Bölüm Yirmi Sekiz

8.9K 343 43
                                    

Merhaba nasılsınız? Okul hayatı nasıl gidiyor? 

Bende her şey üst üste geldiği için bir hafta kadar depresyon moduna girmiştim ama şimdi daha iyiyim:) Umarım siz de iyisinizdir!

Okulların açılmasıyla okumakta zorlananlarınızın olduğunu görüyorum. Bu nedenle elimden geldiğince yeni bölümleri cumartesi akşamları paylaşmaya karar verdim.

Yorum yapmayı unutmayın lütfen!!! Ne kadar görüm yaparsanız yeni bölümü yazmak için o kadar çok motive oluyorum.

İnstagram; blackmavi.ms

Keyifli okumalar ^^

Seviliyorsunuz 💜

Seviliyorsunuz 💜

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~

Bazı şeyler insanın hiç beklemediği anlarda olurdu. O anlarda anlamakta da algılamakta da zorluk çekerdi insan. Neye uğradığını şaşırır insan. Ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilemez.

Asif'in vedası da öyle olmuştu benim için. Başta anlayamadım. Ne vedasından bahsettiğini bilemedim. Gideceğine ihtimal dahi vermedim. Kendime kızdım ona bu yanıtı verecek bir cümle kurduğum için. Fakat sonrasında fark ettim ki ne olursa olsun Asif buraya nedenini, nasılını bilmediğim bir veda için gelmişti.

"A-Anlamadım."

Tek kelimeye sığdırmaya çalıştığım duygularım ağır bastı. Yutkundum. Başka ne söyleyebilirim kestiremedim. Dudaklarım açılıp kapandı ama bir ses çıkmadı. Neden gidiyordu birden bire? Ne için? Ne zamana kadar? Nereye? Geri dönecek miydi? Bir anda nereden çıkmıştı bu gidiş? Hepsini sormak istedim ama tek kelime çıktı ağzımdan.

"Bu süreçte seni yalnız bırakmak istemiyordum aslında. Fakat bir haftalığına Amerika'ya gitmek zorundayım. Sonra hemen burada olacağım. Senin yanında. Her zamanki gibi."

Gözlerim yandı. Gidişine gözyaşı dökmemek için gözlerimi defalarca kez kırpıştırıp gözyaşlarımı bertaraf ettim. Ona en çok ihtiyacım olduğu anlarda yanımda olamayacak mıydı yani? Bir anda yanımda belirmesine o kadar alışmıştım ki olmayışında eksikliğini çok hissedecektim.

"Peki," Titrek bir nefes aldım. Gözlerim ona odaklanmakta zorluk çekiyordu. "Hemen mi gideceksin?"

Sorumdan hemen sonra titremeye hazır alt dudağımı önlem için dişlerimin arasına aldım. Başka ne sorabilirdim ki? Bu soruyu bile zar zor sorabilmiştim. Şimdi gitmese olmaz mıydı? Biraz daha vakit geçirseydik? Hem ne kadar görebiliyorduk ki zaten birbirimizi? Onun bir anda karşımda belirmesine alışamamış olsam da onu, özellikle en zor anlarımda yanımda görmek güzeldi. Bana sarılmasını, hissettiğim sıcaklığı. Onda var olan güveni hissetmeyi isterdim yeniden ve yeniden. Koca bir haftada ne yaşayacağımı bilmeden onun yokluğuyla da sınanacaktım.

"Evet, ne yazık ki buna mecburum. Uçağım yakında kalkmak zorunda," Ellerimi tuttu bir anda. Bir adım yaklaştı bana. Gözlerim önce ellerimi tutan büyük ellerine düştü ve ardından tekrar gözlerine baktım. "Annene geçmiş olsun dileklerimi ilet. Ben yalnızca bir telefon kadar uzağım  sana Ferra. Saat kaç olursa olsun umursama. Ara beni. Bazen, benim de senin sesini duymaya ihtiyacım olabilir. Dönüşte, uçaktan iner inmez yanına geleceğim. Sana döneceğim."

MEFTUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin