35

418 36 3
                                    

Keyifli okumalar.



"Ayağa kalk ve terar saldır."
Çarpışan tahta sesleri ve kuş cıvıltılarıyla bezenen güzel bir sabahtı.
Elio kendi yaptığı tahta kılıçlarla oğluyla antreman yapıyordu.

Lucas önündeki gür siyah saçları iki yanda ayırmış örgü yaparken kızının heyecanla anlattıklarını dinliyordu. 
Adaya geleli bir ay olmuştu ve lu anlık her şey güzel gidiyordu. Lucas burları o kadar çok özlemişti ki geldiğinde sanki tüm acı ve dert silinmiş bambaşka bir dünyanın içindeymiş gibi hissediyordu.

Adaları sanki onları bekliyor gibi yem yeşil, ılık havası ve masmavi gökyüzüyle capcanlıydı. Evleri insan girilmediği için epey tozlu olsa da kısa sürede temizlemeyi başarmışlardı. Adanın etrafı insanlar girmemesi için surlarla kaplı olduğundan sınıra gelsijleri zaman Elio onları gemiden almış ve evlerine götürmüştü.

Leonard ve Lenora büyülenmiş bir şekilde etrafı incelerken sırayla gün yüzüne çıkan tavşanları görünce çığlık çığlığa koşturarak hemen peşlerine düşmüşlerdi.

Belki zorlanacaklar ve dördü birden arkadaşlarından, sevdiklerinden uzak kalmanın mutsuzluğuna kapılacak olsalar da birbirlerine destek olup hayatlarına devam edeceklerdi.

Biraz huzurlu biraz da sıkıcı geçen bir ayın sonunda çocuklar adaya çoktan alışmışlardı. Gün geçtikçe ekosistemi zenginleşen ada onlara bir çok aktivite sunıyordu. Sıcak havanın etkisiyle serinlemeye çalışan genç ejderhalar orman yürüyüşü sırasında bir şelale keşfetmişlerdi. Çoğu zaman denizde vakit geçirseler de şelale oldukça ilgi çekici görünüyordu.

Öğle vaktini az da olsa geçmesini beklerlerken Elio, oğlu ile antrenman yapmak istemiş o sırada Lucas kızının saçlarını örüyordu.

"Bende Pamukşeker'e dedim ki onlar kardeşinin havuçları, yememilisin yoksa çok üzülür. Ama ne yaptı biliyor musun? Gözümün içine baka baka yedi, ben de ona küstüm."

Tavşanlarla oynamayı çok seven Lenora her tavşana bir isim koymuştu. Mnüne gelen her yemeği yemekten çekinmeyen tavşanlara paylaşmayı öğretmek imkansız bir şeydi. Ama Lenora hiç nıkmadan deniyor ve gün sonunda hüsranla annesine anlatıyordu.

"Bundan sonra ne yaparız biliyor musun? Önce Pamukşeker'e yetecek kadar yem veririz ve gerisini saklarız. Kardeşi Asi ne zaman ortaya çıkarsa Pamukşeler'den gizli veririz."  Lucas söylediklerinden sonra kızının yüzünün güldüğünü görünce doğru yolda olduğuna sevindi.

Muhabbetlerini dinlemiş olacak ki Elio yanlarına gelip oturmuştu.
"Pamukşeker çok kilo almış bence. Etli butlu kessek de yesek mi?"
Seneler geçse de Elio’nun tavşan yeme sefası asla bitmiyordu.

"Hayır baba, onlar benim arkadaşlarım anne bir şey söyle!"
Lucas onaylamaz gözlerle Elio'ya baktığında eşi muzipçe sırıtıyordu.

"Tavşanlar yerinde dursun, sizde hazırlanın ve yürüyüşe çıkalım." Lenora kollarını bağlamış ve babasına arkasını dönmüştü.

Elio şakasının uzamasını istemeyerek kızını kucakladı ve ayağa kalktı.

"Tamam onları yahni yapmayız, tabi sen bu kadar beslemeye devam etmezsen."
Lenora'nın bağırışları ve Elio'nun kahkahaalarıyla önden ilerleyen ikiliyi izleyen Lucas yavaşça yerden kalkmış ve etrafı toparlamaya başlamıştı. Leonard üstünü giyinmiş ve kalan piknik sepetini alarak annesinin elini tutmuştu.

"Bugün düne göre daha iyi karşılık veriyorsun. Bu kadar çabuk kılıç kullanmayı kavraman beni gururlandırıyor." Oğlunun yumuşak saçlarını dağıtarak gülümsemişti. Bormalde Lucas Elio'ya göre kılıç eğitiminde daha sert olduğundan Leonard için annesinin beğenileri daha önemliydi.

EJDER'İN KALBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin