye başladığımda kulağıma tanıdık birinin ağzından dökülen ismim geldi.

"Hera sen iyi misin? Benim James. Bana iyi olduğuna dair bir şeyler söyle."

Tanrım bu James'in sesiydi ve en sonunda yerimi bulmuştu.

Bağırarak, "James, burdayım ve iyiyim!" dedim.

James'in yüzü kırık camların arkasında belirdi. Soğuk gri gözleri yüzüme sıcacık bakıyordu. Yaralı olup olmadığımı anlamak için bakışlarını üzerimde dolaştırdı.

"Tanrıya şükür iyisin. Zamanında yetişemiyeceğiz diye çok korktum." Elinde bulunan taşla pencerede kalan camları kırmaya başladı.

Çerçeveyi camdan iyice temizleyince çevik bir hareketle odanın içine atladı.

İkimiz odanın içinde karşı karşıya gelince gözlerimizi çekmeden birbirimize bakmaya başladık. Bir süre sonra bana doğru birkaç adım atarak sıkıca sarıldı.

Ellerim arkada kelepçeli olduğundan ona karşılık veremedim. Ellerim serbest olsa onu görmekten duyduğum memnuniyetle ben de ona sarılırdım.

James bana sarılırken bir yandan da konuşuyordu. "Çok korkuttun beni. Sana bir şey oldu diye ödüm patladı."

Ondan ayrılarak gözlerinin içine baktım. "Beni nasıl buldun James?"

James hemen Nick'in cesedinin başına çöktü ve ceplerini yoklamaya başladı. Bir yandan da, "Gerçekten mi Hera? Bunu şimdi mi konuşmak istiyorsun?"  diye sordu.

Ayağa kalktığında elinde kelepçemin anahtarını tutuyordu.
Gülümseyerek anahtarı yukarı kaldırdı.

"Önce seni kelepçelerinden kurtaralım. Buradaki işimiz bittikten sonra uzun uzun konuşuruz." Kelepçemi açmaya başladı.

Kırık pencereden içeriye Colin atladı.

Ela gözleriyle beni bir süre inceledi. James'e bakarak "Korkma Hera'ya bir şey olmaz. Asıl onu kaçıranlar için kork demiştim ama beni dinlemedin. Bak dediklerim gerçek çıktı. İkisi de öldü ve Hera hala yaşıyor. Şaka bir yana seni iyi gördüğüm için çok mutluyum," dedi ve bana sıkıca sarıldı.

James kelepçeyi biraz önce çıkarmıştı. Bu sayede onun sarılmasına karşılık verebildim.

James, "Şu sarılmanızı bitirseniz de buradan hemen çıksak. Dışarıdaki adamlar sabırsızlıkla emirlerimi yerine getirmek için bekliyor," dedi.

Ölü Nefes (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin