Zaman uzun zamandır Elio ve Lucas seyrinde işliyordu. Dün gibi geliyordu sanki ejderhanın Lucas'ı kaçırışı. Ne zaman âşık olmuşlarda çocukları olmuştu, her şey sanki bir rüyaydı.
Lucas bebeğini kucağında uyuturken geçmişe dalıp gitmişti. Zor yollardan geçmiş ama sonunda mutluluğa ulaşmıştı. Her daim yanı başında olan eşi ve oğlu mutluluğunun temel kaynağıydı.
Leonard'ın dünyaya geleli tam iki ay olmuştu. Etraflarında tatlı bir telaş eksik olmuyordu. Leonard'ı her zamanki gibi kalkar kalkmaz emzirmeye başlamış ve ağlamasını önlemişti. Bazı sabahlar hiç durmadan ağlıyor ve bu da Elio'nun erkenden uyanmasını sağlıyordu. Geceden söz etmeye hiç gerek yoktu. Elio yeni doğan bir bebeğin, bilakis minicik bir bebeğin bu kadar yaygara koparabileceğini hiç düşünmezdi.
Ah, kısacık bir süre dahi olsa eşiyle sarılarak huzurla uyumayı özlediğini inkâr edemezdi. Lucas'ın dikişleri tam iyileşememiş ve ani bir hareketinde inanılmaz bir acı çekiyor gece uyumasını engellediği gibi Leonard'da hiç susmayınca sabahı akşamı tam bir kaosa dönüyordu.
Ejderhalar gerçekten de bu kadar gürültülü olmak zorunda mıydı? Ama tüm bu çile Leonard'ın uyurken yüzünde oluşan küçük bir gülümsemesiyle tatlı bir çile haline geliyordu. Lucas bazen öyle aşka geliyordu ki, bu bebeği ben doğurdum ben, diyerek bağırmak istiyor, minicik yanaklarını ısırmamak için kendini zor tutuyordu. Hele güldüğünde belli olan gamzeleri yok mu, aynı babasınınki gibiydi.
Lucas bebeğine her baktığında âşık olduğu adamı görüyordu. Şimdiden belliydi ki aynı babası gibi güçlü kuvvetli olacaktı. Saçı, bakışları ve küçük kavisli burnu tam Elio'yu andırıyordu. Minik ellerini açıp kapatarak annesinin sütünü emiyor gözleri açık kalmakta zorlanıyordu. İyice mayışmış olacak ki emerken uyuya kalmış ama emmeye hala devam ediyordu. Lucas'a bu görüntü komik gelmiş ve sessizce gülmüştü. Bir süre daha hareket etmeyerek Leonard'ın iyice uykuya dalmasını bekledi. Memesini emmeyi bıraktığında ilk önce omzuna yatırarak gazını çıkarıp biraz daha salladıktan sonra beşiğine yatırmıştı.
Perdenin aralığından içeri sızan gün ışığı güneşin doğduğunun habercisiydi. Lucas yine de bir süre uyuyabileceğin düşünerek kolları yatağın iki yanına da açılmış şekilde yatan eşinin koluna yatarak beline sarıldı. Yatar yatmaz elinin sıcaklığı ve kokusuyla mayışmış kendisini uykunun huzurlu kollarına bırakmıştı.
Birkaç tıkırtı ve mırıltılar duysa da gözlerini açamayacak kadar kendisini yorgun hissediyordu. Kaç saat uyumuştu bilmiyor ama kesinlikle uykusu ona yetmemişti.
"Şşth bebeğim, bak anneni uyandıracağız. Ağlama lütfen acıktın biliyorum ama annenin de uyuması lazım." Elini yatakta gezdirdiğinde boş ve soğuk olduğunu fark etti. Elio çoktan kalkmış ve uyanan oğullarıyla ilgilenmeye başlamıştı.
Gözlerini zorda olsa açıp baktığında Elio yürüyerek Leonard'ı kucağında sallıyor ağlamasını önlemeye çalışıyordu. Ama babası kadar inat olan Leonard, Elio'nun tüm çabalarına rağmen yüzünü buruşturarak ağlamaya başladı. Eş zamanla Elio'nun da yüzü buruşmuş ve ağlamaklı ifadeyle Leonard'ı daha hızlı sallamaya çalışıyordu.
Lucas kendini tutamayarak kahkaha attığında Elio onu görerek hemen yanına adımladı.
"Ver bakalım annesinin güzelini kucağıma. Minik bebeğim benim acıkmış." Sırtını yatağın başlığına dayanarak geceliğini bir kolundan sıyırarak göğsünü dışarı çıkardı. Leonard'ı kucağına alır almaz susmuş ve hemen meme aranmaya başlamıştı. Bu tatlı telaşı ikisini de güldürmüştü. Lucas Elio'ya baktığında pür dikkat onu izlediğini gördü ve dayanamayarak öne uzandığında Elio 'da niyetini anlamış olacak ki onu yarı yolda öpüşünü karşılamıştı. Ayrıldıklarında ikisi de gülümsemişti. Günaydın öpücüğünün etkisinden çıkamayan Elio, Lucas'ın omzuna başını koyarak Leonard'ın süt emişini izlemeye koyuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDER'İN KALBİ
RomanceKalbinde ne kin ne de nefret. Öyle safça sevdiler ki birbirlerini, Yaktı yıktı her yeri, ejderha ateşi. Bir esaretti aslında onlarınki, Özgürlüğe nasıl evrildi? Ölümle süzülürken, Yeşil ve gri birleşti. Ateş ve buz gibi, Eridi Ejder'in Kalbi. Mpre...