30

530 44 15
                                    

Kanınızın donduğunu hissedersiniz ya, sıcak bedeniniz buz keser. Nefesiniz darlaşır ve gözünüzün önünde yıldızlar uçuşmaya başlar. Elio koca cüssesiyle ayakta duramaz hale gelmişti, yerdeki kanın kokusu her nefes aldığında midesini daha da bulandırıyordu. İlk defa iliklerine kadar üşüdüğünü hissetmişti.

Belki demişti, belki ölür ve haber asla Elena'ya ulaşmaz. Umutsuzluğa kapılmamak için kendini iyice sıkmıştı. Bağırmak istedi, o an tüm sinirini James'ten çıkarmamak için kendini zor tuttu.

James konuştuktan sonra etrafta dakikalarca sessizce duruyorlardı. Elio ve Sara arada birbirlerine bakıyor ama kimsenin konuşmaya mecali yoktu.

"Eee, şimdi ne yapacağız? Söylesenize ne susuyorsunuz?" James karşındaki şahısların sustuğunu görünce içinde bir öfke peydah oluyordu.

"Bir çaresine bakarız, git ve üstünü değiş. Seninle sonra görüşeceğiz." Sara, Elio'ya bir baş hareketi yaparak peşinden gelmesini işaret etmişti. Elio James'e son kez bakıp odadan çıktığında James arkadan koşarak bağırmaya başladı.

"Ne yani oturup sadece beklememi mi istiyorsunuz. Adamın ölmemiş olabileceğini söylüyorum siz de kıçınızı dönüp gidiyorsunuz. Elena haberleri duyunca öylece oturup bizim krallığı ele geçirmemizi bekleyeceğini mi sanıyorsunuz?"

Elio daha fazla sabredemedi ve arkasına döndüğü gibi James'in yakasını sertçe tutup çekti. Kimse Elio'dan böyle bir hareket beklemediği için şaşıp kalmışlardı.

"Tek bir kelime daha edersen seni yere gömerim anladın mı? Sara çaresine bakacağız dediyse sana laf düşmez. Şimdi odana geç ve cezanı bekle." Kuru bir tehdit değildi onunkisi. Siniri hem gözlerinden okunuyor hem de teninden yayılan öfkenin ateşi James'in yüzüne buram buram çarpıyordu. Hatta burnundan kıvılcımlar çıktığına yemin edebilirdi. James korkuyla başını salladığında Elio onun yakasını bıraktı.

Akşam yemeği vakti geldiğinde James hariç herkes çoktan yerlerine oturmuştu. En sonunda James yüzünden bin parça düşmüş şekilde salona giriş yapmıştı. Elio ve Lucas'ın gözleri ikisinin arasında mekik okumaya başlamıştı. James Lilly'ye baktığında eşi hemen başını diğer yöne çevirmişti. James bıkkın bir nefes vererek boş bir yere oturmuştu.

"Ne oldu James öyle derin derin ne düşünüyorsun?" aslında olan biteni bilen Lucas yüzündeki eğlenir ifadeyle James'e çatmak istemişti.

Lilly eşinin tutsağı öldüresiye dövdüğünü duyunca ortalığı ayağa kaldırmış ve James'i odadan kovmuştu. Nerde yatacağı umurunda dahi değildi. Misafir olarak geldikleri krallıkta yaptıkları kabul edilemezdi.

"Ne olsun Lucas, Lilly beni odadan kovdu. Daha yatacak yer ayarlayamadım." Odada bir kıkırdama duyulmuştu. Sara genzini temizleyerek söze atıldı. "İstersen zindanda kalabilirsin, ne de olsa orada bir yeri boşalttın değil mi?" James sinirden duruşa da bir şey demen gözlerini masaya dikerek kendini yemek yemeye zorladı.

Hala casusun dediklerinin konuşulmaması da canını sıkıyordu. Konuyu tekrar gündeme getirmekte istememişti. Lilly zaten çok üzülmüş ve üzüntüsü sütüne de yansıyordu. Ayrıca Lucas da hamileydi, eğer casusun yaşadığını duyarsa hiç iyi olmazdı.

Lucas kırk yıl yemek yememiş gibi önündeki yemekleri hızla ağzına tıkıyordu. Elio arada yavaş yemesini söylese de onun iştahla yemek yemesini mutlulukla izledi. Dirseğini masaya koyu elini yanağına yaslamıştı. Yan şekilde yüzündeki gülümsemeyle Lucas'ın yemek yiyişini izliyordu. Lucas arada yemek yemeyi bırakıp ortalarında bebek sandalyesinde oturan oğluna kaşıkla yemek uzatıyor ama Leonard başını çevirip yemiyordu.

EJDER'İN KALBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin