14

1.8K 126 13
                                    

Merhaba canlarıım yeni bölümle karşınızdayıım. Keyifli okumalaaar. Umarım beğenirsiniz☺️☺️.






Güzel bir gündü. Vadi tüm alacalığını gösterircesine çiçeklerle dolmuş, rengarenk parlıyordu.

Tüm ada onlara veda edeceğini bilircesine son günlerde şenlenmişti. En güzel çiçekler Lucas’ın önünde bitiyor, şelaleler gür akıyordu. Gündüzleri kelebekler, geceleri ateş böcekleri dağın etrafını sarmıştı. Lucas doğanın bu haline âşık olmuş gecesini gündüzünü dışarıda geçiriyordu. Lucas doğayı seyrederken Elio’nun tek odağı Lucas’ın parlayan gözleriydi. Elini bir an olsun elinden çekmeyip, sıkıca tutuyor, yanında olduğunu ve olacağını hissettirmeye çalışıyordu. İkisi de biliyor ama söyleyemiyorlardı ki gidişleri olup dönüşleri olamayabilirdi.

Yolculuğa hazırlığın dışında her zaman yaptıkları aktivitelere devam ediyorlardı. Sabah kalkıyorlar, yemek yiyip tarlayla ilgileniyorlardı. Tavşanlarını sevip öğleden sonra sahil kenarında dolaşıp ılınan havanın keyfini çıkarıyorlardı.

Şimdiyse Lucas bir ağaca sırtını yaslamış gölgesinde oturarak son hazırlıklarla uğraşan Elio’yu izliyordu. Havanın tüm canlılığına ve güzelliğine tezat kendisini çok tükenmiş hissediyordu. Son günlerde yaşadıkları olaylar ve stres iyice baş göstermeye başlamış, şimdiyse yapacakları uzun yolculuğun stresi de eklendiğinde dayanılmaz bir hal almıştı. Gündüzleri uyanmakta zorlanıyor geceleri uyuyamıyordu. Hal bu olunca da gün boyu halsiz kalıyordu.

Elio geri kalan işleri halledebileceğini söyleyerek Lucas’ı oturtturmuş eline de karpuz suyu vererek dinlenmesini sağlamıştı. Halinden memnundu tabii, yakışıklı sevgilisini de izlemek keyfine keyif katıyordu. Elindeki çekiçle tahtaya çivi çakması bile bu denli seyir zevkini yükseltirken memnun olmamak elinde değildi.

Elio her zamanki gibi üzerine bir şey giymeden güneşin alnında çalışıyordu. Beyaz teni uzun süre güneşte kalmaktan iyice kavrulmuş güzel bir kumrallığa bürünmüştü. Lucas’ın büyük ısrarları üzerine kafasına hasır bir şapka takmıştı çok şükür.

Beyefendi ne kadar inkâr etse de güneş onu çarpıyordu. Gece yatağa bir yattımı güneş çarpıntısı nedeniyle sabaha kadar hiç hareketsiz uyuyor bir süre kendine gelemiyordu.

Rahatlamanın verdiği uyuşuklukla gözleri neredeyse kapanmak üzereydi. Elio oturan Lucas’ın uyumak üzere olduğunu fark ederek elindeki çekici yanındaki kütüğe bırakarak ilerleme başladı.

“Hadi bakalım uykucu eve gitme vakti geldi.”

Lucas zar zor gözlerini açabilmişti ki birden kucağa alınmasıyla korkup çığlık atmıştı.

“Ama sen beni korkutursan benim tüm uykum kaçar.”

“Güzel bir banyo sonrası tüm uykun geri gelir merak etme.”

İtiraz etmeden kafasını sallayıp Elio’nun kucağına iyice yerleşmişti. Kafasını Elio’nun omzuna koyara gözlerini kapatmıştı. İstese de tam açamıyordu bu yüzden uyumak tek çaresiydi.
Elio ne zaman üzerini çıkarmış ve büyük havuza Lucas’ı sokmuştu bilmez kendisini bir anda sıcak suyun içinde bulmuştu.
Elio elindeki keseyi Lucas’ın vücudunda gezdirirken sıkıntıyla ofladı. Lucas mırıltılar çıkarmış ama pek kendinde olduğu söylenemezdi. Bu hali Elio’yu iyice endişelendiriyordu.

Son bir haftadır süren bu halsizliği Lucas’ı daha da zayıflatmıştı. Elio ne kadar uğraşsa da Lucas, bir şeyler yiyemiyor yediyse kusuyordu.

Elio keseyi biraz daha aşağı indirdiğinde eli Lucas’ın karnına gelmişti. Elinin altındaki kaburgalar sanki biraz daha belli oluyordu.

“Yolculuğu biraz daha ertelesek olmaz mı? Yolda daha da kötü olmandan endişeleniyorum.”

EJDER'İN KALBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin