-2-

1.3K 73 9
                                    

Öğle arasına ne ara girdiğimizi hatırlamamakla beraber Alp arkasını dönmüş hala benim uyanmam için beni dürtüyordu. Sonra pes etmiş olacak ki fırsat bu fırsat hesabı ensesine bir şaplak yerleştirdim. Bu çocuk ile her şeyin şakasını yapabiliyorduk. Kendisi benim 9. Sınıftan beri sınıf arkadaşım. Bir türlü ayrılamıyorduk ve okul içi okul dışı beraber takılıyorduk. Annemden ve babamdan çok onu görüyordum. Düşündüm de bu biraz korkutucu. Birkaç kere alışkanlıktan ona anne diye seslenmişliğim de var o yüzden bana şakasını yapmaktan da çekinmiyordu. Her sene sekmeyen tek yerim olan arka cam kenarında üzerine yattığım hırkayı üzerime geçirdim ve birkaç esneme hareketi yaptım. Telefonuma baktığımda saat 11 buçuk civarlarıydı. Gitsem bir tost yesem yanına da şeftalili meyve suyu oh mis. Sınıfa arkadaşları ile giren Öykü ile göz göze geldiğimde akıllı tahtadan bir şarkı açıldı. Cem Özkan Ateşle Barut yan yana olmaz ki. Kahkaha atmaktan kendimden geçerken ne ara yanıma geldiğini anlamadığım Alp'te gülerken omzumu çürütmekten kendini alıkoymuyordu. Canım arkadaşım, bana bir omuz borçlusun. Ben gözlerimdeki yaşı silerken Öykü'ye baktım. Sinirden kıpkırmızı olmuştu.

"Şu şarkıyı kapatın yoksa sağ baştan tokatlarım hepinizi."

Ben daha da çok gülmeye başladığımda kendisi ayaklanmış ve şarkıyı açan çocuklara doğru adımlarken çocuklar çoktan topuklarını götüne vura vura kaçmışlardı. Benim soy adım Barut, Öykü'nün de Ateş olduğu için böyle bir şakanın yapıldığı aşikardı. Bugün de eğlence dozumuzu aldığımdan Alp'e doğru döndüm.

"Hadi yemek yiyelim."

O da anlamış olacak ki dediğim sözlerden sonra sıradan kalkıp kantine doğru ilerlemeye başladık. Merdivenleri yavaş yavaş inerken bana döndü ciddi bir tavırla konuşmaya başladı.

"Kanka şaka bir yana onca sene sonra aynı sınıfta olmanıza ne demeli?"

Ellerimi kumaş siyah pantolonumun içinde yumruk yapmış tutarken ona baktım. Sırma sarı saçlarını yana çekip hala benden cevap bekleyen bakışlarını gördüm.

"Kanka ne diyebilirim ki yani. Senelerin hıncını çıkaracağım."

"Bence de artık susma çünkü sana çok çektirdi. Koskoca bir sene boyunca onunla aynı sınıfta olacaksın. Karşılık ver gitsin."

Kantine giriş yaptığımızda ona bakıp cebimdeki 10 lirayı verdim. Onun yemek almasını istemiştim. Çünkü sırada izdiham vardı. Hala nasıl aralarında yaşayanlar vardı anlamıyordum.

"Merak etme Alp. Bu iş bende bu sene biraz da ben onun sinirleriyle oynayayım."

Yandan bir gülüş atıp sıraya girdi. Sıra sıra değildi orası ayrı ama kendisi uzun boylu olduğu için kalabalığı yarıp öne geçti. Bu okulun kuru tostunu her zaman yerdim. O yüzden ne istediğimi asla söyleme ihtiyacı duymazdım.

Ders programı resmen bizim sınıftaki öğrencileri derse bağlamak için ilk günden beden eğitimi dersi koymuştu. Çıkış saatinden 2 saat önce beden dersimiz vardı. Normalde bu saatler içinde öğrenciler okulun duvarlarının kenarlarında duran banklara gidip dedikodu yaparlardı ya da kantinden kahve alıp sohbet ederlerdi. Hoş ki ben de geçen seneye kadar bunu yapardım ama şimdi erkekli kızlı takımlar oluşturup basketbol oynuyorduk. Tabii prenses kızımız Öykü ise kenarda duran banklarda Kaan denilen karı kız avcısı ve diğer ekürileri ile durup bize sataşıyorlardı. Bir de beklenmeyecek bir şekilde Çilem ile de aynı sınıftaydık. Daha mini mini birken lisede onunla beraber flört ediyordum. Ancak arkadaş olarak kalmak bize daha iyi olacağını söylemiş ve sevgili olmama kararı almıştık. Kıvır kıvır kumral saçları, benim ve Öykü'nün aksine göze batmayacak kemerli bir burnu, buğday renkli teni vardı. Boyu hemen hemen benimle aynı sayılırdı. Çilem, ben ve Alp aynı takımdaydık bir de sınıftan diğer 2 kişi ile de takım olmuştuk. Karşı takımda da 2 kız ve 3 erkek vardı. Hoca topu bize bırakmış kafamıza göre oynuyorduk. Atılan şutlar, paslar, sayılar sonucu önde olan bizlerdik. Cidden hamlaşmışım spor konusunda. Bir de sigara içmeye başladığımdan beri ilk kez ciğerlerimin böyle zorlandığını hissediyordum. O illete başladığım güne lanet olsun. Alp'te benden farksızdı, birkaç koşunun ardından yerlere atıyordu kendini. Tam bir drama kraliçesi. Son bir sayı atmam lazımdı. Önümde iki tane barzo vardı. Solda durup bana el kol yapan ve diğer herkesten uzakta duran Çilem'e pas attım. Sonra önümde duran iki çocuğu geçip sağ taraftan yağdırmaya başladım. Top Alp'e geçtiğinde havada elinde topu tutuyordu. Bu çocuk herkesten uzundu. Şaka gibi. Durduğu yere baktığımda potanın yakınındaydı. Hız alarak ona doğru koştuğumda son gücümle zıplayarak topu iki elimle alıp potaya attım. Aniden gelen çığlık sesleri ile ben de ne olduğunu anlamadan ellerimi kaldırıp eğlenmeye başladım. Alp omzuma vurdu.

"Lan ne yaptın sen öyle?"

Bilmiyormuş gibi yaparak ellerimi kaldırdım ve beni sıkıştırarak sarılan saçımı dağıtan Çilem'e sardım kollarımı.

"Oha ne yaptın sen ya?"

Herkesle tokalaşıp kenarda duran hırkamı aldım. Okul kıyafetleri ile beden eğitimi dersine katılmak cidden çok sıkıntılı bir durumdu. Birincisi rahat değilim, ikincisi kumaş pantolon her an patlayacak gibiydi. Neyse ki şansım yağver gitmiş bu sefer beni yarı yolda bırakmamıştı. Yanıma gelen ve isimlerini asla öğrenme zahmetinde bulunmadıklarımla tokalaştım ve sınıfta görüşürüz diye vedalaştık. Okulun son saatiydi ama çantalarımız hala sınıfta kitli bir şekilde duruyordu. Uzaktan seslenen kişiye çevirdim bakışlarımı. Öykü...

"Bakıyorum da bir atış yaptın diye kendini popüler ilan ettin?"

Bana doğru geliyor ve ukala tavırları takınıp konuşuyordu. Ben de hırkamı omuzlarıma attım ama kollarını geçirmedim. Terliydim ve hırkamın da kötü bir şekilde olmasını istemiyordum. Akşam uzun bir duş mesaim vardı.

"Popülerlik mi? Teşekkürler almayayım."

Kısa bir sürede yanıma gelen Alp ve Çilem ikilisi bir adım kadar arkamdaydılar. Bu sefer Öykü'nün yanına Kaan gelmişti. Bu çocuk Öykü'ye deli gibi aşıktı ama okul dışında kimsenin bilmediği bir sevgilisi vardı. İnsanların ikili ilişkilerine burnumu sokmak her ne kadar benim işim olmasa da bugün pek susmak istemiyordum. Kaan dibime gelip benimle konuşmaya başladı. Aşağılık zengin züppe. Bir de konuşurken kolundaki saati gözüme gözüme sokuyordu.

"Öykü ile muhattap olduğunu görmeyeyim. Uzakta takıl bizden."

Biraz parmak uçlarımda havalanıp kulağına doğruldum. Tabii bunu yapmadan önce yakalarını tuttum ve biraz sıktım. Tam bağırmak üzere ağzını açtığında ben kozumu kullandım.

"Öykü ile ilişkin var mı bilemiyorum ama okul dışındaki sevgilin burada ona sergilediğin davranışları görse eminim seni yerin dibine sokar."

Geri çekilip yakasını düzelttim. Bu yaz tatilinde etrafta boş boş dolanıyordum. Ta ki bir kafede zengin bebeyi ve sevgilisini görene kadar. Bir de duyduğum kadarıyla Öykü ile flörtlerdi. Bana donuk mavi gözleriyle bakıyordu. Arkasında kalan kısa turuncu saçlı bedene baktım ve tekrardan Kaan'ın gözlerine baktım. Bu sırada buruşturduğum yakaları düzeltmekten kendimi alıkoyamadım. Lanet olsun düzen takıntıma.

"Ve açık olmam gerekirse Öykü benim pekte muhattabım değil. Ha tipim mi? O da değil. O yüzden bence siz bana sataşmayın ki ben de teker teker sizi yerinize oturtmayayım."

Öykü hızla gelip Kaan'ın kolundan tutup çekiştirdi. Gözlerini ise devirip okul binasına doğru girdiler. Biz de onlardan uzak kalmak için diğer girişten okula girmek üzere yol aldık.

Piyano (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin