42

321 33 3
                                    

Buraya kadar gelen herkese teşekkür ederim. İlk bu kitabı yazmaya karar verdiğimde inşallah 20 bölüme gelebilirim derken şu an tanıtım hariç 42. Bölümdeyiz. Hayır bu bölüm final değil. Sıradan bir bxb kitabının yerinde hayallerimdeki hem aşkı hem bir ailenin varoluş hikayesini yazarak hikayemi derinleştirmek istemiştim. Bir süre sonrası hikâye Lucas ve Elio'nun aşkının dışına çıkarak ailesinin hikayesine döndü. Başta da planım buydu. Umarım bu sizi sıkmamıştır ve beğenmişsinizdir. Kimse yorum yapmayınca kendimi size açıklama hissine düştüm. Sırlar, acılar ve sevginin harlanmasını istedim umarım başarmışımdır. Keyifli okumalar.


Korku ilmek ilmek işlerken bedenlerine son dualarını etmek anlamsızdı. Öleceklerini bilerek çıktıkları yolda son nefeslerini vermişlerdi ejderha ateşiyle. Leonard kükremesinin ardından tüm öfkesiyle gemilerin küle dönüşmesi bir olmuştu.

Havada bir tur döndükten sonra Lucas'a baktı. Bir baş sallamasıyla onay aldığı gibi kalenin surlarına yönelmişti. Etrafına hızla uçuşan mızraklar gözünü hiç de korkutmuyordu, yanında kürdan kadar kalan mızrakları bir kanat çırpışıyla sanki tüymüşçesine savuşturmuş ve yoluna devam etmişti. Birer birer mancınıkları yok edip ülke surlarının içine girmişti. Hiç görmediği bir krallıktı, ana vatanıydı burası. Yarısı soğuk yarısı ormanlarla kaplıydı, dört mevsimde yaşanır, bin bir çeşit güzelliğiyle göz kamaştıran bu güzel ülke ateşle kaplanmaya mahkûm edilmişti bir kin üzerine.

Leonard yükseldikçe yükseldi, ta ki güneşi kanatlarıyla gölgeleyene kadar. Bir karanlık çöktü ülkenin üzerine, sanki gündüz geceye dönüşmüşçesine.

Sadece göz korkutmak yeterliydi, hiçbir masumun canı yanmadan, kötülük kanlarına bulaşmadan ve az kayıp vermeden bitirmekti hedefleri.

Yanan savaş gemilerinin arasından yavaşça karaya yanaşmıştı Güneş Krallığı'nın gemileri. Lucas ve Sara askerlere öncülük ederek karaya ayak bastıkları an etrafını çevrelemişti düşman askerleri. Tek tek göz gezdirdi hepsinin üzerinde. Belki tanırım diyerek baktı gözlerine, zamanında beraber idman yaptıkları dostları şu an karşısındaydı belki de. Hislerini hiçe saydı, hücum etti birden. Daha fazla düşünmeden, kalbini hükmetti o an hiç düşünmeden ve saldırdı bir zaman dostu ama şu an düşmanı olan dostlarına, krallığının askerlerine.

Kan döktüler hepsi birer birer, yaralandılar, ölenler oldu aralarında ama durmadılar savaştılar ateşler yükseldi göklerden. Ejderha susmadı kükredi, Lucas saldırdı tüm gücüyle, gözünde yaşlar akarken nefesi hızlanmıştı. Elio'ya bir adım daha yaklaşmıştı, annesi karşısındaki kapının ardındaydı, kardeşiyse belki saklanıyor belki pusuda bekliyordu. Düşünmedi. Kapıyı açacaktı ki biri kolundan çekti.

"Anne, babamı duyuyorum, kapının arkasındaki topu, onlarca askeri ve bir kadının çığlıklarını işitiyorum sakın kapıyı açayım deme."

Lucas derin bir nefes verdi. Elio'nun yaşadığını biliyordu ama bunu duymak içindeki endişeyi biraz daha azaltmıştı.

"Baban nerede tutuluyor duyuyor musun?" Lenora tekrar kulak kesildi. Ve başını sallayarak; "Aşağıdan geliyor, ama çok sesi çok zayıf ve bir çıtırdama duyuyorum sanki alevler etrafı sarmış gibi." Dedi.

Lucas gülümsedi. "Demirleri eritiyor, güçten düşmüş olabilir. Sol tarafta duvardan dönünce sarmaşıklarla saklanmış gizli bir geçit var doğrudan zindanlara gidiyor. Lenora doğruca zindanlara git, ben ya da herhangi bir asker oraya girerse kolayca pusuya düşebiliriz. Ama senin duyuların daha güçlü. Babanı kurtaracak tek kişi sensin."

Lenora gülümseyerek annesine sarıldı. "Merak etme anne, babamla sağ salim geri dönmüş olacağız."

Vedalaştıktan sonra Lenora koşarak zindanlara yöneldi. Lucas kapının arkasında bekleyen tuzağı düşmanın elinde patlatacaktı. Askerler topu getirmiş ve hızla ateşlemişti. Bir anda çığlıklar tüm sarayı kapladı. Ardından bir kez daha top ateşlendiğinde düşmandan eser kalmamıştı.

EJDER'İN KALBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin