O kadar uzun zamandır bölüm yazmıyorum ki Leonard ve Lenora kaç yaşındalardı unutmuşum.
En son – eğer siz de hatırlıyor ve ben yanlış hatırlamışsam haber verin- Leonard 6 Lenora 4 olmalı.
Ve ben Elena'nın kızına isim koymadım diye hatırlıyorum sjdhjd. Ona da Eleanor diyeceğiz.
Büyük bir zaman atlaması yapacağım evet baya bir büyük çünkü artık olayları saadete getirmeliyiz. Ve finale ez kaldı. Ama az dememe bakmayın 10 bölüm kadar da uzayabilir belli olmaz.
10 yıl sonra Ejderha Adası
Soğumayan nefret yıllar geçtikçe büyüyen sevgiyle dans ederken şekillenen kader ağacının dalları her geçen gün filizleniyordu. Güneş ve ay peşi sıra gökyüzünde saklambaç oynarken biriken özlem ve öfke gün yüzüne çıkacakları vakti bekliyordu.
Bilenen her kılıç, gerinen her yay ve suya indirilen her gemi kaderlerinin gerçekleşeceği güne hazırlanıyordu. Ejderhanın ateşi aşkı ve öfkesiyle harlanıyor ve gücüne güç katıyordu. Zaman savaşı bekleyenler için hızlı ama aşkı bekleyenler için bir o kadar can yakıcı ve yavaştı.
Uzun ve tasasız geçen onca yılın ardından, aşk acısı dem vurmaz mıydı yüreğe? İşte öyle bir geceydi bugün Leonard için. Yıllarca rüyasına giren kızıl saçlı sevdiği tekrar anılarında canlanmış uykusundan uyandırmıştı. Kalbi maraton koşmuş gibi çarpıyor vücudu terden ıpıslak olmuştu. Ne zaman ağladığını bilmez yanakları göz yaşlarıyla ıslanmıştı. Burnunu çekerek üzerindeki ince pikeyi kenara itekleyip yavaşça yatağından kalktı. Ne kadar vücudu soğuya dayanıklı olsa da annesi üzerini örtmeden uyumasına izin vermiyordu.
Tıpkı babası gibi her zaman üzeri açık uyur hiç hasta olmazdı. Yine üzerine bir şey giymeden adımlarını doğruca dışarı yöneltmişti. Fazla ses yapmadan anne ve babasının odasının yanından geçerek dışarı çıktı.
Dışarı beklediğinden daha soğuk hatta yakında karın yağacağını haberdar edercesine keskin ve gökyüzü kapalıydı.
Karanlık olmasına rağmen adımlarını yavaşlatmadan ezbere bildiği yoldan yürüdü. Dağın arka tarafında denize bakan uçurumun kenarına doğru ilerlemişti. Burada manzara eşsiz hava da bir o kadar esintiliydi. Dağın ön tarafı her zaman daha az eserdi çünkü rüzgâr denizden gelir dağa çarparak yavaşlardı. Bu da daha yaşanabilir bir ortam sağlıyordu.
Oturduğu uçurumun kenarında karanlığa rağmen gözlerini kapatarak rüyasını tekrar zihninde canlandırmaya çalıştı. Karanlığın için parıldayan narin bir gelincik çiçeği, yaklaştıkça şekil alan yaprakları gür kızıl saçlara dönüşümü Leonard'ı düşünürken dahi etkiliyordu. Gelinciğin zarif bedeni Jane'in ince vücuduna bürünüyordu. Saçları kalçasına kadar inmiş tüm vücudunu kapatıyordu. Leonard seslenmek istediği vakit Jane yavaşça Leonard'a bakmış o an mavi gözleri karanlığı bölercesine parlamıştı. Yüzünde hüzünlü bir gülümseme, bir eliyle göğüslerini kapatırken bir elini Leonard'a doğru uzatmış yardım istiyordu.
Leonard için en can alıcı noktasıysa Jane'in elini tutamadan rüyasından uyanmasıydı.
O an gözleri kapalı bir şekilde uçurumun kenarında elini tıpkı rüyasındaki gibi uzatmış Jane'e yetişmeye çalışıyordu. İlerleye bildiği kadar ilerlemeye çalışırken uçurumun en sonuna geldiğini fark edemiyordu. Taşlar yavaş yavaş aşağı düşüyor Leonard bir adım daha atıyordu.
Attığı son adım boşluğa giderken gözleri korkuyla açılmış, o esnada bir el kolundan hızla tutarak onu geriye çekmişti.
İki beden yan yana yere düştüklerinde onu kurtaran kişinin kim olduğunu bilememişti, ta ki cırlayana kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDER'İN KALBİ
RomanceKalbinde ne kin ne de nefret. Öyle safça sevdiler ki birbirlerini, Yaktı yıktı her yeri, ejderha ateşi. Bir esaretti aslında onlarınki, Özgürlüğe nasıl evrildi? Ölümle süzülürken, Yeşil ve gri birleşti. Ateş ve buz gibi, Eridi Ejder'in Kalbi. Mpre...