Selam canlarııım. Evet bazılarınızın sabırla bölüm beklediğini biliyorum. Hepinize ilginizden dolayı teşekkür ederim.
Ama bu bölümü yazarken çok zorlandım ve haftanın 5 günü kütüphanede ders çalışmakla geçtiği için düşünmeye vaktim olmadı.
Yorum ve oy vermeyi eksik etmezseniz sevinirim. Keyifli okumalaaaar.💜💜"Sen git dağı kazı, içine bir sürü oda yap ama bir pencere yapma. Lucas elindeki sönmek üzere olan mumu karanlıkta zar zor bulduğu bir masanın üzerine koyup birkaç mum daha yakmaya başladı.
Karanlıktı. Etrafı rutubet ve küf kokusu sarmıştı. Her bir kasayı kaldırdığında koca bir toz kümesi havaya kalkıyor ve küçük öksürük krizlerinin tutmasına yetiyordu. Burnuna bir peçe bağlayarak kendisini tozdan korumaya çalıştı. İçi sayfalar doluca kitap olan onlarca kasayı tek tek açtı. Köylü efsaneleri, trajik aşk romanları; tarifi belgeler, hastalık raporları, ölüm belgelerine dair çok şey mevcuttu.
Bir mum sönüyor bir başkasını yakıyordu. Yemeden içmeden hatta uyumadan saatlerini kütüphanede geçiriyordu. Kafasına koyduğu şeyi gerçekleştirmeden gözüne uyku girmiyordu. Bazen yorgunluktan uyuya kalıyor, Elio onu yatağa taşıyordu. Bazen onu uykusunda rahatsız eden kabuslar nedeniyle kalkıyor soluğu tekrar depoda alıyordu.
Gördüğü kâbus hep aynıydı. İliğine dahi işlemiş korku, kafasının içinde atılan çığlıklar hiç değişmiyordu. Karanlığın içinde yürüyen beyazlara bürünmüş bir kadın. Saçları belinde ve gece kadar kara. Beyaz elbisesi yer yer yırtık. Yırtık elbisesinden belli olan beyaz kollarını kendine sarmış, başı yere eğik bir şekilde oracıkta duruyordu. Lucas ona seslenmeye çalıştı.
"Leydim, leydim. İyi misiniz? Beni duyuyor musunuz?" sesi boşlukta adeta yok oluyordu. Beyaz duvarlar sesini emercesine, ağzından çıktığı gibi yok oluyordu.
Sanki kadın onu duymuşçasına kollarını Lucas'a doğru uzattı. Ellerinin beyazlığı ve solgunluğu Lucas'ın içini cız ettirdi. O an kadının beyaz avcuna tezat pas parlak kan akmaya başladı. Lucas telaşa kapıldı. Canı acıyor olmalıydı. Zavallı kadın.
"Yardıma ihtiyacınız var."
Kadına doğru yürümeye başladı. Bir adım daha attı. Elini tutmak için aşağı doğru baktığında kadının avcundan akan kanın yerde bir gölcük oluşturduğunu fark etti. Akan kan dalgalar şekilde etrafa yayılıyordu. Lucas'ın çıplak parmak uçlarına değecek kadar yaklaştığında bu sefer geri adımladı. Kanın keskin kokusu etrafı sarmış, midesini bulandırıyordu. O geri gittikçe kan daha hızlı bir şekilde ona doğru süzülüyordu. İyice paniğe kapılmıştı. Ne yapacağını bilemeyerek son kez kadına baktığında, başı eğik olan kadın şimdi tam gözünün içine bakıyordu. Yüzünde korkutucu bir gülümseme vardı. Korkunçtu.
Aşırı korkuyordu. Arkasına dönüp koşmaya başladı. Her yer beyaz fakat yerde akan tüm kan etrafı kızıla boyama yetiyordu. Koştu da koştu ta ki nefesi tükeninceye kadar. Soluklanmak istercesine yavaşladı ve bir adım daha atmak istediğinde adımını boşluğa atıp kendini bir an kan gölünün içinde buldu. Çırpındıkça çırpınıyor, boğazı yırtılıncaya dek bağırıyor ama sesi çıkmıyordu.
Artık halsiz düşmüş ve öleceğini düşündüğü bir anda onu bu kan bataklığının içinden birisi kolundan çekip çıkartmıştı. O an tüm karanlık birden yok olmuş içini bir güven duygusu kaplamıştı. Derince nefes alıp vermeye başladı. Etrafta kan kokusundan eser yok hatta kıyafetleri kuruydu.
Etrafa bakınmaya başladı. Karşısında küçük bir çocuk vardı. Elio'ya o kadar benziyordu ki bu onu şaşkına çevirdi. Teni bembeyaz sarıya kaçan gri saçları ve parlak gözleri. Elio'nun küçüklüğü olduğuna yemin edebilirdi. Peki neden rüyasındaydı? Çocuğun güzelliğinden adeta büyülenmişti ki ona doğru yürüdüğünü fark etmedi. Birden çocuğun gözlerinin ışığı söndü ve gözlerini kapattı. Yere düşmesi gözlerini kapatmasıyla bir olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDER'İN KALBİ
RomanceKalbinde ne kin ne de nefret. Öyle safça sevdiler ki birbirlerini, Yaktı yıktı her yeri, ejderha ateşi. Bir esaretti aslında onlarınki, Özgürlüğe nasıl evrildi? Ölümle süzülürken, Yeşil ve gri birleşti. Ateş ve buz gibi, Eridi Ejder'in Kalbi. Mpre...