Henri'den kurabiye yapmasını istediğimde bunu tek bir şartla kabul etmişti. Kurabiyeyi beraber yapacaktık. Şimdiye kadar mutfağa sadece dondurulmuş yiyecekleri mikrodalgada ısıtmak ya da kahve yapmak için girmiştim. Bazen de kahvaltılık bir şeyler hazırlardım. Bu kurabiye şimdiye kadar hazırladığım en karmaşık yiyecek olacaktı.
Henri tarif ediyor, ben yapılması gereken şeyleri sırayla karışımın içine atıyordum. Kurabiye hamurunu hazırlarken bir yandan sohbet etmeyi ihmal etmiyorduk. Bu sohbet esnasında onlardan çok şey öğrenmiştim. Mesela dün akşam ki kızların nereden geldiğini.
Piyasada bu işi para karşılığı yapan firmalar varmış. Müşteri arayıp siparişini söylediğinde onlar da bu istekler doğrultusunda gerekeni yapıyorlarmış. Yani alan memnun veren memnunmuş. Vampirlerin salgıladığı hormon kadınların kan verme işlemi esnasında oldukça mutlu olmasını sağlıyormuş. O yüzden bu işe talep çokmuş.
Onlara bir de Colin'den iki defa ismini işittiğim Hannah'ın kim olduğunu sordum. Söyledikleri tek şey efendilerinin arkadaşı olduğuydu. Artık aralarında nasıl bir arkadaşlık olduğunu ilerde tanışınca görecektim. Gerçi bu durum beni hiç ilgilendirmezdi.
Kurabiye hamuru tamamlanınca iş şekil vermeye geldi. Kalıpları kullanarak bu işi de kolayca hallettim. Bu esnada bir şeyi fark ettim. Kurabiye yaparken onlarla birlikte çok güzel zaman geçirmiştim. Tüm olumsuz düşünceler zihnimden silinmiş yerini durgun bir içsel rahatlamaya bırakmıştı. Meditasyon yapmak gibiydi.
Kurabiyelere şekil vermeyi bitirdiğimizde onları fırına attık. İki tepsi kurabiye fırında pişerken her tarafı kurabiyenin o tatlı kokusu sardı. Pişmesine yakın kahvelerimizi hazırlamaya başladık. Kurabiyeler piştiğinde büyük bir servis tabağına yiyebileceğimiz kadar koyduk. Kahve fincanlarımızı elimize alıp masaya oturduk.
Kurabiyemden bir ısırık aldığımda tadının çok güzel olduğunu fark ettim. Herkes beni ve Henri'yi tebrik etti. Biz kahvelerimizi içerken mutfağın kapısında gündüz güvenlik şefi Nick Stone belirdi.
"Afiyet olsun. Bütün ev mis gibi kurabiye kokuyor. Benim de canım kurabiye yemek istedi," diyerek yanımıza geldi.
Carolin hemen yerinden kalktı ve başka bir tabağa kurabiye koymaya başladı.
Henri, "Sen buraya hiç uğramazdın Nick. Genelde güvenlik odasına isterdin her şeyi," diyerek konuştu.
Nick soruya cevap vermeden boş olan sandalyeye oturdu. Carolin'e hitaben "Burada yiyeceğim, bir kahve de ben alabilir miyim?" diye sordu.
Carolin kahveyi hazırlayınca Nick'in önüne bıraktı. Nick kurabiyeden bir ısırık alıp bana döndü.
"Elinize sağlık bayan Farrell kurabiye enfes olmuş."
Tüm övgüyü üzerime alamazdım. O yüzden "Henri'yle birlikte yaptık," dedim.
"Evet kameradan sizi izledim. Senin soruna gelince Henri hava kararmaya başladı. Birazdan mesaim bitecek görevi Paul'a devredeceğim. Eve gitmeden önce kurabiyelerin tadına bakmak istedim."
Bir yandan kahvesini içiyor diğer yandan da kurabiyesini yemeye devam ediyordu.
Nick Stone meraklı gözlerle bana baktı.
"Karar verdiniz mi? Yarın spor salonunda bize katılacak mısınız?"
Bu konunun onu niye bu kadar çok ilgilendirdiğini anlamamıştım. Yine de sorusuna cevap verdim.
"Evet katılacağım Bay Stone. Sonuçta gündüzleri burada yapacak daha iyi bir işim yok."
Gülümseyerek, "Bana Nick deyin lütfen. Resmiyeti çok sevmediğinizi biliyorum," dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Nefes (TAMAMLANDI)
VampireKararlı ve duygusuz olduğuna güvendiğim sesle, "Onları serbest bırakmak için ne istiyorsun?" diye sordum. Fazla düşünmeden soruma yanıt verdi. "Seni!" Tek kelimelik bu cevap tam da duymak istediğim şeydi. "Gel de al o zaman orospu çocuğu. Arkada...