Asansöre binmeden önce James'in sesi tekrar duyuldu.
"Rahat rahat aşağıya inebilirsin. Adamlarım o iki korumayı oyalıyor."
Bu sözler beni rahatlatmıştı çünkü o aptal korumayla tekrar uğraşmak zorunda kalmak istemiyordum. Gönül rahatlığıyla asansöre binerek zemin katın düğmesine bastım. Şansım yaver gitti ve asansöre benden başka kimse binmedi. Asansörden indiğimde otelin çıkışına odaklanarak rahat adımlarla yürümeye başladım.
James, "Otelin önünde duran taksiye bin. Aracı Hawk kullanıyor," dedi.
Otelin dışına çıkınca, bekleyen taksinin arka kapısını açarak içine bindim. Artık sırtımı arkaya yaslayarak rahatlama zamanıydı. Dünyayı bir pislikten daha temizlemiştim ve içimde bir nebze olsun pişmanlık hissetmiyordum.
Hawk benimle hiç ilgilenmeden bütün dikkatini yola vererek arabayı kullanıyordu. Ben de zaten onunla sohbet etme meraklısı değildim. Bu durum işime geliyordu.
Hawk muhtemelen takip eden olursa diye şehrin içinde bir kaç tur attı. Direksiyonu eve doğru çevirdiğinde bir sorun olmadığını anladım. Bir yarım saatlik yolculuktan sonra eve ulaştık.
James ve ekibi bizden önce eve gelmişlerdi. Kapıda minibüsün ve diğer araçların beklediğini görüyordum. Evin girişine ulaştığımızda James taksinin kapısını açtı ve inmemi bekledi. Arabadan inince de elimden tutarak beni içeriye doğru çekiştirmeye başladı. "Sen gel bakayım buraya."
Bir ara topuklu ayakkabılarım yüzünden düşme tehlikesi yaşayınca ona bağırdım. "Biraz yavaş yürüsene James. Bu topuklularla sana yetişmekte zorlanıyorum."
James yaptığının farkına yeni varmıştı. Eliyle beni çekiştirmeyi bırakarak bir hamleyle kucağına aldı. Adamlarının şaşkın bakışları arasında koridorda ilerlemeye başladık.
Kucağında dururken yüzüne çok yakındım. Şu anda kısılan gri gözlerinden çok öfkeli olduğu belli oluyordu. Omuzuna kadar gelen saçları adımlarının hızından uçuşmaya başladı.
"James beni nereye götürüyorsun? Önce odama gidip kıyafetimi değiştirmek istiyorum. Beni hemen yere bırakırsan sevinirim."
Bu cümleleri sakın bir şekilde söylemiştim. Ona bağırarak daha çok öfkelenmesine sebep olmak işime gelmezdi.
Bana cevap vermeden bir kat aşağıya indi ve odasının olduğu koridora saptı. Şimdi beni nereye götürdüğü belli olmuştu. James şu anda bir mağara adamı gibi davranıyordu. Odasına girdimizde ben nereye bastığını anlamadan odasının duvarı ikiye ayrılmaya başladı. Biz içeri girince duvar tekrar yavaş bir şekilde birleşti. James beni gizli odasına getirmişti.
Duvardaki bir düğmeye dokunduğunda odanın içi aydınlandı. Kendisinin ışığa ihtiyacı yoktu. Muhtemelen beni düşünerek içeriyi aydınlatmıştı. Beni çift kişilik yatağının üzerine bıraktı. Kendi de yatağa oturduğunda bana sıkıca sarıldı.
"James neler oluyor? Neden böyle davranıyorsun?"
Bana sarılmaya devam ederken sorumu cevapladı.
"Çünkü beni deli ediyorsun. Senin o güzel popona vurayım mı? Yoksa seni seveyim mi bilemiyorum. Sen bu dünyaya beni deli etmek için gelmişsin Hera. Hareketlerin, konuşmaların beni şaşkına çeviriyor. Kapıdaki korumayla muhabbetini duyunca yanına gelmemek için kendimi zor tuttum. O konuşmalarının hepsini minibüsteki adamlarım da duydu. Şimdi hepsi sana farklı gözlerle bakacak. Sana öyle bakanların tek tek gözlerini oymak istiyorum. Beni kana susamış bir vampire çeviriyorsun. Peki o yargıca söylediğin şey doğru muydu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Nefes (TAMAMLANDI)
VampireKararlı ve duygusuz olduğuna güvendiğim sesle, "Onları serbest bırakmak için ne istiyorsun?" diye sordum. Fazla düşünmeden soruma yanıt verdi. "Seni!" Tek kelimelik bu cevap tam da duymak istediğim şeydi. "Gel de al o zaman orospu çocuğu. Arkada...