Ben geldim canlarım. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar. 😊😊😊
“Hadi annene gel bebeğim. Anneye doğru adımla. Hadi oğluşum”
“Hayır Leonard, babaya doğru adımla. Hadi babası onu uçuracak”
İkisi de yere çökmüş ayakta duran oğullarının kendisine gelmesi için uğraşıyordu. Leonard yürümeyi yeni yeni çözmüştü. Bir babasına bir annesine bakıyordu. Lucas Elio hile yaptığı için koluna bir tane geçirdiğinde Elio sinsi sinsi gülümsedi.
“Annene gelirsen seni istediği kadar emzirecek, babanın ejderhasının kanadı kopmuş.”
Elio ona ayıplarcasına bakınca Lucas omuzlarını silkti. Leonard’ın bu kadar babacı olması onu çok kızdırıyordu. Bir de Leonard’ı can damarından vurarak uçuracağını söylüyordu. Zaten her dakika babasını isteyen çocuk durur mu hemen koşa koşa giderdi babasına. Ama uçmaktan çok sevdiği başka bir şey varsa da o da annesinin sütüydü. Yani umarım öyleydi.
Annesini seçmesi için saçma bir iddiaya tutuşmuşlardı. İlk sözcüğünün bile baba olması Lucas için tam bir fiyaskoydu. O gün Elio’nun gri saçlarını yoluveresi gelmişti.
Annesinin yanına giderek saatlerce iki ejderhayı şikayet etmişti. Lucinda bu duruma oldukça gülmüştü çünkü Leonard’ın küçüklüğü ona Lucas’ı hatırlatıyordu. Babasına aşık bir bebek olsa da büyüdükçe daha anneci hale gelmişti. Onu üzülmemesini söylese de Lucas pek oralı olamamıştı.
Leonard bir annesine bir babasına bakıyor kime gideceğini bilememişti. Babasına doğru adımladığında Lucas üzülerek yere çömeldi. Kollarını önünde bağlayarak sırtını onlara döndü. Ejderhaların kuyruklarını kesesi geliyordu bu zamanlarda. İyice içerlenmiş sütümün hiç mi değeri yok diyerek içinde efkara bağlamıştı.
Elio Lucas’ın üzüldüğünü fark edince kendisine adımlayan oğlunu bir baş hareketiyle annesine gitmesini işaret etti. Akıllı bir velet olduğu için hemen anlamış ve paytak paytak annesine gitmişti. Elio arada o düşmesin diyerek destek olmayı unutmuyordu.
Lucas sırtında bir dokunuş hissettiğinde yana dönmüş ve Leonard’ın altta çıkan iki dişinin gözükeceği şekilde ona gülümsediğini gördü.
“Anni mama.” Aç aç göğsüne bakan oğluna dayanamayarak kucağına aldı. Hemen üstündeki gömleği çekiştirmeye çalışan oğlunun heyecanına gülümsedi.
“Annen sana kurban olsun, pis babacı seni.”
“Ama annesini seçti benim oğlum.” Lucas hı hı ben de yedim der gibi bakarak göğsünü kemiren oğluyla ilgilendi. Yeni çıkmaya başlayan dişleri göğsünü acıtsa da ses etmeden emzirmeye başladı. Leonard bazen göğsünü kopartacakmış gibi ısırdığında işler değişiyordu tabii. Elio da Lucas’ın yanına çökerek başını onun omzuna yaslamış şekilde oğlunu izliyordu.
Şimdiyse gönlünü olmaya çalışırcasına sakince emiyordu. Yeşil gözlerini annesinden ayırmıyor bir eliyle göğsünü tutmuş diğer eliyse Lucas’ın omzundan aşağı süzülen siyah tutamlardaydı.
“Yakında yaşını dolduracak, bence kutlamalıyız.” Lucas gözlerini oğlundan ayırıp eşine baktığında yüzünde gülümsemeyle oğlunu izlediğini gördü.
Günlerdir aklını kurcalayan sorunun Elio’nun da düşünmesi Lucas’ı mutlu etmişti.
“Bence de. Annemlerle beraber küçük bir kutlama hazırlayabiliriz. Pasta yaparız, hem de çilekli pasta.” Lucas daha anlatırken ağzı sulanmaya başlamıştı.
“Oğlumuzun bir ara gerçekten de çilek olarak doğmasından korkmamış değildim doğrusu.”
Elio’nun yüzünde eğlenir bir ifade vardı. Çilek aşkı ona olan aşkıyla kapışır bir seviyede olduğu için Elio bazen kıskanmıyor değildi.Çok sevmekten mi kaynaklanıyordu bilmiyor ama onu her şeyden sakınıyordu. Yanından geçen bir hizmetçi olsun, bir doktordan dahi kıskanıyordu. Annesini emen Leonard’ı bile kıskanası geliyordu. Ama bu saçma duygusunu Leonard’ın babacı olmasıyla bir kenara atabiliyordu. Aşk onu kul köle etmiş haberi yoktu. Olsa da umurunda değildi.
“Elio, sence oğlumuz ne zaman ejderhaya dönüşecek. Biliyorum, o daha çok küçük. Ama birden kanatlanıp gidecek gibi geliyor.”
Elio anlayışla Lucas’ın saçlarını okşadı. Saçları o kadar uzamıştı ki bel hizasına geliyordu. Tanıştıkları günden beri hiç kesmediği saçları Lucas’ın güzelliğine güzellik katmıştı.
“Leonard dediğin gibi daha çok küçük. Endişelenme ejderhaya dönüşse bile o bizi bırakıp gitmeyecek. Benim tahminimce dört beş yaşlarında dönüşür. O zamana kadar bu küçük fırlamayı güzelce büyütelim olur mu?” Lucas usulca başını sallamış, Elio da dayanamayarak uzunca öpmüştü.
Çocuklar çok hızlı büyüyordu. Daha dün gibi geliyordu gözüne Leonard’ı ilk öğrendiği gün. Ah ne sıkıntılı günlerdi. Mide bulantısı ve halsizliği hiç bitmiyor sürekli duygu patlaması yaşıyordu. Bir o kadar da güzel günlerdi. Zorlukları atlatıp yeni bir yuva kurmanın, sevilmenin hissini en derinlerde yaşamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDER'İN KALBİ
RomanceKalbinde ne kin ne de nefret. Öyle safça sevdiler ki birbirlerini, Yaktı yıktı her yeri, ejderha ateşi. Bir esaretti aslında onlarınki, Özgürlüğe nasıl evrildi? Ölümle süzülürken, Yeşil ve gri birleşti. Ateş ve buz gibi, Eridi Ejder'in Kalbi. Mpre...