Hepinize tekrardan merhaba. Umarım hoşunuza gider. Keyifli okumalar.
Acılar bir bir gün yüzüne çıkarken kimse Elio kadar kahrolamazdı. Gözünde canlanan annesinin sevgi dolu bakışları ve babasının sıcak gülümsemesi, yıllar sonra ilk defa netti. Hiç çekmediği kadar özlem sarmıştı tüm vücudunu. İnanmak istemediyse de ölüm döşeğinde yatan bir insanın yalan söylemiş olması ne işine yarayabilirdi ki? Bir kez daha hissetmişti öksüzlüğü, yüzüne çarpmıştı gerçekler. Cam parçalarının bıraktığı kesikler gibi kanıyordu yüreği. İçinde tarifsiz bir acı, kralın kanlı elleri sıkıyordu yüreğini. Nefesini kesecek kadar ağır gelmişti geçmişin yükü.
Babasının vahşetine Lucas’ın aracılığıyla günlükten öğrenmiş, acı çekmiş Lucas’a da zor günler yaşatmıştı. Hiç beklemediği bir türde hikayeyle karşılaşmak bunun dilde anlatılabilecek bir kelimesi yoktu onun için.
Belki yasak aşktı ailesinin, ama hiçbir aşkın sonu böyle felaket olmamıştır diye düşündü. Geride bıraktıkları izleri hiç düşünemeyecek kadar bencilce bir aşktı onlarınki. Akılda kalan her bir soru işareti biraz daha netleşmişti. Mesela diğer kızlar ateşler içerisinde kül olurken annesi nasıl hatıralarında geziyordu. Annesinin adını biliyordu, ama kralın kızı olduğunu tahmin dahi edemezdi. Ah, babası gerçekten bir caniydi. Böyle bir aşka yelken açmak açgözlülükten başka bir şey olamazdı ona göre.
İnsanlar ejderhaları en savunmasız hallerine yakalayıp tarih sahnelerinden silmeye çalıştıklarında, kızını öldürebilecek kadar nasıl gözlerini kan bürümüş olabilirdi ki? Lucas her bir satırı okuduğunda kulaklarında annesinin feryatları çınlıyordu.
Midesi bulanıyor, başı dönüyordu. Evet hatırlıyordu artık ama en acı şekilde. Yıllar öncesinden kalan kan kokusu şu an etrafını çepeçevre sarmıştı.
Katlanamayacağı kadar artmıştı acısı. Yaşlar bir bir akıyordu gözünden, sıkmaktan beyazlamıştı parmak boğumları. Buz gibi kasvet sarmış, oda ejderhanın harlayan ateşiyle ısınmaya başlamıştı. Kulakları uğulduyor, vücudu titriyor, hiç olmadığı kadar ejderhası içinde çıldırıyordu. Acı çeken ejderhasının sesi o kadar yüksekti ki ona seslenen eşini dahi fark edememişti.
Dört bir yanını sarmıştı öfkesini, ne ses vardı ne de görüntü. Yersiz bir intikamın pençesinde savrulmaya yüz tutmuştu. Alsın, çeksin istedi. Kim olursa olsun kurtarsın biri onu bu ıstırabın ateşinden. İlk defa canını yakıyordu içinde öfkeyle harlayan ateşi. Sanki duymuştu içindeki yardım çığlıklarını. Karanlığa sızan umut ışığı gibi yarıp geçmişti nadir bir ses, öfkeden oluşan bariyerlerini. Bu sayede az da olsa kendisine gelmişti.
Ağlamaktan kızarmış grileri çarpıştı eşinin buğulu ormanlarıyla. Eşi de ondan farksız acıyla bakıyordu ona.
“Lucas, annem.” Öyle hızlı sarıldılar ki birbirlerine ağlaması iyice şiddetlenmiş artık tutamıyordu kendisini. Farkında olmadan bir krizin eşiğindeydi. Öyle ağlıyordu ki kendisi bile farkında değil, hayattan soyutlanmış ejderhasıyla acılarının sonsuzluğunda çırpınıp duruyordu. Lucas eşinin gri saçlarını usulca okşuyor sakinleştirmeye çalışıyordu. Sarılmasını sıkılaştırarak yüreğine sokmak istercesine dört bir yandan sarıyordu onu.
“Onu hatırlıyorum, annemi. Bir melek kadar güzel, gülünce açar tüm çilekler.” Hıçkırıklarının arasından zor zar konuyordu. Anlatmak istiyordu annesini ama geride sadece acı vardı. Dile gelmiyordu sevgisi.
“Şşş geçti. Elio lütfen bana bak. Hepsi geçti. Ben buradayım ve her daim yanındayım.”
“Ne yapacağımı bilmiyorum, hatırladıklarım çok acıtıyor Lucas.”
Yüzünde hissettiği minik ellerle öne eğdiği başını yavaşça kaldırmış, eşine bakmıştı.
“Hepsi geçecek, beraber atlatacağız. Geçmişe dönemeyiz ama gelecekteki ailemizi beraber koruyacağız. Bir daha kimse ailemize zarar veremeyecek.” Uzanıp Elio’nun yaşlı gözlerini öptü. Yanaklarındaki yaşları silmiş ve tekrar sarılmıştı.
Kimseden ses çıkmıyor ve Elio’nun sakinleşmesini bekliyordu. Lucas annesine baktığında onlardan farksız dolu gözlerle izlediğini görmüştü. Yüzünde buruk bir gülümseme oluşmuş ve yaklaşarak ellerini Elio’nun omzuna koymuştu.
“Annenin yerini asla tutamayacağımı biliyorum ama beni de annen gibi görmeni istiyorum Elio. Sen benim biricik oğlumun eşi ve aynı zamanda benim oğlum oldun. Yalnız değilsin bunu asla unutma.”
Her zaman ejderha olduğu için Lucinda’nın ondan uzak duracağını düşünmüştü ama duyduğu sözler tekrar gözlerini doldurmaya yetmişti. Yüzündeki sıcak gülümseme içinde yanan ateşi bir az daha sakinleştirmeye yetmişti.
Belki bir süre daha acısını yaşayacaktı. Ama farkındaydı ki bir daha yalnız olmayacaktı. Eskisi gibi sükûnet içinde asla olmayacaktı. Evinde her daim bir ses yanındaysa eşi olacaktı.
“Teşekkür ederim.”
Hepsi anlayışla ona bakıyordu. “Elimizde bir kehanet ve geçmişin acı gerçekleri var. Yaşananları telafi edecek tek bir söz yok Elio ama inan ki insanlıktan utandım.” Sara arkadaşına bakarak konuşmuştu. Elio’nun yüzünde buruk bir gülümseme belirdi.
“Eğer yaşıyor olsaydı, onun kendi ellerimle öldürürdüm. Ama intikamımı bir başkası almış. İçimdeki öfke sizin yanımda olmanızla biraz daha azalıyor.” Artık kızgın değildi eskisi kadar ama yüreğindeki acının kısa sürede geçeceğini sanmıyordu. Konuşurken gözleri eşine dönmüştü. Ellerini tutarak destek verircesine sıkıyordu Lucas.
“Peki, şimdi ne yapacağız.” Ginny ortaya atıldığında Ally ona bıkkınlıkla baktı. Öğrenilen gerçeklerden sonra savaşı konuşmanın hiç yeri değildi. Lucas ayağa kalkıp masanın üzerindeki kağıtları alıp kutusuna tekrar koydu.
“Bunca zaman nasıl sakladıysanız aynen devam edeceksiniz. Kimse gerçekleri bilmemeli. Belki Güneş krallığı laf taşımaz ama Güney Ejder Krallığı bizim varlığımızı biliyor. Gideli üç ayı geçti çoktan savaş hazırlığı yapmaya başlamışlardır.”
“Telaşını anlıyorum Lucas ama bilmediğin bir nokta var. Son bir yıldır güney ve kuzeyin arası iyice kötü. Aynı zamanda ejderhayı Elena’nın yolladığını sanıyor. İki ülke arasında iletişim sıfır. Bu nedenle bir süre daha güvendesiniz. Mektupları göz önünde bulundurursak kurtarıcının bebeğinizin olduğu kesinleşti. Hem yeni kral hem de eski kralın kanından geliyor. Bu demektir ki savaş için uzun yıllar var.”
Saffat’ın uzun açıklaması herkesi germişti. Lucas’ın bebeği şayet erkekse onu gerçekten de büyük bir savaş bekliyordu.
“Bu durumda senin ülkene gitmen gerekiyor. Bizi son durumlardan haberdar edecek birisine ihtiyacımız var. Aynı zamanda Elena’nın ejderhayı öğrenmesini engelleyecek birisine.” Lucinda tedbirli olmaları gerektiğini biliyordu. Belki kuzeyde Lilly’yi bırakmış olabilirdi ama yerin kulağı vardır sonuçta.
“En kısa sürede yola çıkarım.”
“Bunları daha sonra konuşabiliriz, baksanıza Lucas ayakta zor duruyor.” Bir haftalık geçen cennet gibi balayından sonra böyle büyük yıkım beklemeyen Lucas fark etmese de rengi akmıştı. Başı arada dönüyor ve oldukça solgundu.
“Dinlensen iyi olur annecim.” Lucas belli belirsiz baş sallamış ve Elio onu kucağına alana kadar başını omuna yaslamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDER'İN KALBİ
RomanceKalbinde ne kin ne de nefret. Öyle safça sevdiler ki birbirlerini, Yaktı yıktı her yeri, ejderha ateşi. Bir esaretti aslında onlarınki, Özgürlüğe nasıl evrildi? Ölümle süzülürken, Yeşil ve gri birleşti. Ateş ve buz gibi, Eridi Ejder'in Kalbi. Mpre...