Elio, sabah burnunun kaşınmasıyla uyandı. Yan dönmeye çalıştı fakat üzerindeki ağırlık buna engel oldu. Burnunu bir şey dalıyordu. Eliyle almaya çalıştığında bunun bir saç olduğunu fark etti. Bir aydınlanmayla gözünü hemen açtı. Gördüğü ilk şey siyah ve parlak, göğsüne dökülen saçlardı.
Lucas, onun göğsüne yatmış, kollarını sıcak bedene sıkıca sarmıştı. Elio’nun hareketlenmesiyle mırıltılar çıkarmış fakat uykusuna devam etmişti. Elio bir süre onu izledi. Bu hale nasıl geldiklerini düşünmeye başladı. Dün geceyi parça parça hatırlıyordu. Kendini kaybedişi, öfkesi ve Lucas’ın göz yaşları tek tek hatırladı.
Gözleri, göğsünde uyuyan güzel oğlana döndü. Uzun kirpikleri yanağına düşmüş, dolgun dudakları yan yattığından iyice öne çıkmıştı.
Onu uyandırmamak için yavaşça yataktan kaydı. Göğsündeki başını usulca yastığa koyduktan sonra üzerini örttü. Dışarıya çıkıp hava alması gerekiyordu. Kalbi bu ara ona isyan ediyor, olur olmaz hızlanıyordu. Bu iki günde bu hale gelmesi onu çok yormuştu. Bunu uzun zamandır tek başına olmasına bağladı. Ailesi öldükten sonra kimseyle iletişim dahi kurmamıştı. Zaten ömrünün yarısı ejderha formunda uyuyarak geçiyordu.
Sıkıntılı bir nefes verdi ve şöminenin önüne doğru yürüdü. Çocuk, ejderhanın sıcaklığı gittiği için üşüyebilirdi. Bu yüzden ateşi yakıp odanın ısınmasını sağlamalıydı.
Daha geleli iki gün olacaktı fakat Lucas’ın varlığına çoktan alışmıştı. Ne kadar insanlardan nefret ediyor olsa da ondan edememişti.
Onu evine götürmesi gerekiyordu ama bunu düşünmek bile kalbinin sızlamasına yetiyordu. Tüm bu hislerini edebi yalnızlığına yermeye çalıştı. Onu resmen evinden çalmıştı. İlla bir ailesi, arkadaşı veya bir sevdiği, onu bekleyeni vardır.
Nefret ettiği ve kontrol edemediği bu yanı onu bir kez daha yarı yolda bırakmıştı. En azından kendini biraz tutabilmiş, kaçmasına vakit bulabilmişti. İsteyerek ejderha olmuyordu fakat ilk defa bir şey onu tetiklemişti.
Yine bir kış uykusundaydı. Avlanmış, karnını iyice doyurmuş ve derin uykuya yatmıştı. Uyanmasında aylar varken birden uyanmış ve saldırıya geçmişti. Onu bir şey çekmişti. Arada binlerce kilometre olmasına rağmen, eşsiz bir koku, eşsiz bir çekim vardı. Kendini daha da vahşi hissetti. Onu bulmalı, kaçırmalı ve onu kendisinin yapmalıydı. Küllerinden çocukları doğmalıydı. Tek arzusu buyken işler ejderhanın istediği gibi gitmemişti. Onu taşın üzerine bıraktığında, göz göze gelmişlerdi ve Elio ilk defa benliğini kontrol edebilmişti. Bunu diğer ejderhalara nazaran tek başına büyümesine yerdi.
Zihnini kemiren bu düşünceleri silkeleyerek son verdi. Yeterli odun olmadığı için toplamalıydı. Birkaç ağaç kesip biriktirse iyi olacaktı. Karlar erimiş fakat hava yine de soğuktu. Güzel oğlan üşüyebilirdi sonuçta. Onun kalmasını istiyordu ama Lucas böyle düşünmeyebilirdi. Sabah karşılaştığı manzara aklına gelince belki bir şansının olabileceğini düşünüyordu. Ona alışmıştı ve böye devam etmesini istiyordu.Onlar ne kadar ejderha olsalar da insan olan bir yanları vardı. Insan gibi uyuyup insan gibi beslenebiliyorlardı. Dağı delip yaptıkları bu yuva insan boyutundaydı. Aynı zamanda insan gibi yaşıyorlardı.
Fakat Elio yalnızdı. Hayatını bir hayvan gibi yaşayarak geçirmişti. İnsan gibi yaşamayalı ailesinin katledilmesiyle son bulmuştu.Lucas yakıda evine gitmek isteyecek, belki de onu uykusunda öldürecekti. Onu ne kadar ‘benim esirimsin’ diyerek yanında tutabilirdi ki. Yine de onun için bir şeyler yapmak istiyordu. Burada kalması için çabalayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDER'İN KALBİ
RomanceKalbinde ne kin ne de nefret. Öyle safça sevdiler ki birbirlerini, Yaktı yıktı her yeri, ejderha ateşi. Bir esaretti aslında onlarınki, Özgürlüğe nasıl evrildi? Ölümle süzülürken, Yeşil ve gri birleşti. Ateş ve buz gibi, Eridi Ejder'in Kalbi. Mpre...