Sorunsuz bir şekilde geçen günlerin ardından sahte suikasti yapacağım gece gelmişti.
Bugün Ekim ayının sekizinci günüydü. The Flynn Center'ın önünde James ve Hannah'ın müzikalden çıkmasını bekliyordum.
Bu gece dış görünüşümü değiştirmek için fazla uğraşmamıştım. Zira bu gece amacım birini öldürmek değil, beni izleyen kişinin yakalanmasına yardımcı olmaktı. Kılık değiştirerek tanınmayacak durumda olursam takipçim beni gözden kaçırabilirdi. Bu durum da amaca ulaşmamıza engel olurdu. Sadece çok göze batmamak için koyu bakır kızılı saçlarımı siyah bir berenin altına saklamakla yetinmiştim.
Bu gece hava çok soğuk olduğundan üzerime, beni sıcak tutacak şeyler giymiştim. Ayak bileklerime kadar uzanan kabanım bedenime göre büyüktü. Bu büyük kabanı içine arbaletimi rahatça saklamak için seçmiştim.
The Flynn Center'ın önündeki alana dağılmış on tane vampir vardı. James'in amacı küçük balığı yakalayarak büyük balığa ulaşmaktı.
Vampirlerin hepsi yeni tanıştığım Paul tarafından yönetiliyordu. Paul şimdiye kadar tanıştığım en kızıl saçlı erkeklerden biriydi. Soluk teni ve mavi gözleri kızıl saçlarıyla birlikte oldukça dikkat çekiyordu. Düz saçları kulaklarının altına kadar uzanıyordu. O da benim gibi bu gece saçları yüzünden dikkat çekmemek için bere takmıştı.
Bu gece James bana kullanmam için plakası olmayan Ford marka sıradan bir sedan ayarlamıştı. Bu duruma şükretmem lazımdı yoksa bu soğukta dışarıda beklesem kıçım donardı.
Bu iş sona erdiğinde başıma ne geleceği hala belli değildi. Akıbetimin ne olacağını zamanı geldiğinde öğrenecektim.
Müzikalin bitiş saati geldiğinde arabamın kapısını açarak dışarı çıktım. Bu saatten sonra James'in gelişini dışarda beklesem iyi olacaktı.
Dışarı çıkar çıkmaz burnumun ucu soğuktan hemen kızardı. İyi ki içi yünle kaplı deri eldivenlerimi yanımda getirmeyi unutmamıştım. Soğuk yüzünden ellerimin hissinin kaybolması, istediğim atışı yapmama engel olurdu.
James'i, Colin'in okla vurulduğu yerden vurmayı düşünüyordum. Böylece kalbe yakın bir yer olduğu için ölümü daha inandırıcı olacaktı.
Çevreye dikkatimi vermeden sadece tiyatronun çıkışına odaklanmıştım. Böylece bu gece beni takip edecek bir kişi varsa işini rahatça yapabilirdi. Odak noktam sadece birazdan tiyatrodan çıkacak olan James'di.
Müzikal sona erince insanlar yavaş yavaş dağılmaya başladı. Dışarıya ilk çıkan grup arasında James ve Hannah görünmüyordu. James'in Hannah gibi bir kadına nasıl katlandığını merak ediyordum. Ben erkek olsam öyle biriyle kesinlikle sevgili olmazdım. Belki Helen gibi birini tercih edebilirdim. Güzel, kadınsı ve kesinlikle Hannah'dan daha düzgün biri.
Tüm dikkatim tiyatronun çıkışında olduğundan James ve Hannah'ın gelişini gözden kaçırmadım. Şu anda içerden çıkan grup arasında onlar da vardı.
Hannah, James'in koluna girmiş olarak, beraber ufak adımlarla merdivenlerden aşağıya iniyorlardı.
Kadın bu buz gibi havada bile topuklu ayakkabılarından vazgeçmiyordu. Bazı kadınlar için dış görünüş her şey demekti. Ben hiç bir zaman bu tipte bir kadın olmamıştım.
Artık aksiyon zamanı gelmişti. İnsanların arasına karışarak onlara doğru ilerlemeye başladım. İnsan akışının ters yönüne doğru hareket ettiğimden yürürken biraz zorlanıyordum. Ama yine de onlara yaklaşmayı başardım.
Sonlara doğru çıktıkları için önlerinde fazla bir kalabalık kalmamıştı. Hannah'ın giydiği topuklu ayakkabılar bu gece işime yarayacaktı. İnsanlar bu soğuk havadan kaçarak bir an önce eve gitmek istedikleri için hızlı bir şekilde hareket ediyorlardı. James'in hızı Hannah sebebiyle yavaştı. Bu yüzden herkesin arkasında kalmışlardı.
Arbaletin tek kötü tarafı uzun mesafelerde fazla etkisinin olmamasıydı. O yüzden James'i vurmak için biraz daha yanına yaklaşmak gerekiyordu.
Öyle bir an geldi ki James'le aramda hiç insan kalmadı. Atış yapmak için en uygun anı şimdi yakalamıştım.
Arbaleti kabanımın altından çabucak çıkardım. Yanımda tek bir ok getirmiştim. Onu yatağına yerleştirdim ve kurma kolunu çektim. İki göğsünün arasındaki mesafeye hedef aldım. Oku bıraktığımda vınlayarak James'e doğru gitti ve hedeflediğim yere saplandı.
James hemen yere düştü. Suikast gerçekçi gözüksün diye durumdan haberdar etmediğimiz Hannah, James'in yere düştüğünü görünce çığlıklar atarak bağırmaya başladı.
Benim hemen buradan uzaklaşmam gerekiyordu.
Hannah'ın çığlıkları yüzünden ortama bir kaos havası hakim oldu. Panik halindeki insanların arasına karışarak kaçmak kolay olacaktı. Ben de arkama bakmadan koşmaya başladım. Amacım arabama binerek buradan hemen uzaklaşmaktı.
Arabama yaklaştığımda tekerlekleri patinaj yapan siyah bir minibüs yanımda durdu. İçinden inen kar maskeli adamlar bir anda etrafımı sardı. Dövüşerek kendime yol açmaya çalıştığımda arkamdan birinin enseme sert bir şeyle vurduğunu hissettim ve dünya karardı...
*****
Uyandığımda başım çatlayacak gibi ağrıyordu. Beynimden gözlerime açılması için emir gönderiyordum ama verdiğim komutlar yerine getirilmiyordu. Gözlerimi kırpıştırarak hareket ettirmeye çalıştım. Bu çabam bir dakika boyunca sürdü. En sonunda gözlerim beynin verdiği emirleri yerine getirmeye başlayınca göz kapaklarım açıldı.
Tepemdeki çıplak ampul ortalığı loş bir ışıkla aydınlatıyordu. Bu duruma şükrettim. Çünkü tepemde yanan normal bir aydınlatma aracı olsa başımın daha çok ağrıyacağını hissediyordum.
Yerimden kalkmadan etrafı incelemeye başladım. Kaldığım odada hiç pencere yoktu. Bu durumun açıklaması bir binanın toprak seviyesinin altında olmam olabilirdi.
Ya da depo gibi bir yerde de olabilirdim.Yattığım yatak dışında oda da sadece bir komodin vardı. Onun dışında içerde başka eşya bulunmuyordu. Oda da olan ikinci kapı muhtemelen tuvalete açılıyordu. Odanın içi soğuktu ama kabanım hala üstümdeydi. İyi ki bu gece sıkı giyinmiştim. Yoksa bu soğuk oda yüzünden hasta olabilirdim.
Beni bu gece kim kaçırmıştı ve bana ne yapacaktı? Düşünmem gereken en önemli konu buydu ama ben odanın soğuk olmasına daha çok kafayı takmıştım. Beni kaçıranlar muhtemelen kapıyı kitlemişlerdi ama yine de yerimden kalkıp bir kontrol etmeliydim.
Büyük bir efor sarf ederek yerimden kalktım. Yatağın üzerine pis bir şilte atılmıştı. Normal bir zamanda olsam kimse beni böyle pis bir yerde yatıramazdı.
Yataktan kalkınca başım biraz döndü. Yatağın başından tutarak başımın dönmesinin geçmesini bekledim. Kapıya doğru dikkatli adımlar atarak kolu çevirdim. Tahmin ettiğim gibi kilitliydi. Acaba beni kaçırdıklarından beri ne kadar zaman geçmişti? Umarım James'in adamları beni hemen bulurdu. Aksi halde buradan kurtulmak için tek başıma savaşmak zorunda kalacaktım.
Acaba James'in durumu nasıldı? Onu doğru yerinden vurduğuma emindim. Yaşlı bir vampir olması onun iyileştirme sürecini hızlandırırdı.
Odadaki diğer kapının önüne giderek kendime doğru çektim. Kapının girişinde duran düğmeye bastığımda buranın tahmin ettiğim gibi tuvalet olduğunu gördüm. İçerde sadece klozet ve lavabo vardı. Işığı kapattıktan sonra yatağıma doğru ilerledim. Gözlerimi biraz daha dinlendirirsem belki baş ağrım geçerdi.
O anda kapıya yaklaşan ayak sesleri duydum. Kilidin açılma sesi geldi ve kapı açıldı.
İçeriye daha önceden tanıdığım biri girdi ve bana selam verdi.
"Merhaba Hera."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Nefes (TAMAMLANDI)
VampiriKararlı ve duygusuz olduğuna güvendiğim sesle, "Onları serbest bırakmak için ne istiyorsun?" diye sordum. Fazla düşünmeden soruma yanıt verdi. "Seni!" Tek kelimelik bu cevap tam da duymak istediğim şeydi. "Gel de al o zaman orospu çocuğu. Arkada...