Davetsiz misafirlerin yanında pijamalarla rahat hareket edemezdim. Acilen şarjörleri koymak için cepli kıyafetlere ihtiyacım vardı. Hızlı bir şekilde üzerimdeki sweatshirtü ve taytı çıkarmaya başladım. Soyunma işi bitince James'in yanında siyah dantelli iç çamaşırlarıyla kalmıştım ama bu durumu umursamadım. Yerden dün gece giydiğim kıyafetleri aldım ve üzerime giymeye başladım.
James bu sırada kulağında telefonla aradığı numaranın cevap vermesini bekliyordu. Bir yandan da kısılan gözleriyle benim üzerimi değiştirmemi seyrediyordu. Aradığı kişi telefonu açınca konuşmaya başladı.
"William herkesi topla ve silahlı olarak Hera'nın evine gelin. Burada davetsiz misafirlerimiz var, o yüzden çabuk olun," dedi ve telefonu kapattı.
Üzerimi giyinir giyinmez hemen gizli bölmemi açtım. James'e bakarak, "Oyuncaklarım arasında istediğin bir şey var mı?" diye sordum.
James kendine bir Browning seçti.
Ben bıçaklarımı bileklerime yerleştirip elime Glock ve Ruger'i aldım. Bol miktarda yedek şarjörü cebime yerleştirdikten sonra James'e de Browning'in yedek şarjörlerini verdim. Bu gece her şey için hazırlıklı olmalıydık.
Yakından bir iki el silah sesi geldi.
Muhtemelen evin giriş kapısının kilidini açmak için ateş etmişlerdi. James bu arada dolabı kapının önüne yerleştirmekle meşguldü. Dolabın arkasına da yatağımı yan devirerek koydu. Onun önüne de komodinleri yerleştirmeye başladı. Daha önce onun bu kadar hızlı hareket ettiğini hiç görmemiştim. Şimdi de pek görüyorum sayılmazdı. Sadece elindeki eşyaların yer değiştirdiğini takip edebiliyordum.
Kapının önünde bizi öldürmek için gelmiş birileri olsa da kendimi güvende hissettim. Bu insanlarla tek başına savaşmak zorunda değildim.
James işini bitirdiğinde yanıma geldi. Biraz önce o kadar hızlı hareket etmesine rağmen hiç yorgun görünmüyordu. Aynı hareketleri ben yapmaya kalkışsam eminim dilim dışarda hızlı hızlı nefes alıp veriyor olurdum. O da benim gibi sırtını duvara yaslayarak, yerde oturmaya başladı. Kapıya atılan mermilerden evde bulunduğum yeri keşfettiklerini anladım. Endişeyle James'in yüzüne baktığımda oldukça sakin görünüyordu. Onun bu rahat hali benim de gevşememi sağladı.
Silah sesleri hala devam ediyordu ve kapının arkasındaki dolap delik deşik olmuştu. Onlar içeri girmeden silahla karşılık vermeyi düşünmüyordum. Gizli bölmede yeteri kadar mermi vardı ama kurşunları boş yere harcamayı sevmiyordum.
Silah sesi kesildi ve dışardan farklı sesler gelmeye başladı. Şu an kapımı, iterek açmaya çalışıyorlardı. Bu akşam baskına gelenlerin insanlardan oluşması sebebiyle oldukça şanslıydık. Aralarında vampir olsa çoktan şimdiye kadar kapıyı açmış olurlardı.
Kapıyı iterek aralamayı başardılar ve açılan aralıktan birinin kafası görününce silahla bir el ateş ettim.
Bir inilti koptuktan sonra ateş ettiğim kişi gürültüyle yere düştü.
Dışardan biri bağırdı. "Silahları var dikkatli olun! Onlara ulaşmak için farklı bir şey kullanmamız gerekiyor."
Acaba ne yapacaklardı? Bir süre sonra kapı aralandı ve birinin eli görüldü. Elinde pimi çekilmiş bir el bombası tutuyordu. Ben ne yapacağıma karar veremeden James hemen üzerime atladı. Adamın elinden kapının önüne düşen bomba büyük bir gürültüyle patladı. Odamın içinde bir şeylerin parçalanarak yere düştüğünü duydum. James üzerimde olduğu için hiç bir şey göremiyordum.
Sesler kesildikten sonra James'e, "James iyi misin? İyiysen hemen üzerimden kalk," diye seslendim.
James'den hiçbir cevap gelmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Nefes (TAMAMLANDI)
VampireKararlı ve duygusuz olduğuna güvendiğim sesle, "Onları serbest bırakmak için ne istiyorsun?" diye sordum. Fazla düşünmeden soruma yanıt verdi. "Seni!" Tek kelimelik bu cevap tam da duymak istediğim şeydi. "Gel de al o zaman orospu çocuğu. Arkada...