Bir kaç gündür plan yaparak beklediğimiz cumartesi gecesi nihayet gelmişti. Şu an odamdaki boy aynasının karşısında, görüntümdeki son rötuşları yapmakla meşguldüm.
Bu gece giymek için üzerime kırmızı şifon bir elbise seçmiştim. Askılı elbisemin boyu ayak bileğime kadar uzanıyordu. Elbisenin üst tarafı vücuduma iyice otururken, etekleri dökümlü bir şekilde uzanıyordu. Elbisenin ön tarafındaki uzun yırtmacı, ben adım attıkça dikkatleri bacaklarımın üzerinde topluyordu. Küçük hançerimi sol bacağıma, bir bacak kılıfının içine yerleştirmiştim. Sağ bacağımda ise özel yapım bir kemerle tutturulan 2.7 milimetrelik bir kolibri tabancası vardı. Orta parmağım boyutlarında olan tabanca elbisemin altından belli olmuyordu. James yakalanabileceğim endişesiyle silahlı bir şekilde gitmeme karşı çıkmıştı ama ben aranmamak için elimden gelen her şeyi yapacağımı söyleyerek onu ikna etmiştim.
Koyu bakır kızılı saçlarım uzun sarı bir peruğun altına gizlenmişti. Gözlerimin rengini ise taktığım mavi lenslerle değiştirmiştim. James'in sipariş verdiği makyaj malzemeleri görüntümü değiştirmekte çok işe yaramıştı. Carolin'in yaptığı makyaj beni farklı birine çevirmişti. Mavi gözlerim buğulu bir makyajla iri ve çekik görünüyordu. Koyu kırmızı rujum dudaklarımı daha çarpıcı bir hale getirmişti. Bu halimle beni gören asla Hera Farrell olduğumu tahmin edemezdi.
Bu akşam kullandığım takılardan biri, sağ kulağımın iç kısmında bulunan siyah taşlı piercingti. Bu takı iş bitene kadar James'in konuşmalarını bana ulaştırmada yardımcı olacaktı. Diğer aksesuarım ise içinde kamera bulunan siyah taşlı bir kolyeydi. 1000 metrelik menzili olan bu kolye kameranın görüntülerini, James ve ekibi bir minübüsten anlık olarak seyredecekti. Siyah çantamı koluma taktığımda artık operasyon için hazır hale gelmiştim.
Tam bu anı bekliyormuş gibi kapı çalındı ve içeri James girdi. Odama girer girmez bakışlarımız birbirine kenetlendi. Beni bir süre süzdükten sonra yutkundu. Kendini ifade etmek için konuşmaya çalıştı ama başaramadı.
En sonunda sonuca ulaştığında, "Hera bu sen misin? Konuş bir şeyler söyle, sesini duymaya ihtiyacım var. Yoksa karşımda farklı bir kadın olduğunu düşüneceğim," dedi.
James'e bakarak gözlerimi devirdim.
"James abartma istersen, benden başka kim olacak?"
Yanıma gelerek arkamda durdu. Şu an ikimizin görüntüsü boy aynasına yansıyordu. 1.75 olan boyum, James'in benden en az 10 santim fazla olan boyu sayesinde daha kısa görünüyordu. James bu gece üzerine her zamanki gibi koyu renk bir takım elbise, içine de siyah v yaka bir kazak giymişti.
Ellerini arkadan omuzlarıma koydu.
"Sen çok güzel bir kadınsın Hera Farrell. Seni bu akşam o yaşlı moruğun yanına göndermek hiç hoşuma gitmiyor."
James'i rahatlatmak için, "Bu görünüş benim silahım James. Şu an silahlarımı kuşandım ve savaşmaya gidiyorum. Bu gecenin benim için başka bir anlamı yok," dedim.
James arkadan kollarını bedenime sardı.
"Bana bu gece dikkatli olacağına dair tekrar söz vermeni istiyorum. Yoksa seni hiç bir yere göndermem."
Ona ikna edici bir gülümseme gönderdim.
"Söz çok dikkatli olacağım. Uslu bir kız gibi hiç sözünden çıkmayacağım. "
James arkadan saçlarıma bir öpücük kondurdu. "Laf aramızda bu renk saç sana çok yakışmış ama ben eski halini hiç bir şeye değişmem. Benim küçük kelebeğim."
Kapı vuruldu ve Paul'ün sesi duyuldu.
"Patron hazır mısınız? Ekip sizi bekliyor."
James aynada son defa gözlerime bakarak derin bir şekilde iç geçirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Nefes (TAMAMLANDI)
VampireKararlı ve duygusuz olduğuna güvendiğim sesle, "Onları serbest bırakmak için ne istiyorsun?" diye sordum. Fazla düşünmeden soruma yanıt verdi. "Seni!" Tek kelimelik bu cevap tam da duymak istediğim şeydi. "Gel de al o zaman orospu çocuğu. Arkada...