Merhabalaar. Hepiniz şaşırdınız di mi? Ben de şaşırdım bu kadar çabuk bölüm atmayı beklemiyordum. Hepinize keyifli okumalar. Bol bol yorum yapın çünkü bir sonraki bölüm final. Hoşça kalın.
Mevzu bahis ölüm ve yaşamın arasındaki inci çizgiyse eğer, yürümesi zor ve can yakıcıydı. Bitmek bilmiyor, sonu gelmiyor ciğer yakıyordu. Göğsüne saplanan hançer kadar yakıyordu ciğerlerini. Gözleri yeşilin en katlanılmaz tonuyla yanıp tutuşurken sanki ormanları çürüyormuş gibi hissetti. Sesler anlamsızlaştı, boğuklaştı ve neredeyse yok oluyorlardı.
Kalın ama bir o kadar özlediği bir ses tüm yok oluşuna engel olmuştu sanki.
"Lütfen dayan yetiştim. Geldim oğlum, yetiştim." Gözleri yaşlardan bulanıklaşmıştı tek hissettiği yüzüne takılan sert bir nesneydi.
"Nefes al!" tekrar işitti sesi fakat tepki veremedi. Bir hayaldi belki. Tekrar ve tekrar işitti. Denemekten ne zarar gelirdi ki. Ciğerlerini kaplayan yeşil sise inat derince soludu. Zaman tükeniyordu, hissettiği boğucu ve yakıcı hava dışında ciğerine dolan oksijenle sanki derin bir okyanusun dibinden yüzeye çıkmışçasına ciğerleri çiçek açmış, bir bebeğin ilk nefesi o kadar tazeydi ki his göz yaşlarını tutamamıştı.
Gözlerini kırpıştırdığında karşısında yarım yamalak gördüğü Bill amcasıyla bir anda nerede olduğunu hatırladı. Aklına düşen korkunç anlarla hızla ayaklanmaya çalışmış fakat tekrar yere düşmüştü.
"Bill?" yaşlı adam yerlerde can çekişen askerleri görmemeye çalışarak tekrar Lucas'a döndü ve gülümsedi.
"Artık iyisin, merak etme yetiştim." Yaşlı adamın gülümsemesi acı doluydu. Lucas etrafına baktığında taht odasının bir köşesine çekilmiş olduklarını gördü. Sara ve diğer askerler ileride hala düşmanla çatışıyorlardı. Sayıları oldukça azalmış ama hepsinin yüzlerinde birer maske vardı. Kendi yüzüne elledi ve maskeyi hissetti. Fakat Bill'e döndüğünde aynısını göremedi. Gözleri kocaman açılmış ve içi korkuyla dolmuştu.
"Bill, yoksa?" yüzündeki maskeyi çıkarmaya çalışsa da Bill izin vermemişti.
"Bill lütfen, izin ver?" Bill'in yere yığılmasıyla daha çok bağırıp ağlamaya başlamıştı.
"Benim için... benim için senin iyi olman yeterli." Dedi Bill. Lucas için yeterli değildi. Etrafına bakındı ve boş bir maske aradı fakat yoktu. Düşman askerlerin yarısı yerdeydi fakat kendi askerleri maskeleri almıştı. Elena etrafta gözükmüyordu. Her zamanki gibi kendini garantiye alıp diğer herkesin canını hiçe saymıştı.
"Bir maske, bulabilirim." Bill kolunu sıkıca tutmuş ve gitmesine izin vermemişti.
"Ha bugün ha yarın. Zaten ölüyorum evladım. En azından iyi bir sebepten ölmek istiyorum." Nefesi yavaşça tükense de konuşmak için direniyordu. Lucas Bill'in sağlam elini avcunun içine almış içi çıkarcasına ağlıyordu.
"Bunca yıl pişmanlıklarla yaşadım, en büyük pişmanlığım sana attığım tokattı. Oysa cezamı verdim, belki saçma ama vurduğum eli cezalandırmalıydım. Kendine ve çocuklarına iyi bak. Yanınızda olamadığım için affet beni." Gözleri yaşlarla kapanırken son söz nefesi bir çığ gibi çıkmıştı iki dudağının arasından.
"Bill!" tüm taht odası Lucas'ın çığlığıyla yankılanmıştı. Yere uzanmış yaşlı adamın ölü bedenine sıkıca sarılmıştı.
"Ben seni çoktan affettim, afettim."
Zindanların çıkışında baba kız karşılarına çıkan tüm askerlerle boğuşurken duymuşlardı Lucas'ın çığlığını. Bir şeylerin yolunda gitmediği belliydi. Acele etseler de yollarına çıkan askerler ilerlemelerine izin vermiyordu. Lenora en sonunda dayanamayarak dönüşmüş ve saniyeler içinde önlerinde külden bir geçit oluşturmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDER'İN KALBİ
RomanceKalbinde ne kin ne de nefret. Öyle safça sevdiler ki birbirlerini, Yaktı yıktı her yeri, ejderha ateşi. Bir esaretti aslında onlarınki, Özgürlüğe nasıl evrildi? Ölümle süzülürken, Yeşil ve gri birleşti. Ateş ve buz gibi, Eridi Ejder'in Kalbi. Mpre...