23

801 74 8
                                    

Tekrardan merhaba. Keyifli okumalar. Umarım beğenirsiniz.

Yardım edin, lütfen yardım edin!” Elio hızla odaya koşmuştu. Lucinda o sırada sürahiden su koyuyordu ki oğlunu Elio’nun kucağında baygın görünce dona kalmıştı. Elindeki bardak hızla yere düşerek param parça olmuştu.

Elio hızla eşini yatağa yatırıp canhıraş zili çalmıştı. Gözleri dolmuş ne yapacağını bilmiyor, saçlarını sanki kökten koparmak istercesine çekiyordu. William zili duyar duymaz odaya koştuğunda odada deli divane gezen Elio’yu görünce bir şeylerin yolunda olmadığını anladı. Yatakta bilinçsiz bir şekilde yatan Lucas’ı görünce gözleri kocaman açıldı.

“Samuel! Çabuk gel buraya. Doğum başladı.” etraf bir anda doktor ve hemşirelerle dolmuş Elio ve annesini ne olduğunu anlayamadan kendilerini dışarıda bulmuşlardı.

Kapıyı yumruklasa dahi açılmamış, bazen bir sağa bir sola yürüyüp duruyor, bazen de yere çökerek ağlamaya başlıyordu. Adeta saatler geçmiyordu. Güneş ufuktan iyice alçalmaya başlayana kadar kapı bir kez olsun açılmamıştı. Gece çökmüş, mumlar yakılmaya başlamıştı. O an bir hemşire elindeki kanlı bezlerle dışarı fırlamış ama Elio içeriyi göremeden bir başkası kapıyı kapatmıştı. Giren çıkan çoğalmış hepsinin gözünde bir korku vardı.

Elio iyice korkmaya başladığı vakit içeriden tiz bir ağlama sesi duyduğunda dizlerine gömdüğü başını bir anda kaldırdı. Hemen ayaklanmış ve annesine baktığında ağlayarak gülümsediğini gördü. Kapıyı çalmak için hareketlendiğinde William kapıda belirdi.

“Lucas nasıl, ya bebeğimiz iyiler mi?” William elindeki bezle alnındaki terleri siliyordu. Gülümseyerek bir elini Elio’nun omzuna koyarak dostane bir şekilde sıktı.

“Merak etmeyin, ikisinin de durumu iyi. Tebrik ederim nur topu gibi bir oğlunuz oldu.”
Elio oğlan lafını koyduğunda gözleri tekrar dolmuş ve ağlamaya başlamıştı. Lucinda hemen yanına gelip ona sıkıca sarıldı.
“Peki onları görebilir miyiz evladım?”

“Lucas doğumda güçsüz düştüğü için şu an uyuyor. Bir ejderhayı dünyaya getirmek kolay değil tabi. Hemşireler bebeği temizleyip hazırlıyorlar. Birazdan içeri girebilirsiniz. Geçmiş olsun.”
Elio göz yaşlarını gülerek doktora gülümsedi. İçi kıpır kıpırdı. Bir oğlu olmuştu. O artık gerçek bir babaydı. Ağlarken sesine kadar da inceydi. Acaba kime benziyor diye düşündü.

Endişeyle başlayan bekleyişi artık bir heyecana dönüşmüştü. Lucas’ını görmek istiyordu. Onu sıkıca öpüp sevdiğini haykırarak söylemek için can atıyordu.

Bekleyiş sona ermiş bir hemşire kapıyı gülümseyerek açmıştı. Diğer bir hemşireyse bebeği battaniyeye sarmakla meşguldü. Elio’nun gözüne ilk yatakta solgun bir şekilde uyuyan sevgilisi çarpmıştı. Saçları yatağın dört bir yanına dağılmış ve terden ıslaktı. 

Her şey toparlanmış ve temizlenmiş olmasına rağmen eşyalara sinmiş kan kokusunu alıyordu Elio. Eşine bir adım attığında hemşire onlara dönmüş ve kucağındaki bebeğiyle karşı karşıya kalmıştı.

İlk önce ona battaniye yumağı gibi gelse de gri battaniyeyle bir olan saçlarını fark etmişti. Nefesini tutmuş ona yaklaşan hemşireyi beklemişti. Gözlerini bir an olsun bebeğinden ayırmıyordu. O çok güzeldi. Dili tutulmuş bir vaziyette sadece izliyordu. Saçları aynı kendisi gibi gri, teni yeni doğduğu için kırmızıydı. Büzüşmüş dudakları tıpkı Lucas’ınki gibiydi. Minicik bir burnu vardı o an ısırası gelmişti.

Hemşire bebeğini ona doğru uzatmış ama Elio nasıl tutacağını bilememişti.

“Ben daha önce bir bebeği kucağıma almadım. Ya canını yakarsam?” Lucinda yanlarına gelip Elio’nun nasıl tutması gerektiğini göstererek hemşirenin kucağından torununu alarak Elio’nun kucağına yavaşça yerleştirdi.

EJDER'İN KALBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin