Tüm dert ve acı sarmışken dört bir yanı, aşk kurtarıcı gibi gelir.
Yeşil çimenler üstünde koşarken hızla, kalbi son hızda atıyordu Leonard'ın. Koşarken eşlik eden serçeler ve ılık meltemle yüzündeki gülümseme iyice büyüdü. Ne savaş aklına geldi bir an ne de babası. Yıllarca görmediği sevgilisi kaplamıştı tüm zihnini. Şehir surlarına girmiş ve insanların yanından hızla geçerken üzerinde gözler hissetse de umursamadı. Bazıları Leonard'ı gösterip ejderha olduğunu söylüyor kimisi korkuyla yolundan çekiliyordu. Saraya vardığında kapıdan geçmek üzereydi ki bir anda iki kılıç önünde belirdi.
"Saraya öylece elini kolunu sallayıp giremezsin, kim olduğunu söyle." Kısa boylu bir asker gözlerini Leonard'a dikmişti. Leonard bıkkınca bir nefes verdi ve askere dönerek konuştu.
"Ben Prens Leonard, Kraliçe Sara beni bekliyor. Prens Lucas birazdan gelir, şimdi çekil de geçeyim."
Askerler ilk inanmıyormuş gibi gözlerini uzun boylu çocuğa dikti. Leonard geçmeye çalışsa da kılıçlar geçmesine engel oluyordu tam bağıracaktı ki naif bir ses ile donakaldı.
"Geçmesine izin verin, onlar bizim misafirlerimiz."
Kılıçlar gelen ses ile hemen geri çekilmiş ve askerler bir ağızdan bağırmıştı.
"Emredersiniz Lady Jane."
Leonard ağzı bir karış açık, nefesini tutmuş bir şekilde beyaz sarayın içinde parıldayan kızıl saçlı kıza bakakaldı.
"Hadi Leonard, gelmek istemiyor musun?"
Jane ona gülümsüyordu. Leonard yavaşça yutkundu ve başını salladı. Adımları kalp atışına göre oldukça yavaştı. Jane onu beklemeden önden yürüdüğünde yetişmek amacıyla adımlarını hızlandırdı. Dar bir koridordan geçecekleri zaman, Leonard dayanamayıp Jane'in kolunu tuttu ve kendisine bakmasını sağladı.
Böyle bir karşılaşma beklemiyordu. Yoksa Jane onu gerçekten unutmuş muydu? Ne sarılmış ne de özlediğini söylemişti. Şimdiyse ikisi de tek kelime etmeden birbirine bakıyordu.
Leonard özlediği mavi gözlere öyle dalıp gitmişti ki ne diyeceğini unutmuştu. Jane'in kolunu tutan eli yavaşça aşağı inerek minik eli avuçlarının içine almayı sağladı. Dev gibi bedeninin yanında kalan küçük kız o kadar kırılgan duruyordu ki tutuşunu hafifletmişti.
"Seni özledim." Sonunda konuşabilmişti. Ama bir cevap alamadı. Mavi gözler yavaşça dolana dek umutsuzlukla kalbi atsa da Jane'in gözünden akan bir damla yaş kalbini titretmeye yetmişti. Boşta kalan eliyle akan yaşı yavaşça sildi.
"Neden ağlıyorsun Jane, yoksa kolunu mu acıttım? Özür dilerim hemen revire gidelim ve gösterelim." Jane daha da ağlamaya başladığında panikle etrafına bakınmış ama beline sarılan kollarla kıpırdanmayı kesti.
"Ben de seni özledim Leo, hem de çok."
Leonard, ince bele kollarını sarmış ama Jane'in boyu kısa olduğu için biraz eğilmek zorunda kalmıştı. Daha iyi sarılabilmk için ellerini Jane'in beline sarıp havaya kaldırdı ve Jane'in çığlık atmasına sebep olmuştu. Aynı boya geldiğinde Leonard gülümsedi ve Jane'in yanakları kızardığında kahkaha atarak başını boynuna sakladı.
Jane utana sıkıla kollarını Leonard'ın boynuna sarmış ve anın tadını çıkarmaya çalışmıştı. Konuşmalarına gerek yoktu, sarılışları birbirlerini ne kadar özlediklerini anlatıyordu. Tüm acı ve kederleri bedenleri buluştuğunda son bulmuştu. Nihayet on bir yıllık bekleyişi sona ermişti.
Kuzey Ejder Krallığı hapishanesi
"Duydunuz mu kraliçenin özenle yaptırdığı hücreye birini koymuşlar." Lağım ve rutubet kokan pis duvarların ardında hapis yatan mahkumlar kendi aralarında konuşmaya başlamışlardı. On yıldır hazırlanan ve herksin dilinde olan özenle hazırlanmış hücreye bugün birisi hapsedilmişti. Dört bir yanı sivri demirlerle kaplanmış sadece ortadaki boşluğa ayakları ve kolları bağlı bir şekilde asılacak şekilde ayarlanmıştı bu hücre. Öndeki demirler hücrenin kapısına bağlıydı, açıldığı zaman girmeye alan bırakıyordu. Öyle ayarlanmış bir hücreydi ki içinde kımıldamak mümkün değildi. Asıl amacı ejderhanın dönüşmesini engellemekti. Böylece en savunmasız haliyle onu ellerinde tutabileceklerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDER'İN KALBİ
Storie d'amoreKalbinde ne kin ne de nefret. Öyle safça sevdiler ki birbirlerini, Yaktı yıktı her yeri, ejderha ateşi. Bir esaretti aslında onlarınki, Özgürlüğe nasıl evrildi? Ölümle süzülürken, Yeşil ve gri birleşti. Ateş ve buz gibi, Eridi Ejder'in Kalbi. Mpre...