Eveet, ben geldim. Ama biraz üzgünüm çünkü eskisi kadar okuyan yok. Artık bölümlere hiç yorum gelmiyor. İyi ya da kötü düşüncelerinizi merak ediyorum. Buraya kadar gelip kitabımı okuyan herkese teşekkür ederim. Hepinizi çok seviyoruum.
Lucinda gece vakti vazo kırılma sesiyle uykusundan uyanmıştı.
Gözlerini açmış ve odasına sızan ay ışığıyla bir karartı fark etti. Karanlıktan kim olduğunu seçemiyor ama elinde ay ışığında parlayan sivri hançeri görünce gözlerini kocaman açtı. Tepki bile veremeden üzerine çullanan adamla ne yapacağını şaşırdı.
Yaşama refleksi olarak mı bilinmez ellerini hızla kaldırıp adamın hamlesini engellemişti. Ellerine batan keskin hançerle çığlığı sessiz odada yankılanmıştı.
Elinden akan kanlar beyaz çarşafa damlayarak hızla kızıla boyamaya başlamıştı. Sesi çıkmıyor, yardım çağıramıyordu. Kan kaybettikçe gücü iyice azalmaya başlıyordu. Ellerindeki baskı sanki kaybettiği gücüne ters düşecek derecede iyice artıyordu.
Bir anda elindeki baskı azalmış ve yatağa düşmüştü, ardından karnında hissettiği acı ile nefesinin kesildiğini hissetti. Daha fazla dayanamamış ve kendini boşluğa bırakmıştı.
Adam hançeri çıkarıp cama doğru ilerledi, kimseye fark ettirmeden kaçması gerekiyordu. Camdan çıkacağı vakit ona doğru gelen askerleri görünce tekrar içeriye girmişti. Bir süre nöbet gezen askerlerden kaçamayacağını anlayınca içeriden kaçmaya karar vermişti. Yandaşlarının olduğu odaya gidip kaçmaya karar vermişti. Ama kapıyı açar açmaz karşısında gördüğü kişiyle gözlerini iyice açıp onu ittirerek kaçmaya başladı. Büyük kovalamacın sonu kendisini denize attığı vakit bitmişti.
Lucas gördüğü manzarayla kucağındaki oğlunu düşürmemek için çok uğraşmıştı. Arkasındaki insanlar konuşuyor ama sesleri ona boğuk boğuk geliyordu. Kucağından alınan oğluna dahi tepki verememiş gözleri meşalenin ışığında gözüken kanlı çarşaflardaydı.
Daha fazla dayanamayarak dizlerinin üzerine çöküp ağlamaya başlamıştı.
"Lucas, Lucas bana bak. Lütfen kendine gel." Kendinden geçmiş gibi ağlıyordu, oğlu neredeydi, ya Elio adamı yakalayabilmiş miydi? Ya ona da bir şey yapmışsa Lucas ne yapardı?"
"Annem, annem!"
"Lucas annen yaşıyor lütfen bana bak! Lilly en sonunda dayanamayarak bağırmıştı. Lucas gözlerini açıp baktığında tıpkı onun gibi ağlayan arkadaşını görünce daha şiddetli ağlamaya başlamıştı.
"Lilly, annem yaşıyor mu gerçekten kurtulacak mı?" Karnına saplanan ağrılarla iki büklüm olmuştu, kalbindeki acı bebeğine de zarar veriyordu. Sakinleşmeye çalışsa da pek faydalı olduğu söylenemezdi.
"Şifacılar ellerinden geleni yapacaklar, lütfen kendine gel sen iki canlısın. Leonard uyandığında seni böyle görürse çok üzülür." Zorla da olsa Lucas'ı ayağa kaldırmış ve onu temiz bir odaya götürmüştü.
Lucas ne kadar istese de annesini görememişti. Lilly, Lucas annesini gördüğü vakit daha da kötü olmasından korkmuştu.
Herkes o kadar telaş içerisindeydi ki hemşireler kiminle ilgileneceğini şaşırmıştı. Korku dolu anlar yaşanmış ama kimse açıklama yapamıyordu. Koca saraya üç casus girmiş ama bir askerin dahi ruhu duymamıştı. Lilly Lucas'ın saçlarını okşayarak onun uyumasını sağlamıştı. İçinden tanrısına binlerce dua ediyordu Lucinda için. Kendi yaşadığı korkuyu bir kenara atmış tek düşündüğü sevgili kraliçesiydi.
Ne kadar düşünmek istemese de eğer James gelmese şu an yaşayıp yaşayamayacağını düşünüyordu. Ya Jane'e bir şey olsaydı ne yapardı. Ama James adamı yakalayıp hemen askerlere teslim etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDER'İN KALBİ
RomanceKalbinde ne kin ne de nefret. Öyle safça sevdiler ki birbirlerini, Yaktı yıktı her yeri, ejderha ateşi. Bir esaretti aslında onlarınki, Özgürlüğe nasıl evrildi? Ölümle süzülürken, Yeşil ve gri birleşti. Ateş ve buz gibi, Eridi Ejder'in Kalbi. Mpre...