Aralıksız duyulan silah sesleri eve bir baskın düzenlendiğini anlamak için yeterliydi. Hava henüz aydınlanmamıştı, hemen başucumdaki lambayı yakıp giyinmeye başladım. Gözüm saate iliştiğinde gecenin ikisi olduğunu gördüm. Daha şafağı görmemize üç saat daha vardı.
Bu baskını valinin düzenlediğini anlamak için fazla düşünmeye gerek yoktu. Muhtemelen sıranın kendisine geldiğini anlamış ve bizi hazırlıksız yakalayarak ortadan kaldırmak istiyordu.
Silahlı adamlar kaldığım odayı bulmadan önce hazırlanmam gerekiyordu. Hemen silahlarımı bulundukları yerden çıkartarak üzerime yerleştirmeye başladım. Önce silahsız kalma ihtimaline karşın bıçakları kol kılıfına yerleştirdim. Ceplere yedek şarjör doldurup uziyi elime alarak koridora çıktım.
Alt katlardan gelen silah seslerinden çatışmanın henüz bu kata ulaşmadığını anladım. James'in ve tanıdığım herkesin durumunun iyi olması için içimden dua ettim. O an James'e bir şey olduğunu düşünmek bile kalbimin aniden sıkışmasına neden oldu. Elimdeki silahla dikkatli bir şekilde merdivenlerden inmeye başladım.
Karşıma çıkan iki silahlı adamı uziyle tarayarak tereddüt etmeden öldürdüm.
Ben onları vurunca gürültülü bir şekilde merdivenlerden aşağıya düştüler.
Bu silahlı adamlar merdivenlere kadar ulaştığına göre içeriye sızmayı başarmışlardı ve oldukça hazırlıklı gelmişlerdi. Birinin elinde otomatik silah varken, diğeri vampirleri öldürmek için arbalet taşıyordu. Bu aşamadan sonra daha dikkatli olmak zorundaydım.
Silahım ateş etmeye hazır bir şekilde merdivenlerden indim, girişte göğsünden arbaletle vurulmuş James'in adamlarından iki vampiri gördüm.
Aşağıdaki bodrumdan tek tük silah sesleri geldikten sonra birden ortam sessizliğe büründü. Ne olup bittiğini anlamak için gürültü yapmadan koridorda ilerlemeye devam ettim.
İlerlerken önüme kalbinin üzerinden okla vurularak öldürülmüş başka bir vampir daha çıktı. Bu daha önce benim şoförlüğümü de yapan ukala, kısa saçlı vampirdi. O an bu vampirin adının Hawk olduğunu hatırladım. James'in adamları birer birer öldürüldüğüne göre vali buraya bir orduyla beraber gelmiş olmalıydı.
Bodrum katın merdivenlerine ulaşınca burada nöbet tutan iki kişi olduğunu gördüm. James'e en kısa sürede ulaşmak için bu engeli hemen geçmek zorundaydım. Çünkü aşağıda ne olup bittiğini bilmemek oldukça canımı sıkıyordu.
Silahımı ses çıkarmadan duvarın dibine bıraktım. Ellerimi havaya kaldırıp nöbet tutan iki kişinin yanına yaklaştım.
Dikkatlerini çekmek için, "Hey yakışıklılar. Silahsız bir şekilde teslim olmaya geldim," diye bağırdım.
İkisi de aynı anda benim varlığımı fark ettiler. Birinin elinde otomatik silah varken diğeri arbalet taşıyordu. Anlaşılan Vali bu adamları ikişerli gruplar halinde görevlendirmişti. Otomatik silah taşıyanın mermilerinin gümüş olduğuna dair bahse girerdim. Biri vampirlerin yavaşlamasını sağlarken, diğeri de öldürerek işlerini bitiriyordu.
Beni görünce sırıtmaya başladılar. Bir tanesi, "Bu valinin yakalayana ödül vereceği kızıl saçlı sürtük olmalı. Artık ödülü ikimiz aramızda paylaşırız,"dedi.
Tam karşılarına gelir gelmez, ellerimi çapraz yaparak bileklerimden çıkardığım iki bıçağı kalplerine doğru fırlattım.
Onlar vurularak yere düştüğünde, geri dönüp silahı bıraktığım yerden aldım.
Yanlarına gittiğimde artık ölmüşlerdi. Kalplerinden çıkardığım iki bıçağı üzerlerinde temizleyerek yerlerine geri taktım. Belki yine bıçak kullanmaya ihtiyacım olabilirdi. O yüzden hazırlıklı olmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Nefes (TAMAMLANDI)
VampireKararlı ve duygusuz olduğuna güvendiğim sesle, "Onları serbest bırakmak için ne istiyorsun?" diye sordum. Fazla düşünmeden soruma yanıt verdi. "Seni!" Tek kelimelik bu cevap tam da duymak istediğim şeydi. "Gel de al o zaman orospu çocuğu. Arkada...